Üstünde lekeler olan bir asker şapkası… Yanında da siyah beyaz, belli ki hatıra olsun diye çekilmiş, gencecik, yakışıklı bir asker fotoğrafı.
Şapkanın üzerindeki lekeler, kan lekesi… Kan lekeli şapkanın yanındaki fotoğraf, bugün 82. ölüm yıldönümünde andığımız devrim şehidi Asteğmen Kubilay’ın fotoğrafı.
Fotoğrafın yanında birkaç satır açıklama… “Menemen olayında şehit edilen Asteğmen Kubilay’ın şapkası. Etnoğrafya Müzesi’nden 17 Eylül 1943”

Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi içinde yer alan Devrim Tarihi Müzesi’nde görüştüğümüz Dr. Necdet Aysal, Şehit Asteğmen Kubilay’ın şapkasının müzenin en değerli objelerinden birisi olduğunu söylüyor ve “23 Aralık 1930’da tarihinde Menemen’de yaşanan o acı olay ve şehit edilirken cami avlusunda bulunan musalla taşında başı gövdesinden ayrılırken başında bulunan şapka” diye ekliyor.
Soluğum kesiliyor, içim sızlıyor, buz kesiyorum. Dr. Aysal’a, “Şapka burada, peki üniforması nerede?” diye soruyorum. “Şehitler üniformasıyla gömülür” karşılığını veriyor.

Dr. Necdet Aysal, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü’nde, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ders Koordinatörü. Enstitü Müdür Yardımcısı da olan Necdet Aysal’ın hazırladığı bildirilerden birisinin konusu “Yönetsel alanda değişimler ve devrim hareketlerine karşı gerici tepkiler, Serbest Cumhuriyet Fırkası – Menemen olayı”.
Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşundan Menemen Olayı’na kadar yaşanan süreci kısaca özetliyor Dr. Aysal şapkanın bulunduğu camekanın önünde. Acı olayı dinlerken içim ürperiyor.
Devrim Tarihi Müzesi’nin hemen girişindeki camekanda kanlı şapka, onun yanındaki camekanlarda da ahşaptan, demirden kesici ve delici aletler sergileniyor. Dr. Necdet Aysal’a. “Kubilay Bey’in ölümünde kullanılan aletler mi yoksa bunlar?” diye soruyorum. “Hayır, sergilenen aletler o dönemin tarikatlarınca kullanılan objeler” diyor. Asteğmen Kubilay’ın ölümünün keskin ağızlı, bir tarafı künt, oluklu ve takriben yirmibeş santimetre uzunluğunda bir bıçak ile yapıldığının belgelerde kayıtlı olduğunu söylüyor. (1)

Biz Asteğmen Kubilay’ı, basında çıkan fotoğraflarda hep tören giysisinin bir parçası olan harici şapkasıyla görürüz ya, müzede sergilenen şapkanın bir kep olduğunu görünce şaşırıyorum. Dr. Aysal, olayın yaşandığı sırada Asteğmen Kubilay’ın günlük talim giysisiyle olduğunu belirtiyor. Müzeye ulaştırılan şapkanın kuru temizlemeden geçirildikten sonra sergilendiğini söylüyor. Temizlenmesine karşın üzerinde hala kan lekeleri bulunan şapkanın müzeye nasıl geldiğini Dr. Necdet Aysal, “Bu şapkayı şehit edildiği sırada orada bulunan öğretmen bir arkadaşı alıp koruyor. Daha sonra da Etnoğrafya Müzesi’ne veriyor” diye açıklıyor.
Asteğmen Kubilay’ın katledilişinin ardından yaşanan o kaos sırasında şapkasını alıp koruyan ve daha sonra Etnoğrafya Müzesi’ne ulaştıran kişinin kim olduğunu merak ediyorum. Dr. Necdet Aysal, bu konuda 7 Temmuz 1931 yılında İzmir Polis Müdürlüğü’ne ulaştırılan belgelerden söz ediyor.(2) Belgelerden biri İzmir Valisi Kazım Dirik imzalı bir yazışma. Şöyle bir açıklama var yazışmada:

“Menemen irtica hadisesinde şehit edilen Koblay Bey’in kanlı elbiseleriyle gömüldüğü, yalınız kanlı şapkasının Riza Bey isminde muallim arkadaşlarından bir zatta olduğu anlaşılmakla, Mumaileyhten alınarak İnkılap Müzesi’ne konunması için posta ile irsal ve takdim edilmiştir.”
Şapkayla ilgili 26 Temmuz 1931 tarihli diğer yazışmada da (3) şöyle deniliyor. “Menemen irticaı hadisesinde şehit edilen Kublay Bey’in kanlı şapkası Etnağrafya Müzesi İnkılap Şubesi’nde muhafaza edilmek üzere mezkur Müze Müdürlüğü’ne teslim edildiğini arz eylerim efendim.”

Şapkayı alıp koruduğu tahmin edilen kişi Kubilay’ın öğretmen arkadaşlarından birisi. Ancak bu kişi o sırada Kubilay gibi asker mi, Menemen’de yaşayan bir genç mi? Şapkayı alınca ne yaptı, nasl korudu? Şapkanın Rıza Bey’de olduğu nasıl anlaşıldı? Ne yazık ki Öğretmen Rıza Bey’in kim olduğu konusunda ellerinde bir bilgi bulunmadığını dile getiriyor Dr. Necdet Aysal. Soyadı Kanunu’nun 1934 yılında çıktığını da anımsatınca, Rıza Bey’in kimliğine ulaşmak da bir hayli güçleşiyor ve sorularım yanıtsız kalıyor.
Dr. Necdet Aysal, 1928 yılında Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilk dönemlerine ilişkin objelerin toplanması amacıyla dönemin komutanlarına, arkadaşlarına bir çağrı yaptığını, bu çağrı doğrultusunda birçok objenin müzede toplandığını dile getiriyor.
Devrim Tarihi Müzesi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna tanıklık eden onlarca objenin sergilendiği, küçük ama son derece önemli bir müze. İlk olarak 1928 yılında Etnoğrafya Müzesi’nin içinde oluşturulmuş. 1943 yılında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne taşınınca Etnoğrafya Müzesi’nden bazı objeler de buraya aktarılmış.

23 Nisan 1920’de İlk Meclis açıldığında çekilen ilk bayrak, meclis milletvekillerinin rozetleri, nişanları, Kurtuluş Savaşı sırasında yaraları steril etmek amacıyla kullanılan gaz tenekeleri, ateller, Gümrük Antlaşması imzalandığında kullanılan kalemler, Devlet Demiryolları’nın ilk genel müdürü, Atatürk’ün de yakın silah arkadaşı Behiç Erkin’in kişisel eşyaları 90 yıllık bir zaman yolculuğuna çıkartıyor sizi.
Menemen’de kendisiyle birlikte şehit edilen genç mahalle bekçileri Hasan ve Şevki Beyler ile aynı anıtta 82 yıldır andığımız Asteğmen Kubilay’ın kanlı şapkası Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi içinde yer alan Devrim Tarihi Müzesi’nde sergileniyor.
***
(1) Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Dergisi, Cumhuriyetin 75. Yıldönümünde Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler, Özel Sayı, No. 129, (Eylül 1998), s. 67.
(2) Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Dergisi,Cumhuriyetin 75. Yıldönümünde Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler, Özel Sayı, No. 129, (Eylül 1998), s. 74.
(3) Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Dergisi, Cumhuriyetin 75. Yıldönümünde Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler, Özel Sayı, No. 129, (Eylül 1998), s. 75.