Sıcaklar arttı, birkaç hafta öncesine kadar yemyeşil olan otlar, şimdi sapsarı, kupkuru. Yazın başlamasıyla sarı sıcak günler gelince, ormanların yangın mevsimi de başladı. Biz halk arasında orman yangın mevsimi desek de, aslında ormancılar için yangın mevsimi diye bir şey yok. Onlar her an yangın çıkacakmış gibi hazırlıklı, tedbirli. Öyle olmak zorundalar. Çünkü onlar için orman yangınlarıyla mücadele hiç bitmeyen bir savaş gibi.
İzmir Orman Bölge Müdürü İbrahim Aydın önceki gün, Kemalpaşa’daki Karaorman İşletmesi’nde gazetecilerle bir araya geldi, çalışmalarını anlattı. Yıl boyu süren eğitim faaliyetlerinin tamamlandığını belirten Aydın, “Şimdi sahada olma zamanı” dercesine arazözlerinin başında hortum çekme yarışı için bekleyen ormancılarla buluşturdu gazetecileri. Ardından da 2007 yılında yanan 367 hektarlık Çiçekli Yakaköy’deki ağaçlandırma çalışmalarını göstermek için bir helikopter turu düzenlendi. Meslektaşlarımız ormanlık alanlar üzerinde tur atarken, biz de İbrahim Aydın ile tesisin çardağında söyleştik.
Yangınların yüzde 90’u insan kaynaklı
İbrahim Aydın 27 yıllık ormancı. Orman yangını deyince makilik yapısı nedeniyle yangına hassas bölge sıralamasında öncelikli yerlere dikkat çekiyor, “Ege ve Akdeniz’e dikkat!” diyor. Bu yıl hem güneşteki patlamalar hem de küresel ısınma nedeniyle sıcaklığın normal değerlerin 1,5 derece üzerinde seyredecek olması nedeniyle orman yangınlarının daha da artabileceğini belirtiyor. Bunlara bir de çıkan yangınların yüzde 90’ının insan kaynaklı olduğu bilgisi eklenince İbrahim Aydın’ın endişesine katılmamak mümkün değil.
Geçtiğimiz hafta İzmir’in yüreğini ağzına getiren Sabuncubeli’deki yangından söz ediyor Aydın. “Bu yangın Temmuz-Ağustos ayında çıksaydı büyük bir felaket olurdu. Ne Spil kalırdı ne Sabuncubeli. İzmir’e kadar yanmamış bir tek fidan bile kalmazdı” diyor. İki saatte şiddetli rüzgar nedeniyle 250 hektar alana yayılıveren yangının güçlükle zapt edildiğini, kendi helikopterlerinin de düşme tehlikesi geçirdiğini anlatıyor.
İbrahim Aydın, İzmir ve Manisa ile sınırlı çalışma alanlarında yılda ortalama iki bin yangın çıktığını söylerken, bunun 250’sinin orman yangınları, 1750’sinin ise kırsal alanda çıkan yangınlar olduğunu dile getiriyor. Aydın’ın en çok üzerinde durduğu konu insan faktörü. Özellikle şu riskli dönemde dikkatli ve duyarlı olmanın önemine dikkat çekiyor. Vatandaşı uyarırken 2013 yılı Mayıs ayına kadar çıkan orman yangınlarında 4 hektar alan yanarken, bu sene sadece Manisada Mayıs ayında çıkan yangında 265 hektar alan yandı. Buradan tüm vatandaşlarımıza sesleniyorum. İlk yağmur yağıncaya kadar ateşli piknik, bahçe, tarla temizliği yapmasınlar” diyor İzmir Orman Bölge Müdürü İbrahim Aydın. Orman köylüsünün yangınla mücadelede bilinçli olduğuna değiniyor, “Orman köylüsü kritik havada ot temizilği yapılmayacağını bilir, ancak yazlıkçılar öyle değil” diyor. 5 kilometrede bir havuz var
Geçtiğimiz yıllarda İzmir Ticaret Odası’nın açtığı kampanyayı anımsatarak, yangınlarla mücadelede büyük önem taşıyan su havuzlarındaki son durumu soruyorum. “İzmir ilklerin şehri deniyor ya, bu konuda da öyle” diyen İbrahim Aydın,”Havuz konusunda 300’ü geçtik. Şu an 5 kilometre aralıklarla konuşlandık. Su kaynağı sadece yangınlar için değil biyolojik çeşitlilik, hayvanların su ihtiyacını gidermesi içinde çok önemli” diye ekliyor. Yangınları söndürmedeki başarıda havuz ve helikopter sayısındaki artışın büyük yarar sağladığını dile getiriyor. Hedef 15 dakikada müdahale Yangın söndürme deyince Türkiye’nin orman yangınlarıyla mücadelede dünyada üçüncü, Avrupa’da birinci sırada olduğunu öğreniyoruz. Geçmiş yıllarda bir saatte, 45 dakikada yangına ulaşırken bu durumun artık değiştiğini kaydeden Aydın, “Hedef erken ve etkin müdahale. Şimdilik 18 dakikada müdahale ederken bunu 15 dakikaya indirmeye çalışıyoruz. Zaten yangınla mücadelede ilk 15 dakika müdahale ettin, ettin. Ama siz istediğiniz kadar hazırlıklı olun, ekstrem hava koşullarında bunun bir faydası yok. Bir insan ömründe yetişen orman iki saatte yok oluyor. Bu bir savaştır” diyor. Bu savaşta yitirilen 108 şehidi ve gazileri saygıyla anıyor.
