Her geçen gün daha büyük bir sıkıntı haline gelen “uykusuzluk”, günlük yaşamı tehdit eden sorunlara özellikle de trafik kazalarına yol açabiliyor. Uzmanlar sadece ülkemizde değil tüm dünyada yüzde 60’a varan oranlarda uykusuzluk sorunundan söz ediyor. Uykusuzluğun yanı sıra uykuda solunum bozuklukları olarak tanımlanan Obstrüktif Uyku Apne Sendromu, yaklaşık 80 kadar türü olan uyku problemleri içinde başı çekiyor.
İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Uyku Bozuklukları Merkezi sorumlusu Doç. Dr. Zeynep Uçar, “Uyku apnesi diyabet, hipertansiyon kadar sık görülen bir rahatsızlık diyor ve ekliyor:

Hayatımızın üçte biri uykuda geçtiği için düzgün uyku olmadığında kalan kısımda yaşam kalitesi düşüyor. Bu hastalık tedavi edilmediğinde ölümcül hastalıkların gelişmesine neden olabilir. Kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, depresyon, otomobil ve iş kazaları, öğrenme ve bellek sorunları, ani ölümlerde artış uyku apnesinin çok ciddi sonuçları arasında yer alıyor. Yine uyku apne sendromunun neden olduğu uyku bölünmesi nedeniyle gündüz uykululuk, iş verimliliğini de azalma, huzursuzluk, evlilikle ilgili sorunlar, günlük etkinliklere katılma isteğinde azalma oluyor. Araştırmalarda uyku apnesi yaşayan hastalarda kaza riskinin yaklaşık 2 – 4 kat arttığı saptanmış.”
Ortalama insan ömrünün 70 – 75 yaş olduğunu düşünürsek yaşamımızın yaklaşık 25 yılı uyuyarak geçiyor. Uyku bozukluğu uzmanları aslında bir çeşit koruyucu hekim işlevi de görüyor. Çünkü uyku sorunun çözülmesi sistematik hastalıkların başlamasını da engelliyor. Uykusuzluk tüm dünyada yüzde 60 oranla uyku bozuklukları içinde ilk sırayı alan önemli bir sorun. Uykusuzluğu yüzde 15 oranla uyku apnesi izliyor. Uykusuzluk çeken hastalarda yüzde 60 oranında depresyon – gerginlik olduğunu belirten Doç. Dr. Uçar, “Uyku apnesi düzeldiğinde depresyon ilacı almaktan da kurtuluyor hastalar. Bunu çok sık yaşıyoruz. Bu bir döngü gibi” diyor.
Evde uyku apnesi testi

İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Uyku Bozuklukları Merkezi’ni 2004 yılında kuran Doç. Dr. Zeynep Uçar, bölüme gelen hastaların sayısının her geçen yıl daha da artığına dikkat çekiyor. İlk yıllarda tek yatakla başlayan uyku laboratuarında bugün altı yatakla hizmet veriliyor. Merkeze 2008 yılında yatan hasta sayısı 673 iken 2012 yılında bu sayı 1590’a çıkmış. Sayısı her geçen gün artan uykusu kaçmış hastalar için İzmir’de özellikle kamu hastaneleri geceleri yaptıkları uyku testleriyle hizmet verirken, sınırlı sayıda da olsa özel dal merkezlerinde de “polisomnografi” adı verilen uyku testi gerçekleştiriliyor.

Dr. Suat Seren Hastanesi ise bu hizmeti evde de veren tek hastane İzmir’de. Dokuz adet hastaya verilen ve tansiyon ölçmekte kullanılan volter cihazı gibi bir cihazla hastanın evde uyku evreleri ve yaşadığı uyku sorunlarını kaydetmek mümkün olabiliyor. Cihaz hastanın soluğunun kaç defa durduğunu, uyku evrelerini kaydedip bir rapor sunuyor. Uyku Bozuklukları Polikliniği’nde günde ortalama 100 hastaya bakıldığını belirten Doç. Dr. Uçar, “Merkezimiz ilk açıldığında daha çok yaşlı erkekler gelirken bugün artan obeziteyle birlikte gelen kilolu bayan sayısında bir artış var. Üçüncü sırada ise merkeze eşinden ayrılmış, boşanmış bayanlar geliyor. Uykusuzluk gençlerde ise özellikle sınav zamanı görülebiliyor” diyor.

