Önceki gün, İzmir’de uzun yıllardır baskı öncesi film çıkış hizmeti veren saygın bir kuruluşun kapandığını gördük. Son gün eşyalar toplanmış, tüm çalışanlar son kez öğle yemeğinde bir araya gelmiş, suskun oturuyorlardı. Bir kısmı patronun diğer işyerlerinde istihdam edilmiş, birkaçı başka yerlerde iş bulmuştu. Geriye kalanlarsa artık istatistiklere konu olan “umutsuz işsizler” arasında yerlerini almışlardı.
Gün geçmiyor ki bir arkadaşımız, bir yakınımız ya da yeni mezun bir genç kardeşimiz iş nedeniyle aramasın. Herkes, bir yerlerde tanıdık bulma peşinde. Bir çoğu ise “umutsuz işsizler” arasında yer buluyor kendisine kısa zamanda. Çünkü gerçekten aradıkları kriterlere göre iş bulmaları çok zor.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Nisan 2007’de Türkiye genelindeki işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 14 bin kişi artarak 2 milyon 450 bin kişiye yükselmiş. Kimi kuruluşların değerlendirmesine göre, umutsuz ve eksik istihdam rakamları da eklenince, işsizlik oranı yüzde 20’lerin üzerine çıkıyor.
2002’de yüzde 11 olan işsizlik Nisan 2007’de yüzde 9.8’e çekilmiş olarak açıklansa da rakamların gerçekleri tam olarak yansıtmadığı biliniyor. 2.5 milyonluk resmi işsizlere neredeyse aynı orandaki gayri resmi umutsuz işsizler de eklenince, yaklaşık 5 milyon kişi ekmek derdinde.
Asgari ücretin çok daha azına, sosyal güvencesi ve mesai kavramı olmadan, hatta yıllık sıfır zamla çalışmaya hazır pek çok insan var etrafımızda. Bir işte çalışırken, koşulların olumsuzluğu karşısında efelenip, “Ne yapalım yani, patron işten çıkarırsa en kötüsü bir kasa limon alır, pazarda satarım” diyenlerin sesi oyunun dışında kalınca o kadar da gür çıkmıyor.
İzmir yüzde 15’e yakın işsizlik oranıyla üç büyük il içinde ikinci sırada yer alırken, bu iller arasında da özellikle beyaz yakalılar denilen kesiminde ciddi oranda göçler yaşanıyor. İzmir’de aldığı eğitime uygun iş bulamayan genç nüfus, merkezini İstanbul’a taşıyan şirketin çalışanları, kısır döngülerle ticaret yaşamı iyice daralan İzmir’de ekmek bulma umudunu yitirmiş olanlar, megakent İstanbul’a göçebilmek için bütün kanalları kullanıyor.
İşsizliğin önümüze serdiği tablo, yakın zamanda değişeceğe benzemiyor ne yazık ki.
İşsizliği yakından bilen birisi olarak “umutsuz olmamak” gerektiğini öğreniyor insan bir süre sonra. Çünkü bizim süt annenin dediği gibi, “Her karanlık gecenin ardından aydınlık bir sabah doğuyor mutlaka”.
Bir kapı kapanıyor, bir kapı açılıyor bir yerlerde. Toplumsal dayanışma konusundaki davranışlarımız erozyona uğrasa da, en azından çekirdek aile dayanışmasını hala yitirmediğimizi görmek umut veriyor, tutunacak küçücük bir dal arayan insanlara.
Umarız yeni hükümet, iktidarı ve mahalefetiyle işsizlik konusunda daha somut adımlar atar ve bizler iş bulmasına yardımcı olamadığımız arkadaşlarımız için daha fazla üzülmeyiz.
Category: Köşe yazıları