İzmir Orman Müdürlüğü yangınlarla mücadelede 66 gözetleme kulesi ve 25 kamerayla çalışıyor. Orman Bölge Müdürü İbrahim Aydın, bünyelerindeki dört helikopter ve iki uçağa ek olarak Denizli, Balıkesir ve Muğla’dan da araç kiralayabildiklerini söylüyor. Tüm bu donanımın yanı sıra ormancıların teknolojiyi de çok iyi kullandığına değinen İbrahim Aydın, kameraların sise ve dumana duyarlı özel araçlar olduğunu, duman gördüğü zaman 15-20 saniye içinde alarm verdiğini anlatıyor.
Yangınlarla mücadelede eksiklerinin bulunmadığının altını çizen Aydın, Türk ormancısının daha çok karma sistemle çalıştığını, hem kara hem hava araçlarını kullandığını dile getiriyor. “Bizim yaptığımız yangın yönetim sistemi bugün Kaliforniya’da bile kullanılıyor. Biz gece gündüz çalışırız. Yabancılar daha çok hava araçlarını kullanırken yüksek güvenlik düşük risk prensibiyle çalışmayı severler. Ancak dünyanın hiçbir yerinde hava araçları gece çalışmaz. Türk ormancısının bilgi ve birikimi son derece değerlidir” diyor.
Orman Genel Müdürlüğü’nün çalışmaları sadece yangınla sınırlı değil elbette. İzmir’de orman alanının artması için çalışmalar yürüttüklerini belirten Aydın, çalışmalarını şöyle aktarıyor:
“Her yıl 53 bin hektar alanda bakım yapıyoruz. Her sene 15 bin hektar civarında rehabilitasyon ve ağaçlandırma, 2 bin hektar tabii gençleştirme yapıyoruz. Bir o kadar da yapay gençleştirme ve erozyonla mücadelemiz var. Hedef, orman varlığımız için 2 milyon 300 bin hektardı. 2 milyon 426 bin hektar gerçekleştirdik. Yine sertifikalı orman miktarımızı arttırmaya çalışıyoruz. Burada da hedef yüzde 20 ilk etapta.” Yangının maliyeti yüksek
Orman yangınlarının ve yangınlarla mücadelenin maliyetini soruyorum, İbrahim Aydın, “Kaybettiğimiz ağaç varlığımızın değeri parayla ölçülemez. Maliyet elbette büyük. Ama burada paradan söz edemeyiz diyor. Aydın, Bölge müdürlüğümüzün yıllık masrafı 50 milyon liradır. Hava araçları, arazözler
Satış gelirimiz 100 milyon ise 40-50 milyonu yangına gider. Giden varlığımızın bedeli parayla ölçülemez. Biz teşkilatımızı bu kadar güçlü kurmamış olsaydık, Türkiye’de orman yangınlarında 5 yıl içinde ağaç kalmazdı” diye ekliyor. Erozyonla mücadele konusunda en büyük çalışmanın Ödemiş’in üstü ve Bozdağ’da olduğunu da anlatan İbrahim Aydın, her yıl 1000 hektara yakın erozyonla kontrol çalışması, ağaçlandırması yaptıklarını söylüyor. Öte yandan yangın sonrası yaptıkları ağaçlandırmalarda orman yangınlarına daha dayanıklı ağaçlar diktiklerini belirterek, örnek veriyor:
“Yanan alanları tekrar ağaçlandırırken mesela Manisa’da yanan yere servi, dere içlerine çınar dikeceğiz, çünkü daha geç yanar. Sonra vatandaş faydalansın diye kızılçama göre daha az yanan fıstık çamı dikeceğiz. Odun dışı ürünlerde altlarına kekik filan dikeceğiz. Bir de bu yangına hassas olan yerlerde yangınlara dayanıklı orman kuracağız. Böylece yangın müdahalesi de daha kolay olacak.”