İzmir’de uykusuzluk probleminin her geçen gün daha da arttığını vurgulayan Dr. Uçar yakın bir zamanda uykusuzluk için ayrı bir bölüm bile açılabileceğini söylüyor. Horlamak ya da arada bir uykusuzluk çekmek merkeze başvurmak için tek neden değil. Herkesin bir dönem uykusuzluk çekme oranının yüzde 60 düzeyinde olduğunu belirten Doç. Dr. Uçar, “Uykusuzluk sorununuz 4 – 6 haftayı geçiyorsa mutlaka bir merkeze başvurun. Bir aydan fazla süren uykusuzlukta biyolojik saatiniz bozulabilir” diyor.
Uyurken kilo vermek

Saat 24.00 – 03.00 arasındaki uykuda salgılanan hormonların vücuttaki yağları yaktığını söylüyor Doç. Dr. Zeynep Uçar. “Uyku kalitesizliği ise kilo aldırıyor. Çocuklar için erken yatma konusu bir hikaye değil. Erken yattıklarında büyüme hormonu (Growth Hormone) salgılanıyor. Bu hormon hastalarımızda kilo verdiren hormon. Uyku bozukluğu tüm hormonları etkiliyor” diye konuşuyor.
Gece yeterli uykuyu alamayan hastalarda tansiyon yükseliyor, adrenalin artıyor, endokrin artıyor, şeker yükseliyor. “Uykusuzluk” sistematik sorunların başlaması için düğmeye basmakla eş anlamlı hale geliyor. Ram, yani ilk evre uykuda rüya görürken, derin uyku evresinde beyin sıfırlanıyor, ertesi güne dinç ve hazırlıklı uyanıyor vücut. “Okul başarısızlığı olan çocuklarda da uykusuzluk araştırılması gereken bir sorun” derken anne babaları uyarıyor Doç. Dr. Uçar.
Türkiye’de de uykusuzluk arttı
Uykusuzluğun, uykuyu sürdürme bozukluğunun son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok arttığını dile getiriyor Doç. Dr. Zeynep Uçar. “Bunun birçok nedeni var. En büyük neden gece yatma süresinin televizyon, internet gibi nedenlerle daha geçe kayması” diyor. Türkiye’nin uyku süresi sekiz saat. Altı saatin altında ya da dokuz saatin üzerindeki uyku ise yaşamı tehdit eden sorunlara yol açabiliyor. Kalp hastalıkları, diyabet, depresyon, otomobil ve iş kazaları, öğrenme ve bellek sorunları, ani ölümler bu sorunlar arasında yer alıyor.

Hastada uyanık kalınması gereken dönemde uyuya kalma, gün içi uykulu olma, dinlendirici olmayan uyku, insomnia veya aşırı yorgunluk, hastanın soluk tutması, gürültülü soluma veya boğulma hissiyle uyanması, eşin gürültülü horlaması, soluk durmaları veya her ikisini de bildirmesi, skorlanan solunum bozuklukları, solunum olaylarının bir kısmı veya tümünde solunum çabası tanılarından biri varsa Obstrüktif Uyku Apne’sinden söz ediliyor.
Gürültülü horlama (yüzde 70 ile 95 arasında), gündüz uykululuk, gece boğulacakmış gibi nefes darlığı, sabah yorgun, dinlenmemiş uyanma, huzursuz uyku, sabah baş ağrısı en çok bildirilen şikayetler arasında yer alıyor.
Türklerin de uykusu kaçık
Türk Uyku Tıbbı Derneği’nin gerçekleştirdiği ve 5 bin kişi üzerinde yapılan araştırmadan da söz ediyor Doç. Dr. Zeynep Uçar. Araştırmanın sonuçları gösteriyor ki; Türklerin de uykusu kaçmış.

Araştırma, 7 bölgede 5 bin 200 denekle Ege Bölgesi’nde Afyon, Aydın, Denizli, İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla ve Uşak illerinde gerçekleştirilmiş. Araştırmanın sonucuna göre, Türkiye’de uykusuzluk sorunu çekenlerin oranı yüzde 15, uyku apnesi sorunu olanların oranı yüzde 13,7, horlama oranı yüzde 9,6, gündüz aşırı uykululuk oranı yüzde 5.4, huzursuz bacak sendromu çekenlerin oranı ise yüzde 5,2 olarak saptanmış.
Horlama yaşla birlikte artarken 55 – 65 yaş arasında horlama oranının yüzde 22’ye kadar çıktığı belirtiliyor. Kadınlarda ise 65 yaş üstünde uykusuzluk oranı yüzde 32,5 olarak saptanmış.Uyku apnesi riski de yine kadınlarda 55 – 65 yaş arasında yüzde 38i, 65 yaş üstü yüzde 40’ı buluyor. Doç. Dr. Uçar, Türkiye’de uyku apnesi yani uykuda nefes durması riskinin yüzde 14 olduğunu belirtirken ortalama 4 – 5 milyon insanın bu sorunu yaşadığını belirtiyor.
Trafik kazalarında uyku apnesi alkol gibi tehlikeli

