İzmir’de mutlaka görülmesi gereken yerler içinde ilk üçe giriyor. Kentin merkezinde, 75 yıldır kazılıyor. Efes ve Bergama ile birlikte antik dönemin bölgedeki en önemli üç kentinden birisi olan Smyrna’nın ticaret merkezi olan ve devlet agorası niteliği de taşıyan Agora’ya ilgi her geçen gün artıyor. Son yıllarda güvenlik konusunda adımlar atılması da alana olan ilgiyi artırıyor.
Agora, kamulaştırma çalışmalarının ardından yapılan yıkımlarla İkiçeşmelik’ten Mezarlıkbaşı’na inişte sürpriz bir şekilde İzmirli’ye göz kırpıyor. Yıkımlar sonrası kazılmak üzere ortaya çıkan alan, Agora ören yerinin neredeyse iki katı büyüklükte. İkiçeşmelik Caddesi’ne bakan telle çevrili alandaki Sabetay Sevi Evi ve İzmir Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen projeyle yakında kazı evi yapılacak eski Türk evi rahatça görülebiliyor.
Kadifekale’den bakıldığında Kazı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy’un dediği gibi, kentin merkezinde “arkeolojik bir vaha olarak” rahatça seçilen Agora, hala keşfedilmeyi bekliyor. Agora kazılarını 2007 yılından bu yana yürüten kazı başkanı Yrd. Doç. Dr. Ersoy’un çocukluğu Selçuk’ta, dünyanın en önemli arkeolojik buluntularının yanı başında, Efes’te geçmiş. İlk kazı alanı çocukluğunda merakla dolaştığı Efes Antik Kenti olmuş. 30 yıldan bu yana Türkiye’nin bir çok yerinde kazı yapan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy ile söyleşimizi, kazı alanında belki de alanın mezarlık olduğu dönemlerden kalma servi ağaçlarının altında, 2 bin 500 yıllık bir mekana bakarak gerçekleştirdik. Limonata tadındaki bir Eylül akşamındaki söyleşide, deyim yerindeyse Kadifekale’den girip Agora’dan, Bayramyeri’ndeki Roma yolundan girip Urla’da Klozemenai’den çıktık. Ben hem bir İzmirli olarak hem de Kent – Yaşam okuyucularının meraklarını gidermek adına bir çok şeyi sorarken, tüm sorulara içtenlikli yanıtlar bulduk. Söyleşi sonrası Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy’u dinleyip Altınpark’a gittik. Oradan da Kadifekale’ye çıktık. İzmir’in doyumsuz manzarasını izleyip, kazı alanını dolaştık. Kadifekale’de bir bardak demli çay içtik. Havalar güzelken, bu parkuru size de mutlaka öneriyorum.
İzmirli Agora’yla buluştu – Buradaki çalışmalar 75 yıldan beri sürdürülüyor. Ancak sanki İkiçeşmelik’teki yıkımlardan sonra, burada yapılanlar daha çok görülmeye başladı. Bu güne kadar olan süreci kısaca özetler misiniz? Ve siz bu kazı sürecine nasıl katıldınız? – Agora 1932 yılında araştırılıp, 1933’te ilk kazılar başlıyor. İkinci Dünya Savaşı’na kadar bir süre daha çalışılıyor. 1997 yılına kadar burada kazı çalışması değil de daha çok otu çöpü korunuyor. 1997’den itibaren İzmir Müzesi Müdürlüğü, İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve İzmir Ticaret Odası’nı da arkasına alarak kazı çalışmalarına başlıyor. 2005’te benim de bilmediğim nedenlerle çalışma duruyor. Kazılar durunca biz talipli olduk. 2007’de Bakanlar Kurulu kararıyla burası üniversite ve Kültür Bakanlığı adına bana verildi. Bu sene dördüncü yılımıza girdik. – Burada kazı için maddi katkıyı hangi kurumlar sağlıyor? – Kazılar genellikle devlet bütçesiyle yapılır Türkiye’de ve bu kısıtlı bir bütçedir. Standart bir bütçe verirler. Mesela bu seneki bütçe 108 bin liradır. Bununla ancak iki ay kazı yapabilirsiniz. Bir başka sponsorumuz da İzmir Ticaret Odası burada. Ticaret Odası olmazsa olmaz. Yani yerel yönetim olmazsa zaten olmaz ama Ticaret Odası olmazsa da olmaz. Ticaret Odası kendi bünyeleri içinde de tanıtıma katkı koyuyorlar. Bütçenin onda üçünü Ticaret Odası sağlıyor diyebiliriz. Onda beşini İzmir Büyükşehir Belediyesi, onda birini Kültür ve Turizm Bakanlığı, kalan onda birini de Total Oil Türkiye A. Ş. Bazı kritik harcamalarımızı başka bütçeyle karşılayamıyoruz. Özellikle su ve elektrik harcamalarımız için bu katkı önemli. Burada çıkan objeler yıkandığı için su masrafımız çok oluyor. Ayda 300 ile 500 arasında. – Ekibinizde kaç kişi çalışıyor?