Orman dışı ürünler
Maliyete değinmişken orman ürünlerinin getirisini, orman dışı ürünlerden ne kadar yararlandığımızı soruyorum, İbrahim Aydın anlatıyor:
“Orta Avrupa’da tarla ormancılığı yaygın olarak yapılıyor. O bölgelerde orman köylüleri hem iyi para kazanıyor hem de ormanların korunması daha iyi gerçekleşiyor. Bizde de böyle bir çalışma gündemde. Ormandan yararlanan köylülerin ormana daha çok sahip çıktığı görülüyor. Bizim odun dışı ürün ve hizmetler dediğimiz zaman kekik, adaçayı, defne, ormanda yetişen otsu ve soğansı bitkiler, meyvalı bitkiler, fıstık çamı gibi ürünler giriyor. Örneğin fıstık çamı Bergama’da 50 milyon dolarlık ihracat kaynağı. Bunu özendirmeye çalışıyoruz.”
Yanan orman alanlarına yangına dayanıklı ağaçlar diktiklerini de anlatan İbrahim Aydın söyleşimiz sona ererken Eylül ayında Buca’da orman yangınlarıyla mücadele konusunda eğitim verecek bir merkez açacaklarını belirtiyor.
Biz İbrahim Aydın’la söyleşimizi bitirirken İzmir’in üzerinde uçuşunu tamamlayan meslektaşlarımız helikopterden biraz sarsılmış ama gördüklerinden mutlu keyifle yanımıza geliyorlar. Müdürlüğün demli çayları geliyor hemen. Havadan kendilerine gösterilen Çiçekliköy’deki yangında yok olan 367 hektar alana 28 bin fıstık çamı, 11 bin servi, 200 bin kızılçam, 1000 meşe, 6 bin akasya dikildiğini belirtiyor orman görevlileri. Kemalpaşa’daki Karaorman Deposu’ndan ayrılırken, bir sonraki buluşmanın yangınla ilgili bir açıklama için olmamasını yürekten diliyor herkes.
***
Her araçta iki pilot, bir teknisyen
İzmir Orman Bölge Müdürü İbrahim Aydın ile söyleşimiz sürerken bizlere kaptan pilot Nihat Erol ve Sabri Ersoy da eşlik ediyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli Pilot Albay Nihat Erol 35, Sabri Ersoy 24 yıllık pilot. Her ikisi de uzun zamandır yangın komuta kontrol merkezinde çalışıyor. Sabri Ersoy şu bilgileri veriyor:
“Helikopterlerimiz gün doğumundan gün batımına sürekli hazırdır. En küçük aracımızda bile iki pilot ve bir teknisyenimiz bulunur. Yangın çıktığı zaman keşife çıkıyor, arazözleri yönlendiriyoruz. Hava araçlarının da ona göre sevk ve idaresi yapılıyor. Dumanı gördükten sonra tek hedefimiz var, bir an önce yayılmadan söndürmek.”
Yangına suyla müdahale eden çantaların yaklaşık 3 ton su aldığını öğreniyoruz.
İzmirli Alo177’yi biliyor, kullanıyor
Orman ekiplerinin tüm araçlarında Alo 177 yazıyor. İzmir’de ihbarların yüzde 80’inin ücretsiz Alo 177’den geldiğini kaydediyor İbrahim Aydın. İlköğretim okullarında yaptıkları çalışmaların çok etkili olduğunu, İzmirlilerin Alo 177’yi bildiğini ve kullandığını ifade ediyor.