Sasalı’ya giden yol boyunca, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın gülen bir fotoğrafının yer aldığı dijital panolar sıralanmıştı. Bu fotoğraflar belki bol rötuşlu oluşundan içtenliksiz gelir bana her zaman. Yine aynı duyguyu yaşadım elimde olmadan.

Önce doğal yaşam parkında bir tur attım.


Kalabalık halkın arasında üzerinde “toplum gönüllüleri” yazan montlarıyla dolaşan gençler dikkatimi çekiyor. İçlerinden ikisiyle sohbet ediyoruz. Başak Yıldız, Makina Mühendisliği, Pınar Burnaklı ise Psikoloji Bölümü öğrencisi. İkisi de abla – ağabey – kardeş projesinde görev alan gençler. “Açılışta görev almayı çok istedik. Herşey çok güzel. Çok sevdik burayı. Kardeşlerimizi de getirmek isteriz” diyorlar.
Herkes pek mutlu görünüyor. Çocuklar koşturuyor, anne babalar gülüyor, açıktaki çeşmeden su içmek isteyen çocuğunu anne engellemeye çalışıyor. Baba ise, “İç oğlum ya, buradakiyle bizim çeşmeden akan arasında fark yok. Bir şey olmaz” diyor umursamazlıkla…
Konuklar geniş alanları içinde seçilmekte zorlanan hayvanları gördüklerinde heyecanla birbirlerine gösteriyorlar.

Kürsüye alkışlarla Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu çıkıyor.
Sözleri sık sık, “Bi daha… Bi daha…” diye bağrışlarla kesiliyor. Genel başkanın hemen gözü önünde ki çoşkulu ortamda Kocaoğlu büyük bir soğukkanlılıkla elindeki metni okumayı sürdürüyor. Bir ara, tezahüratlar öyle şiddetleniyor ki, başını kağıttan kaldırıp “Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarı, bir daha” diyor. Sonra konuşmasına kaldığı yerden devam ediyor.

Genel başkan, toplanan kalabalığın yanlızca açılış için orada bulunmadığından söze giriyor. Konuşmasının başından sonuna imalar ediyor sürekli. Yapılan işlerin ne kadar önemli işler olduğunun altını çiziyor. Sözleri sık sık “bi daha” diye kesilince o da veriyor coşkuyu, “İzmir, Türk siyasetinde bir dönemi kapatıp, yeni bir devir açıyor izlenimini aldım” diyor. “Türkiye’de yeni bir dönem açalım da, İzmir’de o kadar yeni bir dönem olmasın diyorsunuz. Aziz Kocaoğlu için bir daha diyorsunuz” diye sürdürüyor sözlerini.
Alkışlar, tezahüratlar. Artık herkes ağzından çıkacak o kelimeleri bekliyor. Yüreklerin yağı eriyor o an belli ki… “İzmir adayımız Aziz Kocaoğlu.”
Laf, evriliyor, çevriliyor, övgüler geliyor. Ama beklenen o sözcükler çıkmıyor ağzından.
Kendi kendime diyorum ki, acaba şimdi sağındaki Aziz Kocaoğlu’nun kolunu tutup mu kaldıracak, yoksa sürpriz yapıp bir başkasını mı çağıracak. Kalabalıkla birlikte, İzmirli bir vatandaş olarak, oradaki herkes gibi öylesine gerilmiş bir halde bekliyoruz.
İkisini de yapmıyor. Teşekkür ediyor sadece Genel Başkan.
“Bu politikacıların çelik gibi sinirleri olmalı” diyorum içimden. Önümüzdeki, arkamızdaki, yanıbaşımızdaki herkes, “Tamam işte. Aday Kocaoğlu. Daha ne yapsın ki? İşaret etti işte” diyor.
Bir vatandaş olarak içim isyanla dolu, bin bir emek harcanarak yapılmış doğal yaşam parkının güzelliklerini içime sindiremeden ayrılıyorum alandan.
Aklımda bir süre önce söyleştiğimiz deneyimli politikacı Ahmet Kemal Baysak’ın sözleri yankılanıyor:
“… Ankara’da padişah oturuyor, İzmir’de kimin belediye başkanı adayı olacağını onlar söylüyor… Sistemi öyle bir hale getirdiler ki, milletvekilini genel başkan seçiyor. Sandığa gidip oy atmamıza gerek yok. Bir kişi bile oy atsa tamam, seçilecek. Listeyi onlar yapıyor, aslında bu sistemin sorgulanması, cesaretle ele alınması lazım…”
Category: Köşe yazıları