Gazetecilik ve halkla ilişkiler eğitimi almış, çeşitli gazetelerin farklı departmanlarında fiilen çalışmış, çeşitli kurum ve kuruluşlara basın danışmanlığı hizmeti vermiş, ama şu anda reklam sektöründe çalışan bir kişi olarak duraksarım. Sonra kalemim, gönlümün sesini dinler “gazeteci” yazarım.
Ama artık durum değişti. Çünkü pasaportumu almak için ilgili şubeye gittiğimde yaşadığım olay, benim bundan sona meslek haneme “gazeteci” yazamayacağımı çok açık ve net olarak gösterdi. Bundan böyle ben artık “bir halkla ilişkiler uzmanıyım”. Bunun nedeni, benim gibi, yıllarca bu mesleğe gönül vermiş, emek vermiş, kendini “gazeteci” hissetmiş ve gazetecilik yapmış pek çok arkadaşımın karşılaştığı klasik olay. Sarı basın kartı sahibi olamamak. Pasaport Şube Müdürlüğü görevlisinin yanıtı çok açık ve netti: “Sarı basın kartı olmayan kişilerin meslek hanesine gazeteci yazamayız. İsterseniz halla ilişkiler uzmanı yazayım”…
Görevliye sormadan edemedim elbette: “İyi de, gazetede sürekli olarak çalışan, gezilere görevli olarak katılan ama sarı basın kartı olmayan pek çok arkadaşımız var. Onlara ne yazıyorsunuz?”
“Olsun” diye yanıtladı görevli, “Onlar da gazeteci olarak geçmiyor.”
Meslek hanesine “gazeteci” yazma konusunda duraksarken, hep, şu anda bilfiil gazetecilik yapan arkadaşlarıma haksızlık mı etmiş oluyorum derdim. Ancak bir kere daha gördüm ki, haksızlığı ben yapmıyormuşum.
Ben günlük gazetelerin “sarı basın kartı” gibi, bir muhabir için son derece doğal bir hak olan kartı alması için “gereken çaba ve özeni gösteremeyen” yöneticiler döneminde çalıştım ne yazık ki. O yüzden benim meslek hanemde, eğitimini alsam da, severek bu işi de yapsam da “gazeteci” yazmıyor. Oysa o gün de, bugün olduğu gibi yüreğinde gazeteciliğin “zerresi” olmayan pek çok kişi, cebinde sarı basın kartı taşıyabiliyor.
Kurulan meslek örgütlerinin bu soruna ne kadar katkı koyduğu da ortada.
Meslekteki arkadaşlarımız daha iyi bilirler. Bizim, İnternet’te yayın yapan Kent – Yaşam adlı bir haber – bilgi sitemiz var. Meslektaşım, eşim Hüseyin Erciyas’ın yoğun emeğiyle kurulan Kent – Yaşam temmuz ayı başında dördüncü yılını geride bıraktı. İzmir haberleri, olabildiğince objektif, tarafsız ve arı duru bir şekilde sunuluyor okuyuculara. Sitenin en büyük özelliği ise, yazarlarının neredeyse tamamının gazetecilik eğitimi almış olması. Basın sektöründe yıllarca çalışmış, bir kısmı halen çalışan çok değerli gazeteci, basın danışmanı ve artık “halkla ilişkiler uzmanı” olarak tanımlayacağım arkadaşlarımız, meslek büyüklerimiz görüşlerini paylaşıyor İzmirlilerle.
Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nde görevli Basın Danışmanı arkadaşımız Asuman Memen’in dediği gibi; “sessiz bir nehir gibi sürüyor” Kent – Yaşam’ın yayını. Bir nehir gibi güçlü gerçekten. Çünkü kaynağında dostluk, paylaşım, bilgi, ilgi ve sevgi var. Bu nehir, pek çok yeni damarın katılımıyla her geçen gün daha da güçleniyor.
Meslek örgütlerinin sağlayamadığı dayanışmanın, hiçbir bedel olmaksızın sadece mesleklerine duydukları sevgi, saygıyla insanları bir araya getirmesi kentimizde çok da rastlamadığımız bir şey. O yüzden www.kentyasam.com alan adlı web sitemize emek veren tüm “gazeteci arkadaşlarımıza” bir kere daha yürekten teşekkürler.
Aynı dayanışmanın gazetecilik ya da halkla ilişkiler alanında etkinlik gösterdiği söylenen meslek örgütlerimizde de daha güçlü ve coşkulu şekilde yaşanmasını diliyorum.
Category: Köşe yazıları