Basmane’de Oteller Sokağı’nda bulunan semt merkezinin üst katında kadınlar bir masanın başında oturmuşlar. Öğretmenleri emekli hemşire Beyhan Ömür’ün yeni açılan hasta ve yaşlı bakım dersinde pür dikkat olmuşlar, anlatılanları not alıyorlar. Çoğu evden ilk defa çıkıyor bir iş için. Çoğunun eşleri, böyle bir kursa katılmalarına izin vermek istememiş başta. Sonra geldikleri yeri, öğretmenlerini ve diğer kadınları görünce, güvenmişler, izin vermişler. “Sırada bu kursu bitirip sertifikamızı alınca kocalarımızı çalışmaya ikna etmek var” diyorlar.

Diğer odalarda maske yapımı kursu, dikiş giyim teknikleri, yönetici asistanlığı, el nakışı kursu sürüyor. Ders arasında merkezin nefis bahçesinde öğrenciler, çaylarını içiyorlar. Kalabalıkça bir grup güler yüzlü iki hanımın başında toplanmış. Yaklaşınca görüyorum ki, birisi Konak Kent Konseyi’nden Şengül Baysak, diğeri de Konak Belediyesi Sosyal Hizmetler Müdürü Meryem Gümüştürkmen.

Şengül Hanım zaten bir kent sevdalısı. Etkinliklerde kadınları motive etmek, etkinliklere katmak için nasıl gönülden çabaladığını yakından biliyorum. Yeni tanıştığımız Meryem Gümüştürkmen’in 27 yıldır belediyede görevli bir bürokrat olduğunu öğreniyorum. Son 6 yıldır da bu görevde olan Meryem Gümüştürkmen’e “Kaç kadın var arkanızda?” diyorum, “Bin kadar kadın var, yeterli mi?” diye yanıt veriyor gülerek. Konak Belediyesi’nin semt merkezleri konusunda tüm belediyelere örnek olduğunu gururla söyleyen Gümüştürkmen, Büyükşehir dahil tüm belediyelerden başarıları nedeniyle sık sık destek talebi geldiğini anlatıyor gururla. Şengül Hanım, “Mutlaka görmelisiniz merkezlerimizi, kadınlar için inanılmaz ufuklar açıyor” deyince bir program yapıp, ertesi gün Gümüştürkmen’le bir araya geliyoruz. Rotamızda Konak Belediyesi’nin en yoğun semt merkezlerinden Müdürlük, Eşrefpaşa ve Gültepe semt merkezi var. Semt merkezinin görünmeyen mimarları Bürokrasinin, politikanın iç içe geçtiği, görev yerlerinin sıklıkla değiştiği, yönetici depremlerinin sıkça yaşandığı belediye gibi bir ortamda 27 yıl görev yapmış bir bürokrat olan Meryem Gümüştürkmen’le semt merkezlerini gezerken, ilk söylediği söz “Sosyal dönüşüm olmadan kentsel dönüşüm olmaz. ” Semt merkezlerinin sosyal dönüşümün en önemli temel taşlarından olduğunu vurgulayan Gümüştürkmen, öncelikle kadınların eğitiminin hedeflendiği bu merkezlerin kent adına önemli işler gerçekleştirdiğini söylüyor. Kentlilik bilinci, kente sahip çıkma, kişisel gelişim, farkındalık yaratma adına kentliye önemli hizmetler veriliyor. Karabağlar Belediyesi kurulduktan sonra Konak Belediyesi’ndeki merkezlerden 4 tanesi ve 2 çamaşırhane ise yeni belediyeye devredilmiş. Konak Belediyesi’nde şimdilik 7 semt merkezi (Gültepe, Saadet Mirci, Ayla Ökmen, Müdürlük, Basmane, Eşrefpaşa ve Mehtap Semt Merkezi) hizmet veriyor. İlk durağımız Müdürlük Merkezi

Sosyal Hizmetler Müdürü Gümüştürkmen’le öncelikle Müdürlük’teki kursları geziyoruz. İngilizce, Yunanca ve Rusça derslerin verildiği bu merkezde gençler ağırlıklı. Erkeklerin de yoğun ilgi gösterdiği bu merkezdeki kurslarda bilgisayar kursları katılımın en fazla olduğu kurslardan. Meryem Hanım, Milli Eğitim ve Halk Eğitim’le birlikte düzenledikleri kurslarda verilen Milli Eğitim Bakanlığı onaylı sertifikaların büyük etkisi olduğunu söylüyor. “Bilgisayar kurslarında her dönem belki 500 kişi dışarıda kalıyor. Aldıkları sertifikalar iş bulmalarında büyük yarar sağlıyor. Genelde merkezlere kadınların ilgisi çok ancak bu kurslara erkekler de yoğun ilgi gösteriyor. ”