Uykusuzluğun yol açtığı en önemli sorunlardan biri de trafik kazaları.Yapılan araştırmalarda tıkayıcı tipte uyku apnesi sorunu olan hastaların yüzde 47.7’sinin en az bir trafik kazası yaptığı ve riskin 6,1 kat arttığı saptanmış. Yani uykusuzluk alkol kadar tehlikeli sonuçlar getiriyor. Yine uykulu araba kullanma trafik kaza riskini 8.2 kat artırıyor. Obstrüktif Uyku Apne Sendromu olanlarda 2,5 kat fazla trafik kazası riski bulunuyor. Son yıllarda yaşanan otobüs kazalarının ardında uyku apnesi sorunun yatabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Zeynep Uçar, aslında bu sorunu engelleyecek bir genelgenin bulunduğunu ancak ne yazık ki yaşama geçirilmediğini dile getiriyor.

26 Eylül 2006 tarihli ve 26301 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Sürücü Adayları ve Sürücülerde Aranacak Sağlık Şartları ile Muayenelerine Dair Yönetmelik”in sürücü adaylarının genel sağlık muayenelerine ilişkin 4. maddesinde tabip tarafından sürücü adayında uyku bozukluğu (Obstrüktif uyku apnesi sendromu, gündüz aşırı uyuklama hali) yönünde genel olarak değerlendirme yapılacağı belirtiliyor. Yönetmeliğin kulak-burun-boğaz muayenesine ilişkin esaslara ilişkin 7. maddesinin 3. fıkrasında da şöyle deniyor:
“Uyku bozuklukları (Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu, gündüz aşırı uyuklama hali) ile ilgili;
a) Her sürücü adayına uygulanacak anketin incelenmesi sonucunda horlama, tanıklı uyku apnesi ve/veya yoğun gün boyu uyuklama hali olup ilgili uzman hekim tarafından Obstrüktif Uyku Apnesi Sendromu olduğu düşünülen adaylardan polisomnografi raporu istenir. Profesyonel ehliyet talep eden 45 yaşından büyük ve vücut kitle indeksi 25 ve üzerinde olanlardan ise mutlaka polisomnografi raporu istenir (Bu kişiler çalıştıkları sürece her sene bu testi tekrarlamak ile yükümlüdürler.)
b) Polisomnografi raporuyla apne/hipopne indeksi 15den yüksek olanların profesyonel ehliyet alabilmeleri için medikal ve/veya cerrahi müdahaleler ile indeksleri 15in altına inmeli ya da sürekli CPAP veya BPAP kullanmalıdırlar. Tedaviye hasta uyumu ile birlikte semptomların kontrol altına alındığının ve/veya apne/hipopne indeksinin 15 veya altına indiğinin ilgili uzman hekim tarafından rapor ile tespit edilmesi halinde ve yıllık kontrol muayeneleri şartıyla ehliyet verilebilir. Aksi taktirde her iki gruptaki adaya da sürücü olur raporu verilmez veya verilmiş olan sürücü belgesi geri alınır.”
Doç. Dr. Zeynep Uçar’a bu konuda verilen bir rapor bulunup bulunmadığını soruyoruz. Yanıtı “Ne yazık ki hayır” oluyor. Bu konuya dikkat çekmek için İstanbul, İzmir ve Ankara’da 1000 otobüs şoförünü kapsayan bir araştırma yapmak için hazırlıklarını tamamladıklarını ve TÜBİTAK’tan destek beklediklerini belirtiyor. Geçmiş yıllarda yaşanan Çernobil faciasının, Exxon Valdez petrol kazasının ve uzay mekiği Challengerın düşmesinin uykusuzluktan kaynaklanan hatalar sonucu gerçekleştiğine inanıldığını anımsatıyor Doç. Dr. Zeynep Uçar, uykusuzluğun büyük felaketlere yol açabileceğine dikkat çekiyor.