Yürüyüşe katılanlar, Gündoğdu Meydanı’nda toplanıyorlar. Herkes kendine bir yer bulmuş, ellerindeki bayrakları sallıyor. Çocuklar bir elleriyle annelerinin ellerine sıkı sıkıya yapışmış, bir elleriyle bayraklarını sallıyorlar. Halk polisin müdahale etmeyeceğinden emin, çocuklarını sakınca görmeden getirmişler yanlarında.
Kadınlar alerjisi olanların taktığı maskelerle gelmişler. Gençlerinse boyunlarında atkılar var. Göztepeliler de, Karşıyakalılar da bugün kardeş. Herkes birbirini kollar vaziyette.
Gündoğdu’daki banka şubelerinin alınlıklarına sprey boyayla “T.C” ve “Taksim” yazılmış.
7’den 77’ye tanımlamasına uygun, her yaştan İzmirli büyük bir coşkuyla gelmiş meydana. “Küfürlü” ve “sıfatlı tanımlamaların bolca yazılı olduğu pankartların yanı sıra oldukça yaratıcı, gülümseten pankartlar da var ellerde. Çevredeki bir kırtasiyeciden alınıp el yazısıyla renkli kantonlara yazılmış sloganlar. Yani önceden planlanmış bir eylem yok ortada, dijital baskıyla hazırlanmamış pankartlar. Her şey oracıkta gelişmiş.
Meydanda toplanan kalabalığa, işyerlerinde, evlerinin balkonlarında toplanan insanlar da destek veriyor. İlginç bir eylem bu. İnsanlar bir yandan işini yapıyor bir yandan da protestolara destek veriyorlar.
Bir ara balkonlardan birisinde gençler hemen oracıkta yazdıkları belli olan bir pankart çıkarıyorlar. “Biz Atatürk’ün çocuklarıyız. Ya siz?” Büyük alkış alıyor pankart.
Kimi balkonlarda ise ellerinde tava, kepçeyle birlikte kadınlar görülüyor. Aynı manzara kalabalığın içinde de var. Eline tavasını, kepçesini alan, terliğini ayağına giyip koşmuş gelmiş.
Konak Belediyesi’nin 10. Yıl Marşı’nı çalan minibüsünden su, limonata dağıtılıyor İzmirliler’e.
Birbirini hiç tanımayan, ilk defa bir araya gelen insanlar hep bir ağızdan bağırıyor: “Her yer Taksim, her yer direniş.”
Ortalıkta bir tane bile polis görünmüyor. Sırtına Türk Bayrağı’nı asmış, altmışlı yaşlarındaki bir bayan, “Hayret, ortalarda hiç polis yok. Olsun demiyorum da, İstanbul’daki gibi yapmasınlar sonra” diye soruyor yanındaki arkadaşına şaşkın bir ifadeyle.
Gündoğdu’da toplanan İzmirliler örnek bir duruş sergiliyor. Çevreye zarar veren, camları kıran, fidanları söken kimse yok ortalarda. Halk coşkuyla toplanmış, Gezi Parkı’ndaki insanlara destek vermek için tepkilerini gösteriyorlar medenice.
Hava karardıkça Hatay’da, Göztepe’de, Karşıyaka’da, Bornova’da, Narlıdere’de evlerde tencere, tava eylemleri başlıyor. Arada ışıklarını açıp kapatan evler dikkat çekiyor. Korna sesleri, klakson sesleriiyle inliyor sokaklar. Facebook’tan, Twitter’dan tepkiler her yere duyuruluyor.
Saat 21.00’e doğru manzara değişiyor. Gelen haberler iç karartıcı. Eylemleri yerinde izleyen gazeteci arkadaşlar haber bültenlerinde, internette Basmane’de, Lozan’da, Alsancak’ta eylemlerin karanlıkla birlikte renk değiştirdiğinin haberini veriyorlar. Biber gazından, ortalığı yangın yerine çeviren eylemcilerden, yakılan ateşlerden, tahrip edilen araçlardan, kırılan camlardan ve buna karşılık polisin şiddetinden söz ediyorlar.
Evinde çanakları olanlar aynı manzarayı haber ajanslarının linklerinden, ham görüntülerden an be an izliyorlar. Ne yazık ki televizyon kanalları bu haberleri çok kısıtlı veriyor. Ege’nin yerel kanallarıysa sınıfta kalıyor bu süreçte. Oysa geçen hafta Türkçe Olimpiyatları sırasında Kültürpark’a gelen çocukların şapkasından uçan sarı renkli tüy bile canlı yayında haber olmuş, büyük bir coşkula paylaşmışlardı görüntüleri. İzmirli kendi yerel kanallarından öğrenemiyor sokaklarındaki hareketliliği.
Bugün pazar. Sokağımızda gelin alayıdan coşkulu davul sesleri geliyor. Televizyonda ise Başbakan Tayyip Erdoğan Rumeli Türkleri Derneği Genel Kurulu’nda konuşması var:
“3 bin 500 dolardan 10 bin 500 dolara yükselen bir gelir var. Artık IMF’ye borcu olmayan bir Türkiye var. Bir diğer tarafta Merkez Bankası’nın döviz rezervi 131 milyar dolara çıkmış. Böyle bir Türkiye var. Devletin borçlanma faizi yüzde 63 iken şimdi 4,3. Enflasyon yüzde 7. Böyle bir ekonomik kalkınma sürecini yakalamış Türkiye’nin gidişini engellemek isteyen malum mahfiller bu tür çılgınlıkların içine giriyorlar.”











Category: Köşe yazıları