Geçtiğimiz hafta akşam saatlerinde işyerinde yaşadığımız elektrik kesintileri, evimizde otururken “pat” diye gidiveren elektrikler, gaz lambasında ödev yaptığımız günleri hatırlattı. Tevellüdümüz çok eski olmasa da, elektrik kesintilerinin sıkça yaşandığı ilkokul çağlarımızı ne kadar da çabuk unutuvermişiz. Hatta o zamanlar, “elektrikler kesildi, ödevimizi yapamadık” diye mazeretlerimiz bile vardı.
Deprem korkusuna odamızda duran şarjlı lamba devreye girmese, aslında gece yarısı yapılan kesintiyi de anlamayacaktık. Sabah, kapımızın önündeki arabaların sıradan, camlarının kırılıp, teyplerinin çalınmış olduğunu görünce “yoksa bu da mı hırsızların işi” diye düşünmeden edemedik doğrusu.
Bizim mahalle, hırsızların pek bir gözdesidir. Kentimizin güvenliğinden sorumlu en yetkili kişilerinin yakınlarının yaşadığı ve ne yazık ki sıkça canının yandığı semtimizde, gece sokak lambalarının yanmaması haliyle hırsızların işine yaradı.
Hafta boyunca göz kırparak yanan sokak lambalarındaki voltaj değişimlerinin yarattığı sonuçları izlemek de ilginçti. Voltaj yükselmesinden kaynaklandığını öğrendiğimiz “şerarelenme”, yani tellerdeki elektrik kıvılcımlarının tel boyunca ilginç bir şekilde yürümesi ise, “bu yaşıma geldim böyle şey görmedim” dedirtecek cinsten bir olaydı.
Aynı sabah, “Eee, klimalar bu kadar taksitle ve indirimle satılırsa, olacağı buydu” yorumunu yapan yaşlı komşumuz, elinde bir soba borusu, emektar sobasını yeniden kurmak için bakkalın çırağından yardım istemeye gidiyordu söylene söylene.
Ülkemizin elektrik tüketiminin yüzde 10’luk kısmının İzmir’de gerçekleştiği İZTO’nun Internet’teki sitesinde yer alan bilgilerden birisi. Yine aynı sitede, sanayi sektöründe tüketilen elektriğin ülkedeki toplam tüketim içindeki payının yüzde 52.4, ilimizde ise yüzde 68’e çıktığı ve her elektrik kesintisi üretime sekte vurduğu” belirtiliyor.
Görüşlerini aldığımız EMO İzmir Şube Başkanı Musa Çeçen’in anlatımından anlaşılan, geçtiğimiz hafta başında yaşadığımız soğuklarla meydana gelen elektrik kesintileri kısa sürede giderilecek bir sorun değil. Yani sanayiye daha uzunca bir süre sekte vurulacak, bizim yaşlı komşumuzun yaptığı gibi belki de ısınmak için klima yerine yeniden gaz ya da kömür sobalarına dönülecek.
Kesintilerin ve arızaların, özelleştirilme nedeniyle alt yapısını yenileyemeyen ve kalifiye eleman istihdam edemeyen şirketler nedeniyle yaşandığına değinen Çeçen, bunun sonucunda TEDAŞ gibi bir kurumun güç durumda bırakıldığını vurguluyor.
TEDAŞ’ın Internet’teki sitesinde “TEDAŞ, Hayatınızın her anında, dünyanızı aydınlatır” yazıyor. Kuruma ilişkin gelişmeleri en yakından izleyen bir odanın başı olarak, Çeçen’in söylemleri ise iç karartıcı cinsten.
Yeni yıl coşkusuyla neredeyse her ağaç şıkırtılı küpeler takmış sahne sanatçıları görünümüne büründü İzmir’de de. Belediyeler, kentin nerelerini ışıklandıracaklarını bilemez halde, “esnafla el ele çarşımızı ışıklandıralım” kampanyaları düzenliyor. Palmiyeler, boğazları sıkılır gibi, ışıklı hortumlarla süslenmeye çalışılmış… Evlerin camlarında ise bu yıl, geçtiğimiz yıllara oranla ışıklı süslemeler daha çok yer alıyor.
Ama ne yazık ki iş yerimizde pat diye elektrikler kesiliyor, sokağımızdaki kablolar şerareler yaratıyor, karanlık sokaklarda hırsızlar cirit atıyor… Kimimiz ise, “evin tozlu raflarından gaz lambalarını mı çıkarsak” diye dalga geçiyor.
Yeni yıl, sağlık, huzur, mutluluk ve barışın yanında “hayatımızın her yanına daimi bir aydınlık da getirsin”…
Category: Köşe yazıları