– Yaz sezonunda 80 kişiydik. Ekip üç gruptan oluşur. Akademisyen, arkeologlar ve öğrenci arkadaşlarımız stajiyerler var. 40 tanesi işçidir. Belediyenin de yaklaşık 25 kişilik arkeolojik ve işçilerden oluşan bir grubu var. 11 ay çalışıyoruz burada. 1 ay ara veririz ruhsatlar yenilenir, şubatta yeniden başlarız. Biz İzmirli arkeologlarla çalışıyoruz daha çok. Ben bunu daha çok tercih ediyorum. Yerel yönetim ve STK duyarlı kurumlar – Bu kazılara İBB ve İZTO daha çok sahip çıkıyor diyebiliriz miyiz? – Elbette, birisi yerel yönetim biri STK olarak. Bu İzmir’in özelliği. Benim bilgi dağarcığımda belediyelerin desteklediği kazı çalışmaları var ama bunlar az sayıda. Yerel yönetimlerin bu işe katkıları az sayıda. Bu biraz da kentlerin, ilçelerin büyüklüğüyle ve kentlerin bu işten naslı beklentisi olduğuyla ilgili tabi. – Konak Belediyesi’nin katkıları nasıl bu kazıda? Sonuçta onların sınırları içindesiniz alan olarak. – Şöyle bir katkısı var Konak Belediyesi’nin. Altınpark arkeoloji alanı var. Orada bize kapı açtılar kazı çalışmaları yapmamız için. Çok güzel sonuçlar elde ediyoruz burada. Burası birbirinin devamı. Hepsi Smyrna. Birisi surdışı Altınpark, burası Agora kentin merkezi. Bir de Akropol’de çalışıyoruz biz. Akropol’den kastımız tabii ki Kadifekale. – Smyrna tiyatro alanı? – Onun altında hemen tiyatro. Bizim kazı alanımıza dahil ama üzerindeki yapılaşma olduğundan dolayı o yapılaşmanın kalkması halinde biz ancak kazı yapabiliriz. – Yıkımlardan sonra kazı alanının görünür hale gelmesi bile çok heyecan yarattı İzmirlilerde… – Burada Büyükşehir’in büyük katkısı var. Bizim ortaya çıkardığımızdan daha fazla bir alanı ortaya çıkardılar. Hakkını vermek lazım. Burada Piriştina’dan başlayarak Aziz Başkan’a kadar büyük bir irade gösterildi. Bu irade devam ediyor. Umarız bizimle birlikte ya da sonrasında devam eder. İzmirli olmaktan bahsediyoruz. Bu onun önemli bir parçası. – Çevrede yaşayanların çalışmalara bakışı nasıl? – Burası İzmir’in çöküş bölgesi. Çok kimlikli bir bölge. Göç alan bir yer, dolayısıyla çok göç alan yerde kültürel beklentilerimizin sınırlı olduğunu düşünmemiz lazım. Turist sayısında gözle görülür artış var – Turist sayısında bir artış oldu mu? – Elbette, biz bunu gözlemliyoruz. Burada İzmir Ticaret Odası’na bir gönderme yapmamız lazım. Ticaret Odası’nın bu yolcu gemilerinin izmir Limanı’na gelmesini sağlamaları buradaki turistin patlamasına neden oldu aslında. Yine güzel bir şey, bir de üstü açık otobüsler yapıldı İBB tarafından. – Yani İBB ile İZTO birbirini tamamlayan bir işe imza attılar. – Belki düşünerek planlı bir iş yapılmamıştır. Ama tamamladı birbirini. Otobüslerle geliyor. Park ediyorlar, sanırım yarım saat kalıyorlar. Başlarında rehberleri var. Gözle görülür bir artış var. Gezecekleri alan da çoğaldı sanıyorum. Çevre düzeni planı yapmamız şart – Türklerin ilgisi nasıl? Yerli turist… Güvenlik nedeniyle çekiniliyordu uzun zamandır.
