Yıllarını paylaşan, sevgilerini evlatlarla süsleyen, bir zamanlar birbirine delice aşık, birbirine asla toz kondurmayan çiftler, bir anda birbirinin yüzünü görmeye bile dayanamayacak noktaya gelebiliyorlar. Değişen ekonomik koşullar, zorlaşan yaşam koşulları, büyüyen çocuklar, hastalıklar, aile bireylerinin çiftlerin yaşamına müdahalesi, değişen duygular “iyi günde, kötü günde…” sözüyle başlayan evlilikleri sonlandırıyor.
Özellikle büyük kentlerde iyi eğitim görmüş, meslek sahibi, belirli bir kültür düzeyinin üzerindeki çiftler arasında evliliğini bitirenlerin sayısı giderek artırıyor. Okullarda “ailesi boşanmış çocukların sayısı, dikkat çekecek kadar fazla” diyor yetkililer.
Şimdi bayram günü neden “boşanmak” gibi tatsız bir konuya değindiğimi düşünebilirsiniz. Değiniyorum, çünkü boşanmanın yalnızca anne baba ve varsa çocuklardan oluşan bir birliği değil, ailenin diğer bireylerini de etkilemesinden duyduğum üzüntüyü paylaşmak istiyorum.
Çok değer verdiğimiz arkadaşlarımız, çok sevdiğimiz yakınlarımız var evliliklerini bitiren.
Peki çiftlerin “mahkeme kararıyla” birbirlerinin yaşamından çekilmesi, aile bireylerinin de çekilmesi mi demek? Yıllarını paylaşan çiftler, anlaşarak ayrıldılarsa aile bireylerinin eşlerden biriyle görüşmeyi sürdürmesi, o kişiyle iletişimi kesme nedeni olabilir mi?
Bayram herkesin kucaklaşması, kırgınların barışması, ailelerin “boşanmış da olsa” bir araya gelmesi için çok önemli bir vesile. Çok yakınımda yaşanan olaylardan etkilendiğim için belki yazma gereği duydum. Benim örneğimde, sırf ayrıldığı eşiyle “Internet üzerinden” iletişimi sürdürdüğü için kardeşiyle uzun zamandır görüşmeyi, iletişimi kesen yetişkin insanlar var. Ve ben bu iletişimsizliği anlamakta zorlanıyorum.
İnsanların “konuşmamasını”, telefonun, cep telefonunun, Internet’in yaygın olarak kullanıldığı çevrelerde, eğitimli insanların iletişime bu kadar kapanmasını şaşkınlıkla izliyorum.
Bugün bayram. Mezarlıkların önünde çiçekçiler yüzlerce metre uzanan sergiler oluşturmuşlar. Mezarlıklar iyi ki kentlerin içinde yer alıyor. Kaybettiklerimizi, sonunda elimizde bir demet çiçekle ziyaret ediyoruz mezarlıklarda. Çiçek, telefonuna çıkmadığımız, iletişimden kaçtığımız sevdiklerimize ulaşmanın bir aracı oluyor sanki…
Hep iyi dileklerle başlayan evliliklerin “sonsuza dek sürmesi” artık neredeyse bir masal… Önümüzdeki günlerin bize ne sürprizler hazırladığını bilmemiz olanaksız. “Tanrı hepimizi kötü sürprizlerden korusun” sözünü çok seviyorum bu yüzden.
Bayramın en yakın insanların arasındaki buzları eritmesini, kardeşleri, anne babaları bir araya getirmesini, kapalı bütün iletişim kanallarını açmasını diliyorum.
Lütfen siz de bugün bir demet çiçek alın ve sizin telefonlarınıza çıkmasa da kardeşinizin, sevdiklerinizin kapısını çalın. Mezarlıktaki yakınınız size yanıt vermeyecektir, ama kardeşiniz, ya da görüşmediğiniz yakınınız umuyorum ki gönül kapısını açacaktır.
Category: Köşe yazıları