Meryem Gümüştürkmen Konak Belediyesi’ne ait 11 merkezin kuruluşunda başından bu yana görev almış. Süreci en yakından bilen kişi olarak Gümüştürkmen’e özellikle “çeper” olarak tanımlanan semtlerde binlerce kadını evlerinden çıkartıp, sosyal yaşama nasıl kattıklarını soruyorum. “İşin sırrı çocuklarda” diyor ve Gültepe’deki ilk merkezin açılışından bu yana gelişen süreci şöyle anlatıyor Meryem Hanım: “Semt evleri projesi Erdal İzgi döneminde gelişti. Ve aslında biz önce kadınlardan başlamadık. Biz önce çocuklardan başladık işe. Bir anne için öncelikle çocukları çok önemli. Gültepe’de görüyordum ki; çocukların zamanlarını geçirecekleri bir uğraşları, bir araya gelecekleri bir mekanları yok. Alsancak’taki yerimiz de kent merkezinde değil, onlara uzak geliyor. Gültepe’de her türlü hizmet vardı ama kültürel sosyal işler ayağımız eksikti. Çocuklara zaman geçirebilecekleri, annelerin de eğitim alıp gelişebileceği, seminerler verebileceğimiz bir yer yapılmasına ilişkin proje oluşturduk. Erdal Bey’e sunduk ve onun da desteğiyle bir oda içinde başladık çalışmalara. Muzaffer Bey döneminde de bu müdürlüğü kurduk. ”

– Kadınların ayağını nasıl alıştırdınız? – Çocuklara yaptığımız etkinlikler, verdiğimiz kurslar, tiyatro etkinlikleri onların da ayığını alıştırdı. Sağlık taramaları, kadınlara ilişkin seminerler, eğitimler açılan kurslar onlara da cazip geldi. Geldikçe geliştiler, çevreleri gelişti. Daha da bilinçlendiler ve sevdiler. Bu da çok sevindirici. Kadınlar gelişti mi evdeki herkesin gelişimine etkili oluyor.

Eşrefpaşa’da aşçılık favori kurs Meryem Gümüştürkmen’le söyleşerek yaptığımız semt merkezi gezilerin ikinci durağı Eşrefpaşa’daki semt merkezi. Merkezin müdürü anaokulu öğretmeni Dilek Çakıroğlu. Genç ve güler yüzlü öğretmen Çakıroğlu, merkezlerinden 200’ü aşkın kadının yararlandığını söylüyor. Burası İzmir’deki semt merkezlerindeki tek cam boncuk kursunun verildiği merkez. Cam boncuğun yanı sıra vitray, ahşap boyama, çiçek yapımı, mefruşat, makine nakışı, el nakışı, bilgisayar, okuma-yazma kursu ve tabldot ahçılığı kursları var merkezde. Tabldot aşçılığının çalışmak ve iş sahibi olmak isteyen bayanların en çok ilgi gösterdiği kurs olduğunu öğreniyoruz Çakıroğlu’ndan. Çiçek yapımı kursuna katılan bayanların işleri ise gelinlikçilerin gözdesi diyor genç müdire. Bir ara yanımıza genç bir kız geliyor. Hatta beni yetkili sanıyor ve “Biz dans kursu istiyoruz. Ben güzel sanatlar fakültesi tiyatro bölümü sınavlarına hazırlanıyorum. Bu kursu ne zaman açacaksınız?” diye soruyor. Genç kızı Gümüştürkmen’e yönlendiriyoruz. O da Güzelyalı’daki Kültür Sanat Merkezi’ni öneriyor.