– Ortam daha güvenli şimdi. İzmirli için burası daha güvensiz bir alandı. Türkler de geliyor. Onların da ilgisi var. Bunu da göz ardı edemeyiz. 4 güvenlik görevlisi var. O da bu sene 4’e yükseldi. Burada yıkımlar bitti. Yapmamız gereken şey bir çevre düzeni planı. Bizim burada bir çevre duvarı oluşturmamız lazım. Bunun bir yarışmacı bir duvar olması gerek. Ben yaptım oldu değil de, belki bir proje yarışması yapmak gerek. Ki bu alanın sınırları belirlensin. Şu an çok açık . Bu tel örgüler, iyi niyetli adamlar için değil. Geçecek olanlar bellidir. Ama onları da engelleyecek bize bir çevre duvarı gerekiyor. – Duvar olursa çıkan küçük objeleri buluntuları da belki sergileyebilecek bir mekan olabilir? – Onun üzerine proje geliştirebilirsiniz. Arazide arkelojik buluntu çıkınca güvenlik sorunuyla karşılaşıyoruz. Acaba bir zarar olur mu diye. Bugüne kadar açıkça söylemek gerekirse böyle bir sorun yaşamadık. Çünkü sanıyorum gelenlerin derdi daha çok metalle, o da burda yok. Demir çok ama sarıdan yok. Ünlülerin ziyareti ilgiyi arttırıyor – Buraya bir süre önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geldi kazı alanına. Yine şu sıra Allianoi kazılarına ilişkin Tarkan’la ilgili bir polemik var gündemde olan. Bu ziyaretler, polemikler tarihi yerlere olan ilgiyi arttırıyor sanırım. – Kesinlikle. Söylediğiniz şey birileri için olumsuz gelebilir, birileri birisini beğenmeyebilir ama ilgiyi arttırıyor. Cumhurbaşkanı Gül geldiğinde ben gezdirdim. Devletin o kadar bürokrasi içinde zaman ayırıp buraya gelmesinden onur duyduk Bu kazı da herhalde en üst seviyede ilk defa temsil edildi. Bir de başbakanımızı da getirebilirsek. Kemeraltı’nda arkeolojik buluntu yok – Kaç kat kazı alanı var burada? Hangi katlarda çalışıyorsunuz ?
– En üstte Osmanlı var. En üst tabaka 17. Yüzyıl’dan günümüze kadar gelen kültür tabakasını oluşturuyor. Burası Geç Bizanstan itibaren mezarlık alanı. 11. Yüzyıl’dan itibaren. Agora, şu portikolarla (sütunlu galerilerle) sınırlı olan alan. Bunun avlusu mezarlık alan olarak kullanılıyor. Zaten kazı yapılmasının bir nedeni de buranın boşluk olması. Çünkü yapılaşmaya hiçbir zaman gidilememiş mezarlık olduğu için. Korunmuşluk derecesi o yüzden yüksek. – İkiçeşmelik Caddesi’nden geçerken gördüğümüz yıkıntıların altındaki kemerli yapı?
