Geçtiğimiz günlerde Buca’da yaşayan bir arkadaşımıza gittik. Evde bunalıp “Burada çay içebileceğimiz serin bir yer var mıdır?” deyince arkadaşımız bize Mevlana Tepesi’ne gitmeyi önerdi. Onu da alıp hep birlikte Mevlana Tepesi’ne çıktık ve gerçekten hayretler içinde kaldık.
Meğer İzmir’de İstanbul’daki Pier Loti, Bursa’daki Yıldız Kahve gibi tüm kenti panoramik açıdan görebileceğiniz, sakin, çamlar arasında, limonata kıvamında tatlı esintisiyle temiz ve bir bardak demli çay içebileceğiniz çok güzel bir mekanımız varmış.
Hani kent dışından konuklar geldiğinde onları götürecek özel bir yer ararsınız ya, biz o yerlerden birisinin Mevlana Tepesi olduğuna karar verdik.
73 metre yüksekliğiyle dünyanın üçüncü büyük heykeli olduğu belirtilen Mevlana Heykeli’nin bulunduğu Tıngırtepe’nin manzarası gerçekten görülmeye değer. Mevlana Heykeli’nin çevresinde de döner halde betimlenmiş semazen heykelleri yerleştirilmiş. Heykellerin kaidelerinde Mevlana’nın ünlü sözleri yer alıyor.
Sözlerin kimisinde harfler düşmüş olsa da, çay bahçesine inen merdivenlerin başındaki fiberglas malzemeden yapılmış semazenlerden birisinin başı kopsa da belediye ya da çay bahçesini işleten Konyalılar Vakfı, bu küçük sorunu mutlaka halledecektir diye düşünüyor insan Mevlana hoşgörüsüyle.
Mevlana Tepesi’nden sonra hazır Buca’ya gelmişken Evka 1 ve İzkent arasındaki Yedi Göller’e de gidelim dedik. Buca Belediyesi gerçekten çok hoş bir rekreasyon alanı yapmış. Biz Buca’da yaşamasak da, binlerce metrekare alanda düzenlenmiş tertemiz parktaki neredeyse her ağacın altında piknik yapan insanları görünce, en azından burada yaşayanların şanslı olduğunu düşündük.
Bu arada Yedigöller’in devamında İzmir’i daha da yüksekten görme isteğinize yenilip yola devam ederseniz, Mevlana Tepesindeki’nden daha muhteşem bir manzarayla karşılaşacağınızı söyleyeyim. Ancak, Hilton ya da Ege Palas Oteli’nin çatı katına çıktığınızda görebileceğiniz manzara, İzmir’in neredeyse tamamını görme olanağı sağlayan bir panoramaya sahip. İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı’na ait Eğitim Merkezi de bu amaçla, bu kadar yükseğe yapılmış olsa gerek.
Ne yazık ki İzmir’in manzarasıyla büyülendiğimiz bu yerde bir izmirli olarak inşaatı yarım kalmış, kocaman bir tesisi görmekten gerçekten üzüntü duyduk. Üstelik bu tesisin bir eğitim tesisi olduğunu bilmek daha da üzücü. Mesleki Teknik ve Eğitim Merkezi olarak yapılan tesisin sıvası, boyası tamamlanmış. Ancak koca tesis adeta çürümeye terk edilmiş. Plan proje tabelası bile kaldırılmış tesisin, camları kırılmış, koruma duvarları yıkılmış, dikenli telleri koparılmış. Çevresi harap halde. “Kim bilir içi ne halde?” diye düşünmeden edemedik.
Böylesine yüksek bir tepeden göremediğiniz İzmir’de temelleri atılmış kim bilir daha kaç tesis vardır derken, Mevlana hoşgörüsüyle, bu yatırımların kısa sürede tamamlanmasını diledik.
Category: Köşe yazıları