Okuma yazma sınıfına girdiğimizde güler yüzüyle sevimli bir nine gözümüze çarpıyor. Yaşı 80’in üstünde Emine Çayır, gözlüklerinin üstünden bakarak, elinde kurşun kalem, defterine tahtadaki yazıları geçiriyor. Seslenince, “Ne yapalım evladım, şimdi zaman bulabildik öğrenmeye” derken gülümsüyor sevecenlikle. Merkeze gelen kadınların kimisi evlatlarının çeyizi için üretim yaparken kimi bir an önce bir şeyler öğrenip evlerine katkılı olmayı planlıyor. Yapılan işler gerçekten profesyonelce ve çok şık. “Kadınlar sadece panel, sadece seminer istemiyor Eşrefpaşa Semt Merkezi’nden Gültepe’ye doğru yola çıkıyoruz. Sivil toplum örgütlerinin kadınlara yönelik bakış açısına geliyor söz. – Kadınlar sivil toplum örgütleri için müthiş bir kaynak. Birlikte seminerler ve paneller düzenliyorsunuz sanırım sık sık? Kadınların ilgileri nasıl bu tür seminerlere? – Elbette, kadın sağlığından cinselliğe, çocuk bakımından hukuki haklarına kadar birçok eğitim veriliyor kurslar arasında. Sivil toplum örgütleri de çok ilgi gösteriyor merkezlere. Ancak bu aşamada bir sıkıntı söz konusu. Sivil toplum örgütleri buralardaki kadınları farklı bir potansiyel olarak görüyorlar. Sürekli olarak panel ve eğitim talebi geliyor. Ancak bir konuyu atlıyorlar. Bu kadınların tek kaygısı eğitim almak, seminerlere gitmek, teorik bilgi almak değil ki. Bu kadınlar sadece panel izlemek istemiyor, yaşamak da istiyor. Gezmek, görerek öğrenmek istiyor. Ben bir kadın olarak nelere ihtiyaç duyuyorsam buralardaki kadınların da ihtiyacı o aslında. Eğitimlerimiz farklı olabilir ama ihtiyaçlarımız, isteklerimiz farklı değil. – Yani bu merkezlerde ya da çeperlerdeki kadınlara sadece seminer panel verilmesin, yaşamlarına farklı pencereler açılacak etkinlikler de mi yapılsın diyorsunuz? Galiba biraz ön yargılı yaklaşılıyor bu çevrede oturan kadınlara? Sanki hep şiddet görüyorlar, hakları çiğneniyor, hepsi eğitimsiz, eziliyorlar gibi düşünülüyor sanıyorum.

– Kesinlikle öyle. Hemen klasik roller biçiliyor. Örneğin seminerlere gelen kimi yönetici kadınlar hemen rol biçiyorlar burada oturanlar için. Kadınlar yufka açsın, mantı yapsın isteniyor. Hayır, buradaki kadınlar da dans kursuna gitmek istiyor, gençler tiyatro eğitimi almak istiyor. Yabancı dil öğrenmek istiyor. Onlar da iş kadını olmak istiyor – Size göre bu kurslar kendini tekrar etmiyor mu bir süre sonra. Herkes biçki dikişe, boncuk takı kursuna gidiyor. Birbirinin tekrarı üretimler yapılıyor. – Aslında benim hayalim bu kursların bir halk akademisine dönüşmesi. Üretilen ürünlere bir tasarım boyutunun katılması. Bizim ürünlerimiz pazar yerlerinde kermeslerde değil de neden bir Mudo’da, Yargıcı da satılmasın? Kadınlara böyle bir vizyon kazandırmalıyız ki, daha da gelişebilsinler. – Belki de bir marka yaratmalısınız semt merkezlerinizde üretilen ürünleriniz için. – Elbette. Ayrıca buraları artık halk üniversitesi gibi oldu. Bu üretimler desteklenmeli ve tarzları değişmeli. Gültepe’de kadınların yabancı dil kursu ilgisi Gültepe’de bizi aslında biyoloji öğretmeni olan merkezin müdiresi Neslihan Demir karşılıyor. Bütün semt merkezlerinin yöneticilerinin kadın olduğunu öğreniyorum. “Hepsi kendi iş yerleri gibi tutuyor buraları. Gerekirse sobaları yakıyorlar, temizliğe yardımcı oluyorlar. Hepsi çok çalışkan arkadaşlarımızın” diyen Meryem Hanım ekibine son derece güveniyor.

Neslihan Demir, önce İngilizce sınıfına götürüyor bizi. Gerçekten de Meryem Hanım’ın söylediği gibi kadınlar büyük bir hevesle İngilizce öğreniyorlar. “Sadece çocuklarımıza yardımcı olmak değil amacımız, turistlerle bir iki kelime konuşsak fena mı olur? “diyor ön sıralarda oturan bir kursiyer. Keşke zamanım olsa da ben de dil kurslarına katılabilsem diyorum. Piyasada aylığı en az 250-300 TL. olan kurslara gitmek yerine evine bir kaç dakika uzaklıkta, 15-20kişilik sınıflarda ücretsiz eğitim alabilme olanağı bulmak büyük bir bir şans. İngilizce sınıfının yanında okuma yazma kursu var. Eşrefpaşa Semt Merkezi’ndeki manzaranın benzeri burada da var. Yaşı bir hayli ilerlemiş öğrencilerden bir tanesi, “Yıllarca direndim bu kurslara. Aptallık etmişim. Şimdi benim gibi direnenleri ikna etmeye çalışıyorum. Hayatım değişti okumayı öğrenince” diyor. Yurt dışından gelenler şaşırıyor Meryem Hanım’a yurt dışındaki benzer uygulamaları soruyorum. – Konak Belediyesi’nin bir sürü kardeş şehri var yurt dışında. Sosyal devlet anlayışının daha yoğun olduğu ülkelerde. Oralardaki uygulamaları incelediniz mi? Ya da sizi incelemeye gelenler oldu mu?

