Uçsuz bucaksız parklar, heykellerle süslenmiş caddeler, geniş bulvarlar, yabancı ülkelerdeki gibi şık ve bakımlı köprüler
Kentin ortasından geçen, yapılan islah çalışmalarıyla turistik bir güzergaha dönüştürülen, cazibe merkezi haline getirilmiş bir akarsu. Akarsunun üzerinde kentte inşa edilen gondollar. Çiçeklerle bezeli tertemiz parklar
Hareketli, ışıl ışıl, capcanlı kültür üreten, sanat üreten, eğitim üreten, paylaşarak büyüyen bir kent

Gidenlerin anlata anlata bitiremediği Eskişehir’den söz ediyorum. Eskişehir Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen döneminde öylesine bir dönüşüm geçirmiş ki; bugün yurt içi turizmin özellikle de kadınların tercih ettiği en önemli duraklardan biri haline gelmiş kent. Devlet Demiryolları’nın ilk genel müdürü Behiç Erkin’in 52. ölüm yıldönümü nedeniyle düzenlenen anma töreni için ziyaret ettiğimiz kentte bizi en çok etkileyen geniş bulvarlar ve göz kamaştıran büyüklükteki parklar oluyor öncelikle.

Alışık olduğumuz “park” kavramının çok ötesinde göz alabildiğine yeşil alanlardan oluşan parklardan biri olan Sazova Bilim Sanat Kültür Parkı’nın 400 bin metrekarelik bir alan üzerinde kurulduğunu öğrendiğimizde açıkçası şaşırdık. Özel hatların döşendiği ve ulaşımın rengarenk mini bir trenle gerçekleştirildiği park, öncelikle çocuklar için eşsiz bir alan. Parkta su sporlarının ve aktivitelerin yapıldığı büyük bir gölet, restoranlar, kafeterya ve büfelerle, 1200 kişilik açık hava konser alanı bulunuyor.

Harikalar diyarından ışınlanıp gelmiş gibi kuleleriyle dikkat çeken Masal Şatosu ve kıyıda demirlemiş duran korsan gemi çocuklar kadar büyükleri de hayal alemine götürecek tarzda yapılmış. Parkta bulunan Bilim ve Deney Merkezi’ndeki Planetaryumla da (Gök Bilim Merkezi) meraklıların gökyüzünün ve uzayın derinliklerine doğru bir yolculuk yapması amaçlanmış.

Eskişehir’de bize mihmandarlık eden dostlarımız, bu parkın yanı sıra Eskişehir’de yaz aylarında gittikleri suni bir deniz olduğunu da belirtiyorlar. 350 metre uzunluğunda yapay plaj, açık ve kapalı yüzme havuzları ile çocuk yüzme havuzunun bulunduğu Kent Park adı verilen alanın yazın Eskişehirlilerin en sık uğradığı yerlerden biri olduğunu öğreniyoruz.
Odunpazarı’nın ünlü evleri

Basmane semtimizdeki gibi geleneksel mimari örneklerinin bulunduğu Odunpazarı beldesi, özgün bir projeyle yeniden ayağa kaldırılmış. Geleneksel değerleri koruyup geleceğe taşıma anlayışıyla başlatılan Odunpazarı Evleri Projesi’yle yenilenen evler kente yepyeni bir turizm bölgesi kazandırmış. Beldenin iç sokaklarında cephe iyileştirilmeleri yapılırken, yörede yaşayan insanların evlerini hem koruması hem de bu bölgeyi terk etmeden gelir sağlaması hedeflenmiş.

Odunpazarı’na girdiğimiz andan itibaren karşılaştığımız yerli turist kafileleri projenin başarıya ulaştığının da göstergesi. Kadınlar tarafından işletilen butik oteller, küçük el işi dükkanları, yöresel yemeklerin sunulduğu küçük restoranlar, çınar ağaçlarının altındaki sevimli kafeteryalar nefis bir cazibe merkezi yaratmış kentte.
“Çinliler bir lüle taşına el atamadı”

Eskişehir lületaşıyla ünlü bir kent. Odunpazarı’ndaki turistik eşya satan dükkanların bir kısmında aynı zamanda lületaşı yapımını da görme olanağınız var. İşinin başında sohbet ettiğimiz İzzet Kırkaya da 40 yıldır lületaşı işlemeciliği yaptığını söyleyen bir esnaf. Yaptığı pipoları 1983 yılından bu yana Amerika’ya ihraç ettiğini ve yurt dışında lületaşından üretilmiş iyi pipolara büyük ilgi olduğunu anlatıyor.

Lületaşı pipoların 15 liradan 1000 liraya kadar geniş bir yelpazede satılabildiğini söyleyen İzzet Kırkaya “Çinliler bir bunu yapamıyor. Çünkü burada ocak alsalar bile, taşın dışarı çıkartılması yasak. Burada herşey tek tek el işçiliğiyle üretiliyor. Eskişehir’de 7 köy var, taşın çıkartıldığı. 20-25 tane de ustamız var bu işi yapan. Odunpazarı’nda da var ustalarımız” diyor. Her türlü figür var pipolarda. Hayranlık uyandıran bir işçilik var hepsinde. İzzet Kırkaya elindeki sararmış pipoya baktığımızı görünce, “Taş nikotini böyle emiyor ve zaman içinde sarartıyor işte” diye ekliyor. Taşların balmumuyla kaplandığını da belirten İzzet Kırkaya, balmumuyla kaplanan taşların parlak olduğu bilgisini de veriyor. Biz lületaşından yapılmış tesbihler, küpeler, kolyelerle dolu dükkandan ayrılırken kadınlardan oluşan bir turist grubu giriyor içeri.
Eskişehir, müzeler şehri

Eskişehir kültür, sanat, eğitim konularında lider kentlerden bir tanesi. Şehir müzeler ve heykeller kenti aynı zamanda. Tarihi Odunpazarı’ndaki evlerden biri Şehir Müzeleri Kompleksi olarak düzenlenmiş. Türkiye’nin ilk Çağdaş Cam Sanatları Müzesi ve Eskişehir Kent Tarihi Müzesi bu kompleksin içinde yer alıyor.
Köprübaşı’ndaki Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi ise gerçekten görkemli.

Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen tarafından yapılan balmumu heykeller öylesine gerçekçi ki, dalgın bir anınızda heykelleri gerçek sanmanız işten bile değil. Kimlerin heykelleri yok ki müzede?

Kurtuluş Savaşı’nın unutulmaz kahramanlarıyla göz göze gelerek dolaşmaya başladığınız müzede Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinin unutulmaz isimleri en ince detayların bile düşünüldüğü giysileriyle karşılıyor sizi. Atatürk’ün çeşitli dönemleri, aile fertleri, yerli yabancı devlet adamları, sanatçılar, medya mensupları, yazarlar, sporculardan oluşan 160 ünlü isimin heykelleri sergileniyor müzede.

Müzenin çıkışında ise Atatürk’ün büstünü yapan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen heykelini görmek çok etkiliyor insanı. Londra’nın dünyaca ünlü balmumundan yapılmış heykellerden oluşan Madam Tussauds Müzesi’nin bir örneği olan müze,Türkiye’de türünün ilk örneği.

Prof. Dr. Büyükerşen’in müzede sergilenen balmumu heykellerden önce, Anıtkabirde, Samsunda, İneboluda, İzmirde, Harp Akademilerinde ve Deniz Harp Okulunda sergilenen balmumu Atatürk heykelleri de yaptığı biliniyor. Bu yıl açılan müzede heykellerin yapımında kullanılan malzemeleri de görme olanağınız bulunuyor.
Demiryolcuların kalbi Eskişehir’de atıyor

Eskişehir özellikle demiryolcular için farklı bir anlamı olan kent. Türkiye’nin en önemli sanayi tesislerinden biri olan Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi TÜLOMSAŞ 1894 yılından bu yana hala faaliyette olan bir kurum. Yine demiryolları’nın ilk genel müdürü Behiç Erkin’in mezarı Enveriye istasyonuna yakın bir yerde bulunuyor.

Behiç Erkin’in demiryolcu yetiştirmek üzere kurduğu ilk Demiryolu Meslek Okulu da eğitim yaşamına Eskişehir’de başlamış. Okul bugün demiryolları için Eğitim Merkezi olarak yine işlevini sürdürüyor.

Nüfusunun büyük çoğunluğu demiryolcu ailelerinden ve çalışanlarından oluşan Eskişehir’de TÜLOMSAŞ’dan da derlenen malzemelerden oluşan, Gar yakınında oldukça bakımlı bir Demiryolları Müzesi de bulunuyor. 1998 yılında hizmete giren Demiryolu Müzesi’nde yataklı vagonlara yerleştirilen lavabo dolapları, tren maketleri, döküm sobalar, dingil başlıkları, el aletleri, ray kesitleri, drezin örnekleri, hemzemin geçitlerdeki araçlar sergileniyor.
Devrim’in hüzünlü yalnızlığı

Eskişehir aynı zamanda ilk yerli Türk otomobili Devrim’in de imal edildiği kent. Demiryolculardan oluşan bir ekibin, 1961 yılında 4,5 ay gibi kısa bir sürede TÜLOMSAŞ’ın atölyelerinde ürettiği Devrim Arabası, bugün yapayalnız duruyor bahçedeki camdan garajın içinde. Arabanın imal edildiği atölyenin korunmadığını öğrenmek üzüyor insanı. Bir ulusu çok farklı bir noktaya taşıyacak bir gurur abidesi olacakken, bir utanç vesilesi gibi neredeyse saklanır olmasına akıl sır erdiremiyor insan.

TÜLOMSAŞ’ın bahçesindeki bu gurur anıtı, keşke kentin ortasında herkesin görebileceği bir yerde sergilense diye aklından geçiriyor insan
Camlı bir garajda sergilenen Devrim Arabası’nın hala kullanılabilecek durumda olduğu söyleniyor.
Şehir Eskişehir’dir…

Sık sık başınızın üstünde uçan jetlerin sesiyle irkildiğiniz Eskişehir, 2013 yılında Türk Dünyası Kültür Başkenti ve UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Başkenti unvanlarını da yüklenmiş.

Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, doğup büyüdüğü, kentini başarıyla yönetme gurununu taşıdığı Eskişehir’i anlatan dökümanlardan birinde “şehiri” şöyle tanımlamış…
Şehir uygarlıktır
Şehir hayattır
Şehir estetiktir..
Şehir inceliktir
Şehir canlandırır…
Şehir yetiştirir…
Şehir hafızadır…
Şehir dayanışmadır…
Şehir üretir…
Şehir Eskişehir’dir…
Kısa bir zaman diliminde de olsa, gezip görünce Prof. Dr. Büyükerşen’e katılmamak ve kentte yaşayanlara imrenmemek mümkün değil…