Ancak sektördeki eğitimde başı yine İstanbul çekiyor.
Reklam Yaratıcıları Derneği, reklam sektörüne grafik tasarımcı yetiştirmek için sekiz ay sürecek bir kurs açıyormuş. Nerede? İstanbul’da.
Reklamcılık Vakfı, Reklam Yazarları ve Yaratıcılık Eğitimi konusunda bir program başlatıyormuş. Eğitim kapsamında yaşamı gözlemleme, reklam yazarlığının temel donanım ve teknikleri gibi pek çok konuya değinilecekmiş. Aralık 2005’te başlayacak bu eğitim nerede? Yine İstanbul’da…
Örnekleri çoğaltabiliriz.
Kısa bir süre önce ulusal bir dergi grubunun satış temsilcileri, İzmir’deki reklam sektörünün temsilcileriyle bir araya geldi. Bir ara hepsi ağız birliği etmişçesine bir saptamayı dile getirdiler: “İzmir’de bir sürü ajans var. Ve bu ajanslar her şeyi yapıyor. İlan alıyor, grafik tasarım, web tasarımı, prodüksiyon, baskılı işler, basın danışmanlığı bir sürü işi bir arada yapıyor. İstanbul böyle değil. Ajansların metin yazarı ayrı, tasarımcısı ayrı medya satın alma şirketleri, danışmanlık şirketleri ayrı. İzmirliler çok yetenekli galiba. Bu bizi şaşırtıyor. Bir koltuğa bir kaç karpuzu sığdırabiliyor.”
Keşke İstanbullu dergi temsilcilerinin dediği gibi İzmir’deki ajanslar, gerçekten çok yetenekli oldukları için bir çok işi bir arada yapabiliyor olsaydı. Ne yazık ki kentimizde, reklam sektöründe çalışan kurumların sadece bir işi yaparak ayakta kalması hala çok zor. Olanaksızlıklar yüzünden de ajanslar, istihdam ettikleri kişilerden pek çok şeyi bir arada istiyorlar.
Metin yazarlığına yaratıcılık konusunda sekiz ay kurs verebilen bir kent, o metin yazarlarına ekmek de verebilecek bir kent aynı zamanda. Oysa İzmir’de işler böyle yürümüyor. Ajans çalışanları metin yazarı, aynı zamanda grafiker, tasarımcı, biraz halkla ilişkilerci, biraz müşteri temsilcisi olmak zorunda.
Kendi içinde bile kurumsallaşmayı başaramayan bir çok şirketin, ajansla ilişkilerinde kurumsallaşmak gibi bir kavramı zaten yeterince yok. Yıllarınızı verdiğiniz bir kurum, “bir arkadaş” uğruna sizi yarı yolda rahatça bırakabiliyor. Sizin çalıştığınız şirkete güvenip yatırım yapmanız çok güç.
Hele sektörel, süreli bir yayın çıkartıyorsanız, işiniz daha da zor. Yayınınıza ilan alabileceğiniz, “ilan” konusuna hak ettiği saygınlıkla bakan firma sayısı bir elin parmakları kadar az. İlan alabildiniz diyelim, işin tahsilatı ayrı bir dram.
İzmir Reklamcılar Derneği’nin Internet’te yer alan sitesinde, derneğe kayıtlı yaklaşık 31 ajans var. Oysa gazetelerin ilan servislerinde kayıtlı ajans sayısı yüze yakın. Bu sayılar ilan potansiyeli olan ajanslar büyük olasılıkla.
Tüm sıkıntılara karşın, yine de bu kentte onlarca ajans açılıp ekmek yiyebiliyor. Ama yaptığı tasarımlara beğenmezse para vermeyen bir müşteri kitlesi yaratılmış, ama “satış temsilcileri” her türlü sosyal haktan uzakta çalıştırılmış kimin umurunda.
E bu koşullarda eğitim biraz lükse kaçıyor. Oysa sektör çalışanları kendilerini geliştirebilecekleri, kendilerine ufuk açabilecek kurslara, eğitim seminerlerine aç. Liselerin grafik bölümlerinde okuyan stajyer öğrenciler her sene ajanslarda staja geliyorlar. Ne yazık ki çoğu “tın tın”. Üniversitelerin grafik bölümlerinden mezun olanlarsa daha çok sanatsal eğitim aldıklarından piyasa koşullarıyla karşılaşınca daralıyorlar… Çünkü piyasada yaratıcılık için zamanları yok.
Kentimizde grafik, reklamcılık, halkla ilişkiler eğitimi veren fakülteler, sektörün sorunların tartışılacağı çözüm üretileceği bir platform yaratmaktan uzak, bir kaç ünlü ismi söyleşiye getirmekten öte bir şeyler yapamıyorlar hala.
Ticaret Odası’nda sektör temsilcileri ayda bir, bir araya gelip sorunlarını ortaya döküyorlar. Sektörü “İleriye götürmek, sektör çalışanlarına eğitim verip, geliştirmek”misyonunu üstlenen kentimizin Reklamcılar Derneği üyeleri de dernekte sorunları konuşuyorlardır. Hatta derneğe üye olamayan onlarca ajansla, “El ele verebilir miyiz? Bu kent için neler yapabiliriz?” diye düşünüyorlardır. Üniversitedeki eğitimciler de mezun ettikleri “donanımlı” öğrencilerin bu kente de faydalı olacak işler yapmasını bekliyordur elbette.
Kentimizde bu sektörden yıllardır ekmek yiyen değerli temsilcilerin gönüllü olarak deneyimlerini gençlerle paylaşmaları şart. Reklamcılar Derneği’nin, üniversitemizin sektörün içindeki yöneticilerinin, başka kentlerdeki eğitim çalışmalarını örnek almaları ve harekete geçmeleri şart.
Gençlere bu mesleği sevdirmek, bu mesleğin farklı alanlarından onurlarıyla, emekleriyle ekmek yiyebileceklerini, her işin “Hallederiz abi” mantığıyla yürümediğini kanıtlamamız şart.
Bu anlayış böyle sürerse, reklamların ilan servislerine, haberlerin haber merkezlerine servis yapıldığı, sektörün saygınlığını koruduğu yılları daha çok arayacağız.
Category: Köşe yazıları