– Ben gitme olanağı bulamadım hiç. Giden arkadaşlarımız oldu elbette. Ancak örneğin Almanya’dan gelen bizim uygulamalarımızı inceleyen yetkililer hep şaşkınlıklarını dile getirdiler. Bunca hizmeti, birkaç kişinin koordinatörlüğünde ve bu kadar az parayla nasıl yapabildiğimize şaşırdılar. – Bu, kurumlar arasında iyi bir koordinasyonun olduğu anlamına mı geliyor? -Kurumlar arasında böylesine iyi bir koordinasyon olduğunu söylemek pek mümkün değil. Ancak işlerin daha çok yoğun emekle ve iyi ilişkilerle yürüdüğünü söylemek zorundayım. İşi takip etmek, sözünüzde duruyor olmak, ekibinizle kurduğunuz iyi diyaloglarla ancak bu başarıyı sağlamak mümkün. Merkezlerdeki varoşlar Meryem Gümüştürkmen’e semt merkezlerinin Kadifekale, Yenişehir gibi kimi sorunlu bölgelerde neden kurulmadığını soruyorum. Yenişehir, Karataş ve Güzelyalı’da yeni semt merkezleri açılması için bir proje verdiğini söylüyor. Yenişehir’i anlıyorum da, Güzelyalı ve Karataş’a da merkez açma fikri ilginç geliyor.

– Kadifekale’de Valiliğin bir yeri var. Bana kalırsa bizim de bir yer açmamız iyi olacaktır, çünkü bizim merkezlerimizin başarısı ortada. Yenişehir’deki sosyal yapı için de mutlaka bir semt merkezine ihtiyaç var. Güzelyalı ya da Karataş’ın ara sokaklarında ise varoşlardan farklı bir yapı var. – İyi de oraları varoş kapsamında değil sanıyorum, kentin merkezi… – Merkezlerdeki varoş diyorum ben buralara. Gültepe’de, Mehtap’ta, Eşrefpaşa’da aileler, komşular arasında çok başka yakın ve sıcak ilişkiler vardır. Buralarda bir düğün, ölüm oldu mu insanlar bir araya gelirler hemen. Kursa birileri gelmese ararlar, sorarlar. Sizi yalnız bırakmazlar kesinlikle. Ama bu semtler öyle değil. İnsanlar yalnızlaşmış iyice. Kimsenin, kimsenin kapısını çaldığı yok. Meryem Gümüştürkmen’e yaptığımız keyifli söyleşinin yanı sıra minik kent gezimizde gözümüzden kaçanlara ışık tuttuğu için teşekkür ediyorum öncelikle. Kadın duyarlılığıyla yönetilen semt merkezlerinin “sürdürülebilirlik mantığıyla” yeni başkanlarla aynı duyarlılıkla gelişeceğine inancım daha da artıyor. Kadınların bu kurslarda aldıkları eğitimle yaşamlarına farklı bir pencere açıyor. Kimi iş yaşamına atılıyor, kimi kişisel yeteneklerini geliştiriyor, kimi çocuklarıyla aynı dili konuşmaya başlıyor, bilgisayara uzaktan bakmıyor, okuma yazma öğrenerek yaşamla yeni bir bağ kuruyor. Düzenlenen kent gezileriyle, klasik bir söylemle “deniz görmemiş kadınlar” kenti tanıyor, fikirleri gelişiyor. Gelişimleri evdeki çocuklarına, eşleriyle diyaloglarına yansıyor. Adı ister semt merkezi, ister semt evi olsun, belediyelerin, kurumların kadınlar için taşın üstüne bir taş daha koyan tüm bu çabalarını bir kadın olarak teşekkür ediyorum. Bu tür çalışmalarda fikren ve bedenen görev alan vitrindeki ve vitrin arkasındaki tüm kadınları da gönülden selamlıyorum.