– Orası bir hamam kompleksi. Belki o kemerler hamamın tonozlu ve kemerli yapılarına ait unsurlar belki de. Roma döneminden. Tahribat düzeyini bilmiyoruz. Kazının sonunda anlayacağız henüz bir aylık bir hikaye. – Kemeraltı tarafında arkeolojik buluntu olma olasılığı var mı? – Yok. Orada Anafartalar Caddesi var. Orası Roma döneminde kıyı şeridi. Denize sıfır. Onun içi 1850 yıllarına kadar dola dola yapılaşmaya tamamlanıyor. 1850’de en son Kemeraltı çanağının merkezinde bir bataklık görünüyor. Ondan sonra tümüyle yapılaşma görüyoruz artık . Orada arkeolojik bir alan beklemeyeceğiz yani. Osmanlı döneminden tarihi yapılar. Orada su seviyesi de yüksek. Kazı yapıldı mı bir metre seviyesinde deniz suyu geliyor Kemeraltı’nın içerisinde zaten. Anafartalar Caddesi’nin bu tarafında bekleyeceğiz. Bu kazı alanı antik dönem yerleşim kültürünün Osmanlı veya geç dönem diyelim, Osmanlı dönemindeki yerleşme kültürüyle bağlantılı. Aynı merkez. Merkez sadece kıyıyı takip ediyor. Oradan hava alıyor, besleniyor. Çünkü İzmir bir liman kenti. Hala önemli bir liman kenti. – Katmanlar? – En üstte Osmanlı var. Altta az bir kot yüksekliğinde Bizans tabakaları var. Onun altında Roma, onun altında da Helenistik dönem tabakaları görünüyor. – İlk dönemlerden beri hep Agora mı olmuş burası? – Evet hep öyle planlanmış. Helenistik dönemde de. Kentin en önemli merkeziymiş. Zaten denizden bakınca da İzmir bir yelpaze gibidir ya, yelpazenen merkezinde Agora yer alıyor. Burası düze en yakın nokta. Çünkü Agora için geniş bir avlu alanına ihtiyaç var. Kentin altı su kanalları – Hocam, kazı alanında sürekli akan bir çeşme var. Ne zamandır akıyor bu çeşme, kaynağı nereden bu suyun?
– Belki de burada su Roma döneminden itibaren iki bin yıldır akıyordur. Batı portikonun zemin katı, geç antik çağ dediğimiz 4. ve 5. yüzyıllarda bir sarnıç haline getiriliyor. Bunun bağlantısı da biz gördük ki bir kanaldan geliyor. Yani batı portikonun bodrum katına gelen suyun bir kanalla geldiğini gördük. Bu kanalı takip ettiğimizde kentin altına girdiğini görüyoruz. Bunun yapı malzemesi ve tekniğinden bunun en geç Roma döneminde yapılmış olduğunu görebiliyoruz. Biz iki tane kanal tespit ettik. Bunun bir tanesi Agora’ya su getiren kanal. İşte bu kanal muhtemelen Osmanlı döneminde de Bizans döneminde de buraya hep su getiriyordu. – O zaman bulunan 2 bin 500 yıllık tünel bu konuyla ilgili. Bir de Agora’dan Kale’ye yol var derlerdi.
– Bu bahsettiğimiz tünel de su kanalı. Su burada birikiyor, bu kanallar vasıtasıyla sarnıçlara iletiliyor. İşte insanlar bu su kanallarını görüyorlarmış. Çok sayıda kanal var kentin altında belli ki. Biz ikisini gördük. Bu kanalların üstüne gelen evlerde yaşayan sakinler bu kanalları gördüler. Belki çok takip edemediler. – Bu tünelin bulunduğu ev kamulaştırıldı mı? Bu tür haberler çıkıyordu. – Son durumu bilmiyorum, ama adam haberler çıkınca fiyatı yükseltmişti. – İçilebilir doğal bir su mu? Analiz yaptırdınız mı? – Yaptırdık. Şehrin altından geldiği için içilmez. İçme kalitesi yok ama mikrobik değil. El yıkanabilir. Zaten yakında Ticaret Odası buradaki tabelaları yeniliyor, yeni bilgiler ekledik, levhalara bunu da yazacağız. Kullanım suyu olarak değerlendirilebilir. 2007’deki su sıkıntısı sırasında bile burada aktı bu su aynı şekilde. Burası Antik Smyrna’nın kent merkezi
– Burada neyi bulmayı hayal ediyorsunuz kazı çalışmaları ilerledikçe? – Buradaki kazının yapılma amacı, Antik Smyrna’nın tarihi kent merkezini ortaya çıkartmak. Sadece bir Agora değil, sadece bir tapınak, bir hamam, gymnasyum değil. Bütün bu yapıları ifade eden ve bu kente özgü olabilecek belki de genelde bütün kentlerde agora ve çevresinde ilişkili yapılar olur. Bu organizasyonu bulmak istiyoruz burada. Beklentilerimiz için de bir de tapınak yapısı var. Buluruz, bulmayız ama böyle bir şeyi tarihi kaynaklardan da biliyoruz. Bir latrina olabilir. Yani tuvalet yapısı. Umumi tuvalet. Çünkü o dönemde herkesin evinde tuvalet yok. Sadece zenginlerin evinde var. Kentliler atışmalarını grafitilerle yapmış – Grafitiler de çok ses getirdi? Sanırım Bergama, Efes ve Smyrna kentleri arasındaki rekabet yansımış. Ne tür söylemler var bu duvar yazılarında?
