Yakın arkadaşlarımız var Alzhemir hastası anne ve babası olan. Birlikte yaşıyorlar çünkü onları emanet edebilecekleri fazla bir seçenekleri yok. Bursa’da yaşayan ve babası yaklaşık on yıldır Alzheimer hastası olan arkadaşım, “Babamı geçtim, çünkü onun için yapabileceğimiz çok fazla birşey yok. Ama annem elden gidiyor, ona bakarken” diye çaresizliğini dile getirmişti.
İzmir’de ise beş yıldır annesiyle birlikte bu hastalığın her aşamasını adım adım yaşayan bir başka arkadaşımız Sabriye Mercan Bolulu ise eşi ve çocuğuyla inanılmaz bir sabır sergiliyor. Arkadaşımızın Kent Yaşam sitemizde yer alan, Anneler Günü’nde yazdığı köşe yazısındaki satırlar hepimizi çok etkilemişti:
“Genelde hasta yakınları önce çaresizlik, sonra suçluluk, sonra da ne yazık ki bıkkınlık duyarmış. Ben hala çaresizlik ve üzüntü aşamasındayım. Ona karşı güleryüzlü olmak, sakin ve sabırlı davranmak, kızımın boyama kitaplarını kullanmasına izin vermekten başka yapabileceğim hiçbirşey yok… Anneniz hala sizi çocuğu olarak tanıyabiliyorsa şükredin ve varlığına dua edin. O ruhsal ve bedensel olarak henüz yanınızdayken her gününüz Anneler Günü olsun…”
Bugün Dünya Alzheimer Günü.
2050 yılında dünyada 80 milyon Alzheimer hastası olacağını söylüyordu akşam haberlerinde yetkililer. Çaresi henüz bulunmayan, hasta kadar hasta yakınlarını da etkileyen, maliyeti yüksek bir hastalık. Sadece yaşlılara değil, gençlere de musallat olduğu biliniyor.
İzmir’de Alzheimer hastaları için kurulan derneğin başında bu konuya sadece hastalık olarak değil, sosyal bir sorumluluk olarak yaklaşan değerli hekimler var. Hasta yakınlarının girişimiyle başlatılan dernek çalışmaları yedi yıldır sürüyor. Dernekte kayıtlı 600 hasta ve yakını isimi var.
Çalışmalarında bakımverenlere psikolojik destek de veren derneğin en yakın hedefi hastaların, anaokuluna giden çocuklar gibi devam edebilecekleri gündüz bakım evini hayata geçirmek.
Derneğin kurucu üyelerinden Doç. Dr. Görsev Gülmen Yener, kendilerine en çok eğitimli hasta bakıcısı talepleri geldiğini belirtiyor. Bu sorunu aşmak dernek Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu ile birlikte bakımverenlere yönelik “hasta bakım ilkeleri” ve “profesyonel bakımveren yetiştirme” kursları düzenlemiş. Dernek yapılan halk sağlığı çalışmalarında İzmir’e özel bir takım veriler de elde etmiş. Bu verilere göre İzmir yaşlısı bol, genci az bir kent.
Sağlık taramalarına göre, İzmir’deki bazı semtlerde yaşayan yaşlı oranı Türkiye’nin genel ortalamasının çok üstüne çıkarken, doğum oranı ise Türkiye genel ortalamasının altında. Bu da bize Narlıdere’de hizmet veren 200 kişi kapasiteli Geriatri Merkezi’ne yatmak isteyen yaşlılara neden bir yıl sonraya sıra verildiğini açıklıyor elbette.
Alzheimer hastalığı yaşlılarla ilişkilendirilse de, ne zaman nerede karşımıza çıkacağı belli olmayan bir hastalık. Hasta yakınlarına çok sabır ve güç düşüyor. Doç. Dr. Görsev Gülmen Yener, Dünya Sağlık Örgütü’nün Türkiye’ye ait 2025 yılıyla ilgili yansımalarından da söz ediyor. Buna göre 2025 yılında yaşlı oranı şimdikinin dört katı daha artacak. Bu da yaşlı nüfusa ve sorunlarına ilişkin hazırlıkları yapmak için acele etmemiz gerektiği anlamına geliyor.
Hiç birimiz gençleşmiyoruz, yaş aldıkça neyle karşılaşabileceğimizi tahmin etmek güç. Gönüllülerin bir araya gelip kurduğu derneklerin yaptırım gücünün olması için güçlenmek, bilinçlenmek gerekiyor.
Ve tabii unutmamak, unutturmamak da… Çünkü bizim unutmak için bir nedenimiz yok. En azından şimdilik!
Category: Köşe yazıları