Evliliklerinin 53. yılını geride bırakan emekli sinema işletmecisi Selahattin Bey ve eşi Mualla Hanım, bayramın ilk günü evliliklerinin 25. yılını kutlayan kızları öğretmen Emel Hanım ve Doktor Artun Bey’i ziyarete gelmişler Salihli’ye. “Hayat film şeridi gibi, gözlerimizin önünden geçiyor bazen. Neler yaşadık bu 53 yılda. Sorunca 53 diye kolaylıkla çıkıveriyor ağzımızdan. Bir de Mualla Hanım’a sormalı” diyor sevecen gözlerle eşine, torunlarına bakarak.
Uluborlu’dan İzmir’e yıllar önce Devlet Su İşleri’ndeki görevi nedeniyle gelen Hasan Bey ve Hasan Bey’in deyimiyle eşi “Seher Yıldızı” Yıldız Hanım ise geçtiğimiz hafta birlikteliklerinin 56’ncı yılını geride bırakmışlar. Torunları Pınar, Bursa’dan kalkıp yanlarına gelmiş bu yıl. Kahveleri o yapıyor misafirlere, anneannesi, dedesi gözünün içine bakıyorlar…
Atatürk Mahallesi’deki evinde geceden yaktığı ve sabah, ziyaretine gittiğimizde hala sıcaklığını koruyan sobasının başında bayram anılarını anlatan Safiye Hanım… Üç çocuğu da bayramın ilk günü yanı başında. “Eşim hayatta olsa bu yıl 50. yılı devirecektik” diyor biraz mahzun, ama sonra kahkahasını atıyor, sıyrılıveriyor hüzünden: “Sevmiyorum artık o genç politikacı çocuğu, kandırdı hepimizi… Ne çok altını varmış sakladığı… Yazık bu millete…” diyor kelimelerin üzerine basa basa…
Eşi Selahattin Bey’in askerlik arkadaşı olan İnayet Hanım’sa, akşam baba evinde toplanacak çocukları için bir gün önceden ıslattığı kuru fasulyeye pastırma katıyor. “Kocam böyle severdi fasulyeyi. Bu akşam anarız yine. Zaten anmadığım bir günüm var mı ki? Hele bayramlarda… Badem şekerlerini kaç gün önceden alır, şekerliğe doldururdu. Beyaz, bayram mendillerine harçlıkları koyar beklerdi. Sadece torunları için değil, ziyarete gelen tüm çocuklar için…”
Bayramın ikinci günü…
Asker emeklisi Süleyman Bey ve eşi Nazan Hanım… Eski insanlara özgü bir mahcubiyetle 48. yıllarını geride bıraktıklarını söylüyorlar. Hafta sonu evlenecek olan ilk torunlarının nikah heyecanı onları da sarmış. Kafalarını dinledikleri Akarca’daki evlerinde sırtlarını güneşe verip bir yanda tavla oynuyorlar, bir yanda tatlı tatlı anıları paylaşıyorlar.
Emekli mücellit Dursun Bey ve Hacer Hanım, yeni evlendirdikleri oğullarının ve gelinlerinin burunlarında tüttüğünü söylerken, “Onlar birinci yıllarını geride bırakıyor, bizimse 43. yılımız. İnşaallah en az bizler kadar mutlu olurlar. Başka ne isteriz ki” diyorlar gözleri nemli… Özlem, duygusallık birbirine karışmış. Bayramda iki başlarına kendilerini ziyarete gelenlere ıhlamur ikram ediyorlar mutlulukla…
Bayramın üçüncü günü…
Narlıderede’ki Emekli Sandığı’nda yaşamını sürdüren emekli memur Mehmet Bey. Kızları, oğulları, torunları hepsi bir yerlerde. İlk günden itibaren kendisini ziyarete gelen, yalnız bırakmayan tüm yakınlarına teşekkür ediyor. “Sağ olun, hep ararsınız beni, bizim başka bir beklentimiz yok ki zaten. Telefon da etseniz olurdu. Ama geldiniz yaaaa…” diyor ve gözyaşları dökülüyor. Huzurevinde tanısın tanımasın herkes ziyarete gelenlerin bayramını kutluyor gülümseyerek. Misafir salonunda kapı her açıldığında, herkes başını istemsiz kapıya çeviriyor. “Bizimkiler” diyerek ayağa kalkıyor içlerinden birisi sevinçle.
Bugün perşembe…
Bayram bitti yüreğimizde aklımızda tatlı anılar, bambaşka bir bayrama doğru yol alıyoruz. Pazar günü ulusça Cumhuriyetimizin 83. yılını kutlayacağız. Milli ve dini bayramlarımızın aynı zamanlara geldiği ender günlerden birisini yaşıyacağız bu yıl. Balkonlarımızı bugünden bayraklarla donatmak, heyecanımızı dalga dalga tüm ülkeye yaymak gerek.
Bayramımız kutlu olsun…
Category: Köşe yazıları