– İzmirliler bugün nasıl “İzmir niye İstanbul olamıyor?” diye konuşuyor, “Bazı konularda hükümet bize yardımcı olmuyor” diyor, o dönemde de bunlar var. Orada “Ben Efes’ten daha büyüğüm” demez. “İzmir, Asya eyaletinin birincisi, en güzeli” diye yazar. Seni kötüleyip yazmaz. Güzelliğini öne çıkarır antik kaynaklar. Burayı hep güzel diye tanımlar. Sizi kötüleyerek değil, kendini överek öne çıkarır. Bir de Neokor tapınağına sahip olmak önemlidir. Kaynaklardan biliyoruz. Yani her kent imparator için tapınak yaptırabilir ama önemli olan neokor tapınağıdır. Anlamı şudur, imparatorun kendi izniyle kendisi için tapınak yaptırmaktır. İzmir’de üç tane böyle tapınak var. Bunu antik kaynaklardan buluyoruz. İz yok. Bergama ve Efes’in bu anlamda iki tane tapınağı var. Üçe iki ya, ön planda görürler. İzmirli Agora’yı yanlış biliyor – İzmirliler Agora’ya ne kadar sahip çıkıyor, tanıyorlar? – Agora olduğunu biliyorlar ama gelmemişler. Bir de Agora’yı yanlış biliyorlar. Burayı bir kent gibi düşünüyorlar. Smyrna kentinin bir parçasıdır aslında. Belli başına bir yer gibi. Biraz da çöküş bölgesi olmasıyla ilişkili.
– Çevre düzenlemesi neler getirir buraya? – Burada bir çevre düzeni yapılması gerek. Belediyeyle kontak kurduk. Umarım ilgilerini çeker. Buranın kontürlerinin belli olması, çevre duvarının nasıl bir özelliğe sahip olması konusunda masaya yatırmamız lazım? Gelen otobüsler nereye park edecek? Adamlar tuvaletini nereye yapacak? Taksiler nereye park edecek? Masaya yatıran kağıt üzerine döken bir plan yapmak gerekiyor. Bu çevre duvarını gerçekleştirirsek, burası bayağı satar kendini diye düşünüyorum. Şimdi biraz daha kentle iç içe gibi. Onu daha obje haline getirmek için böyle bir çevre duvarı burayı tamamlar diye düşünüyorum. Hem güvenlik adına. Buradaki yatırımları güvenlik altına almak için lazım. Buluntu kendini belirler. Konstrüksiyona büyük yatırım yapılmış – Sizi bu kazılar boyunca en çok hangi buluntular şaşırttı?
– Her şey şaşırtıyor. Altyapı enteresan geliyor, bu kadar kemerli tonozlu konstrüksiyona ne kadar büyük yatırım yapmışlar diyorsunuz. En etkileyici kısmı o. Böyle alanın içinde durunca pek birşey algılanmıyor avluda. Ama aşağı inince şaşırılıyor. Bakan Bey de, Sayın Cumhurbaşkanı geldiğinde de şaşırdılar. Cumhurbaşkanı “Burası Kapalıçarşı gibi” dedi. Buranın üçüncü galerisi özellikle bir arasta gibi çalışmış. Osmanlı döneminin arastası gibi. Küçük küçük iki sıra halinde dükkanlar, bir işlik de olabilir, satış amaçlı yerler de aynı zamanda. Cam, seramik ya da metal obje satıyorlar. Pişmiş toprak obje satıyorlar. Bizim kazı yaptığımız yerde yarı işlenmiş kemikler bulduk. Altınpark Akropol değil – Altınpark’taki kazı alanını Yunanistan’ın Akropolü gibi olacağına ilişin haberler yer aldı. Beklentileriniz nasıl Altınpark’tan?
