İzmir İl Tarım Müdürlüğü Çiftçi Eğitimi ve Yayım Şube Müdürlüğü Organik Tarım Birimi’nin desteğiyle kurulan standda Efem Çukuru’nun kara üzümleri, incirleri, Manisa Bolova’nın kırmızı birberleri, patlıcan, yeşil biber, salatalık ve kabakları yer alıyor.

Ülkü Hanım tezgahtan satın aldığı domates ve kırmızı biberlerini, oturduğu sandalyenin kolundaki fileye asmış, dönüşte evine götüreceğini söylüyor. “Bu iki pakete 5 TL. verdim ama içim rahat yiyeceğim” diyor.
Tezgahta duran üreticiler üzerlerinde özel yelekleri, şapkaları, bez torbalarıyla çiftlik havasını tüm doğallığıyla getirivermişler o küçücük alana.
Organik ürünü anlatan broşürleri dağıtıyorlar konuklara.

Kurum yetkilileri İzmir’de bin 370 üretici olduğunu, 63 çeşit üretim gerçekleştirdiklerini söylüyorlar.
Karaburunlu kadınların reçelleri
Organik tarımcıların az ötesinde Karaburun Kadınları Agro Turizm Kooperatifi’nin tezgahını görüyorum. Tezgahta enginar, karabaş otu, patlıcan reçelleri sıralanmış. Küçükbahçe Köyü’ndeki kooperatifin başkanı emekli öğretmen Zehra Ömerler biraz keyifsiz görünüyor. Kendisiyle 2007 yılının Aralık ayında yaptığım söyleşi sırasındaki enerjisi yok olmuş gibi; “Biraz morallerimiz bozuk. Örgütlülük iyi gitmiyor” diyor.

“Birçok projeyle yola çıktık. Ne yazık ki istediğimiz sonuçları alamadık. Devletin söz verdiği kimi yardımları göremedik. Kooperatif üyelerimize, bize söz verenlere güvenerek verdiğimiz sözleri biz de tutamadık. Ne ev pansiyonculuğu ne de kooperatif açısından fazla yol alamadık. Bu da çözülmenin en büyük nedeni oldu.”
“Peki kadınlar reçel üretmeyi mi bıraktı?” diyorum. “Tam tersi oldu. Kadınlar kendi başlarına üretmeye başladılar” diye karşılığık veriyor. “Demek yine de bir fitili ateşlemeyi başarmışsınız” deyince, “Eh, öyle oldu sayılır” deyip gülümsüyor. Altı yılık bir çaba sonucu geldikleri noktanın bu olmaması gerektiğini üzülerek söylüyor Zehra Hanım. Geçmişin anılarına gidiveriyor:
“İnanın işe ilk başladığımızda kavanozları nereden alacağımızı bile bilememiştik. Hatırlayınca gülüyoruz. Oysa şimdi otlarımızı toplayıp dodurucuda saklıyoruz. Talep olunca hemen yapıyoruz reçelleri ve kargoyla isteyenlere gönderiyoruz. Ama bu işi bile yük görenler oldu aramızda. Oysa başta ne kadar heyecanlıydık.”
“Ya gençler? Onlarda ışık yok mu? Size destek olsalar, pazarlamanızı yapsalar…” dediğimde, “Keşke” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Onlar için çok zahmetli bu yollar. Gençler biraz kolaycı şimdi. Ama artık ben de tek başıma koşmaktan yoruldum. Öte yandan bunca emek verdikten sonra vazgeçmeyi de içime sindiremiyorum. Yıllarca bir tarifin peşinden koştuk, fuarlarda bize anlatılan reçelleri denedik. Yaptık, bozduk. Tam ‘her şeyi becerdik’ diyorduk, çözüldük. Motivasyonumuz bozuldu.”
Karaburun kadınlarının yanında Seferihisarlı kadınların el yapımı bir kaç ürünü sergilediği bir tezgah, onun yanında Bademli Köyü’nün üzeri meyvalarla dolu fidelerinin bulunduğu minik stand bulunuyor.
Kentin göbeğinde, binlerce kişinin katılımıyla açılan fuarda belki yarım saat kaldığım küçük standlar, standlarda olanca doğallığı, günlük ama temiz giysileriyle duran, gelenleri güleryüzle karşılayan insanların yanından huzurla ayrılıyorum.
Herkesin özünde daha çok ekmek ve daha çok kazanç amacıyla katıldığı fuarda, aradığını bulmasını diliyorum.
Category: Köşe yazıları