Verem, eski Türk filmlerindeki yoksul aşıkların hazin sonunu hazırlayan illet olmaktan çıkalı çok oldu. Artık ülkemizdeki hastalıktan ölümlerde de ilk sıralarda yer almıyor 1950’lerde olduğu gibi. Hastalıktan ölümlerde kanser, birinciliği kimseye kaptırmıyor uzun zamandır. Ancak bu durum ülkemizde, kentimizde verem görülmediği anlamına da gelmiyor. Bu başarılı sonucun en büyük nedeni, yıllar süren veremle savaş programının hastalığa galip gelmesi…
Ocak ayının ilk haftası, ülkemizde Veremle Savaş Haftası olarak anılıyor.
İzmir, veremle tedavi açısından önemli olanaklara sahip bir kent. İl Sağlık Müdürlüğü’nün kentimizde hizmet veren 13 tane Verem Savaş Dispanseri bulunuyor. Kentimizde iki yıldan bu yana bu dispanserlerin yanısıra, sağlık ocaklarında il sağlık müdürlüğüyle koordineli olarak “Direkt Gözetim Tedavisi” uygulaması yapılıyor. Bu uygulamayla, hasta evinin ya da işyerinin yakınındaki sağlık ocağı ya da dispanser doktorunun gözeteminde tutularak ilaçlarını içiyor.
İzmir’de ilk 10 ay içinde 840 yeni kayıt bulunduğunu ve 559 hastanın direkt gözetim tedavisi gördüğünü söyleyen İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Bülent Albayrak, işin bu kadar sıkı tutulmasını şöyle açıklıyor:
“Hasta bir ay boyunca ilaçlarını düzenli kullandığında kendini iyi hissediyor. Oysa bu, aldatıcı bir iyileşme. O noktada Ôartık iyiyim’ diyerek tedaviyi bırakabiliyor ya da ilacını düzenli almıyor. O zaman da ilaca dirençli hale geliyor. Gözetim tedavisiyle bunun önüne geçiyor, hastanın ilacı doktor gözetiminde içmesini sağlıyoruz. Veremde en etkin tedavi, hastanın tedavisi. Böylece bir veremli hastayı tedavi ederek, en az 20 kişinin veremli olmasını engellemiş oluyoruz.”
Dr. Albayrak, verem hastalığının tüm tedavi masraflarının, hasta ve yakınları için ücretsiz olarak devlet tarafından karşılandığını da özellikle vurguluyor.
İzmir’de verem konusundaki çalışmalarda önemli bir hizmeti de 1923 yılında, İktisat Kongresi için İzmir’e gelen Atatürk’ün emriyle kurulan Verem Savaş Derneği veriyor. Birinci Beyler’de, 1890 yılında bir Alman kilisesi olarak hizmet veren tarihi bir binanın, bir tarafında önemli bir sivil toplum örgütü olan Verem Savaş Derneği, bir tarafında bakanlığın Verem Savaş Dispanseri var.
Dispanserde mikro filmi bugün 11 YTL’ye çektirebiliyorken, dernek makro filimi 6 YTL’ye çekiyor. Ayrıca daha detaylı inceleme yapılması gerekiyorsa, sizi göğüs hastalıkları hastanesine yönlendiriyorlar. Dernekteki röntgen cihazının radyasyon oranı ise “yok denecek” kadar düşük. Bu, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından verilen lisans belgeleriyle de kanıtlanmış.
Dernek Başkanı Yurdal Bakan ve Genel Koordinatör Kudret Güzeloğlu şu sıralar oldukça heyecanlılar. Önümüzdeki günlerde İzmir Tepecik Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde yaklaşık 1 trilyon liraya malolduğunu belirttikleri, 100 yatak kapasiteli, donanımlı bir göğüs hastalıkları servisinin açılışına hazırlanıyorlar. 2 bin metrekarelik bu servis, Göğüs Hastalıkları Hastanesi’yle koordineli çalışan derneğin en büyük yatırımlarından bir tanesi.
İşin özü, bakanlığın dispanserleri de, bu hastalıkla savaş veren birimlere lojistik destek vermek amacıyla kurulan Verem Savaş Derneği de kendi kulvarlarında, “İzmir’de veremle savaş” konusunda var güçleriyle savaşıyorlar. Tabii her zaman olduğu gibi bu hastalıkta da bulaştıktan sonra değil bulaşmadan önlem almak en doğrusu.
Bunca bilgiden sonra en azından veremle savaşta, şanslı bir kentte yaşadığımızı öğrenmek biraz iç rahatlatıcı… Ne dersiniz?