– Akropol’deki gibi bir çalışma yapılabilir demek isteniyor aslında. Arkeolojik bir alan ve üzerinde de bir müze var. Konuyu bilmeyince Akropol gibi olacak deniyor. Öyle birşey yok. Akropol başka birşey, tepe orası. Oradan çok güzel malzeme küçük malzeme eliyor. Orası Smyrna’nın banliyösü. Kent merkezinin biraz dışında, sur dışında. Orada 5. Yüzyıl’a kadar yerleşim var, konut alanı orası. Sur içindeki yerleşim alanı yetmeyince sur dışına kayılıyor. Daha önce belli ki mezarlık oralar, sonra Roma yerleşiyor oraya. Ama Osmanlı döneminde yine mezarlık oluyor. 19. yüzyılda da yine mezarlık oralar. Mezarlık alanları İzmir’in arkeolojik vahaları zaten. Arkeolojinin nefes aldığı yerler mezarlık alanları. Yoksa bu konutları yıkıp da arkelojik potansiyeli ortaya çıkartmak çok zor. Altınpark kazılarını Konak Belediyesi destekliyor – Altınpark’taki kazı alanına İzmir Büyükşehi Belediyesi’nin ya da İzmir Ticaret Orası’nın desteği var mı?
– Orası üçüncü derece arkeolojik alan. Dolayısıyla mülk sahibi izin verirse kazı yaparsınız. İzin vermezse yapamazsınız. Mülkiyet Konak Belediyesi’nin. Hakan Bey orada bize 14 tane çalışan verdi. Yarısından biraz fazlasını bitirdik alanın. Alanda bulduklarımız günlük kullanım kapları. Gelir seviyesi en az orta halli insanlar belli ki. Orada örneğin çok güzel figürinler geliyor. Tanrıların, tanrıçaların sembolleri. Biz onları buluyoruz, sikkeler buluyoruz. Özellikle Bizans dönemine dair sikkeler buluyoruz. Kumbaraya ait parçalar buluyoruz. Pişmiş topraktan oluyor. Nereye aittir, üstüne yazmaz. İzmir hep çok kimlikli bir kent olmuş – İzmir’in kozmopolitik yapısı diyoruz gözalan yapısı. Dört katmanı incelediğinizde yüzyıllar boyunca izmir bunu yaşamış mı?
– Tabii çok kimlikli. Bizim Altınpark’ta Şifa Hastanesi’nde yaptığımız kazılarda üzerinde haç figürleri, davut yıldızı olan kandiller bulduk. Ampullalar bulduk. Ampulla ne dersiniz? Hacı yağları vardır ya, kutsal su konan şişecikler bunlar. Bir kilisenin suyunu koymuş şişesine, kutsal olduğuna inanıyor çünkü. Bizdeki hacı yağı gibi yanında taşıyor. İzmir her dönem çok kültürlü bir kent olmuş. – Bayramyeri’nde Roma yolu denen bir yol var. Buradan Efes’e giden bir yol muydu bu cadde? – Roma Caddesi anlamında, o döneme ait. Bu kentin iki önemli kapısı var. Bir Efes biri Magnesia kapısı. Kayıtlardan biliniyor. Varyant’ın başlangıcında Efes kapısı. O kapıdan çıkıp Üçyol’a gider gibi yapıyor, sola dönünce Efesos’a gidiyor, Üçkuyular’a gidince Klozamenai’ye ulaşırsınız. Bugünkü yol, o yol. – İkiçeşmelik’te başka yıkımlar olur mu sizce? Gördüğümüz binaların altından yeni eser çıkar mı? – O şehircilikle ilgili ama buradan tutun Roma yoluna kadar eser dolu, buradan tutun tiyatroya kadar eser dolu. Nereyi kazsanız var. Ya kenti kaldıracağız ya da tamah edeceğiz. İki yol var. Başka yok. Kadifekale bakir bir alan
– Kadifekale kazıları ne durumda? Daha bakir bir alan gibi görünüyor… – Çünkü kazı çalışması yapılmamış daha. Biz orada şimdi güney surlarını kazıyoruz. Orada bir sarnıç var. Orayı cillop gibi yaptık. Tertemiz oldu. Kazı yapanlar var. Orada bir mescit var. Mescidin kazısını bitirdik. Orası için daha öce şapel filan diyorlardı. Kale mescidi diye biliniyor. 1378 tarihli. Beylikler dönemine ait. Cam firmaları sponsor olabilir – Buluntular arasında cam parçaları buluyoruz dediniz. Buraya ülkemizin önde gelen cam firmaları sponsor olabilir mi? -Tabii, olabilir. Örneğin cam konusuyla ilgili hocamız Prof. Binnur Gürler. Roma ve Osmanlı dönemi cam işlerini biliyor. 