Sohbet konusu hep aynı. 13 yaşında nasıl evlendiği, birer birer kaybettiği çocukları, Almanya’daki kızı, Bursa’nın Trilye ilçesinde yıllar önce elden çıkarttığı ama hala var gibi anımsadığı zeytinlikleri. Görmüş geçirmiş, hanımefendi bir kadın.
88 yaşında, dokuz çocuk doğurmuş 23 torunu bulunan bir kadın, saksıda bir çiçek şimdi.
Arada bir ziyaretine gelen evlatlarının verdiği sevgisiyle sulanan, ama çok çabuk kuruyan, daha çok daha çok su isteyen. Yazık ki hayatta kalan evlatlarının suyu sınırlı. Çiçek kurumaya eğilimli bu yüzden.
Çevremize baktığımızda ne kadar çok çiçek görüyoruz böyle saksısında çakılıp kalmış. Kökleriyle yaşama tutunan, kımıldayamayan. Oyunun dışında kalan çocukların burukluğuyla hayata seyirci…
Çok azı, sosyal hizmetlerin ayrıcalıklı tesislerinden yararlanabilecek kadar şanslı. Çoğunluk ise evlerde iki çift laf etmeye, bir tatlı bakışa ama en çok da suya hasret.
Veriler ülkemizde 65 yaş üstü 5 milyon 666 bin kişinin yaşadığını gösteriyor. 2015 yılında bu rakamın 9,5 milyonu bulacağı tahmin ediliyor. Son yıllarda büyük kentlerde açılan özel bakım evlerini görüyoruz.
Huzurevlerine başvuruda bulunan, sıra bekleyen yaşlılar artıyor. Hatta kentimizde örnek bir tesis olarak gösterilen Narlıdere’deki Emekli Sandığı’na ait Huzurevi’ne kurum dışı üye alındığını da öğreniyoruz.
Çocuk sahibi olsun olmasın insanlar yaşamlarının geri kalan kısımlarını, elleri ayakları tutarken huzur içinde bakılabilecekleri, huzurevlerinde geçirmeye koşulluyorlar kendilerini.
Artık hanımların biraraya geldiği toplantılarda sohbetlerin büyük bir bölümünü, evdeki çatlak toprağında susuz yaşamaya çalışan kaktüsler , pardon, çiçekler oluşturuyor.
Bu çiçekleri, diğer evlatların da sulaması gerektiği konusunda ateşli sohbetler yaşanıyor.
Değişen değer yargılarımız, o çok önemsediğimiz ama hızla yitirdiğimiz göreneklerimiz çevremizdeki çiçeklerin sayısını hızla arttırıyor.
Hepimizi saksıda çiçek olmaya hazırlıyor koşullar.
Peki siz hazır mısınız, bir saksıda susuz bir çiçek olmaya?
Category: Köşe yazıları