Açık hava reklamlarının yıldızlaştığı bir seçim yaşadık. Parti liderlerinin seçim meydanlarında, televizyon konuşmalarındaki yüzlerinden farklıydı bilbordlardaki, afişlerdeki, broşürlerdeki yüzler. Vücut dilinin, siyasi reklamcılığın en önemli silahı olduğu bu seçim döneminde de bilgisayarda olabildiğince değiştirilmişti yüzler.
Baraja takılan siyasi partinin kentimizdeki saygın isimlerinden bir adayın gazete ilanlarındaki iki fotoğrafı gözümün önünden gitmiyor. Yarım sayfalık ilanda arka planda adayın pazarda dolaşırken çekilmiş fotoğrafı, ön planda ise adayın seçim afişlerinde kullanılmak üzere yakın plan çekilmiş bir portresi. Aynı insan bu kadar mı farklı görüntü verir? Pazar meydanında dolaşan, adayın dublörü müydü yoksa?
Balkonlarda asılan afişlerdeki “Photoshop” güzeli adaylar, kadınlar arasında “Cildi ne kadar güzel bu adamın, hangi fondotönü kullandılar?” şeklindeki sohbetlerine bile konu olmuştur tahminimce.
Bilgisayarda insanları bambaşka hallere sokabilen büyüleyici Adobe Photoshop programı sayesinde, fotoğraf karesine sokulan adaylar gördük bu seçimde.
Bir futbol takımının yıldızları gibi grup halinde oradan oraya koşuşturan adayların gürültüsü bol kampanyaları çoğu kez vatandaşların tepkisini çekti.
Akşam Gazetesi’nin 23 Temmuz tarihli sayısında Nagehan Alçı “gürültülü seçim kampanyasına” ilişkin hoş bir haber yapmış. Alçı’nın haberinde BBC’nin seçimleri izleyip dünyaya aktarmak için Türkiye’ye gelen muhabirlerin seçimlere ilişkin anlatımları şöyle:
“İngiltere’de kampanyalar sessizdir, sizde tam tersi… Buradaki kadar gürültülü kampanya hiçbir yerde yok. Burada politikadan kaçmak imkansız. İnsanlar sadece politika konuşuyor. Oysa İngiltere’de bu işler sessiz yapılır. Bir de burada liderler birçok vaatte bulunuyorlar.”
Açık hava reklamlarını iyi kullanan, medya ile “tamamen duygusal” ilişkiler kuran, sesini çokça duyuran adaylar gördük. Binlerce insanın umut bağladığı, mor afişleriyle akıllara kazınan adayları yaygın medyanın görmezden geldiğini gözledik. Adayların afişlerde, gazete ilanlarında ailecek yer aldığı, kırmızının baskın renk olarak kullanıldığı, ama ülkenin sarıya teslim olduğu bir seçimi geride bıraktık.
Reklamların seçim sonuçlarına etkisi yüzde kaçtır? Bu etkinin bilimsel yönden bir açıklamasını Reklamcılar Derneği ya da üniversiteler kamuoyuyla paylaşır elbette.
Her iki seçmenden birisinin iktidar partisine oy verdiğinin konuşulduğu bu sıcak günlerde, partilerce dağıtılan broşürlerin çöplerde ama kömürlerin bodrumlarda olduğu bilinirken birilerinin acilen toparlanması ve karşı bir söylem geliştirmesi gerekiyor.
Örneğin; “Yılmak yok, Cumhuriyet’e devam” gibi…
Category: Köşe yazıları