17. Yüzyıl’da burada bir atölye oluduğuna ilişkin mimarı bulguları onun vasıtasıyla yakaladık. O mimari bir cam atölyesine aitmiş. Ben başka kurumlara da ulaşmaya çalışıyorum. Mermerciler olabilir. Denizcilikle ilgili kurumlar olabilir örneğin. Burası ticaret limanı antik çağda. Temelinde var buranın deniz ticareti. Zenginliğinin altında deniz ticareti var. Antik çağda da günümüzde de. -Daha çok ne ticareti yapılıyormuş? – Ana mallar var tabi. Zeytinyağı, şarap özellikle ticareti yapılan mallar. İki kalem mal özellikle önemli. Anfora parçaları var en çok bulduğumuz objeler. Engelliler için asansör projesi
– Engellilerin böyle bir alana gelip gezmesi çok zor. Onlar için bir projeniz, planınız var mı? – En büyük amacım ve en büyük eksikliğimiz o. Bu panoların içinde görme engelliler için bir pano alacak yakında. Kabartma alfabesiyle. Bir de şu ana kadar gerçekleştiremediğimiz bir projemiz de yürüme engelliler için olacak. Engellileri alt kota indirmek için asansör yapmak istiyoruz. Ancak bir koruma kurulu bacağı var bu işin. Bunu proje olarak kurula sunmamız gerek. Buraya şu tip asansör yapmak istiyoruz diye başvuracağız. Yurt dışında müzelerde var bu tip çalışmalar ama açık alanda böyle bir çalışma ilk olacak sanıyorum. Bir de Ticaret Odası burada kulaklıkla gezi konusunda bir çalışma yapıyor. İzmirli Kocaoğlu’na teşekkür etmeli – Aziz Kocaoğlu’nun desteği de önemli sanırım sizin için…
– Aziz Bey, Ahmet Piriştina’yla aynı iradeyi gösteriyor. İzmiriller olarak kendisine teşekkür etmemiz gerek. Görünen hizmetler yapabilirdi. Bu çok zaman ve para alan, hemen geri dönecek birşey değil. Ne kendi iktidarına, ne ondan sonraki iktidar zamanına bile. Ayn şekilde tabii Ticaret Odası Başkanı’na da teşekkür etmek gerek. Aynı iradeyi o da gösteriyor. Yani bundan sonra başkanlar da aynı iradeyle bize yaklaşacaklar mı bilmiyoruz, ama takdir etmek gerek. En zor zamanda bile destek veriyorlar. Mega proje tarihi zincirin içinde olmalı – Bir mega müze projesi var. Siz bu müzenin nereye yapılmasını isterdiniz?
– Onun için çalışmak gerek. Otoparkın olduğu alan olabilir. Agora ile içli dışlı. Bir bilet oraya kesersiniz, bir bilet buraya. Bazıları yukarıyı tiyatro ile burası arasında bölgeyi söylüyor. Kaygım orada kentin silueti bozar mı? O kütlenin orada nasıl duracağını düşünmek gerek. Bugünkü müzenin olduğu yer olabilir. Konak’a. Alıştık oraya çünkü. Kiminin şehir dışı beklentisi var. İnciraltı diyenler oluyor. Ama başka kentlere bakınca, örneğin Akropol’den Agora’ya iniyorsunuz Atina’da. Plaka semti var. Orada bir sürü anıtlar var. Öyle bir zincir var. O zinciri yakalayan herhangi bir nokta olabilir. Burada mesela turisti Kemeraltı’na sokmak istiyorsunuz. Oradan çıkardınız olası bir müzeye soktunuz. Oradan burası yürüme yolu. Roma Caddesi’ni görüp buraya gelebilir ya da Akropol’e çıkabilir, oradan Basmane’ye gidebilir. – Agora’yla ilgili çalışmaları aktardığınız bir internet siteniz var mı? – Sitemiz sadece Agora’yı kapsamıyor. Antik Smyrna olarak bakıyoruz biz. Site adresimiz şöyle : www.antiksmyrna.com – İzmirliler’e en çok nereyi görmelerini önerirsiniz? – Her yeri görmelerini, buradan mutlaka Kale’ye ve Altınpark’a da gitmelerini öneririm…