İzmirli turizmciler onu Ertuğrul Günayın 61. Hükümette Kültür ve Turizm Bakanlığı sırasında yakından tanıdı. Günayın bakanlıktan ayrılmasıyla Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşının görev yeri de değişti. Turizmcilerin başı her sıkıştığında Ankarada ziyaret ettiği Taşbaşı, 2013 yılının Eylül ayında İzmirde vali yardımcılığına atandı. Turizmden sorumlu olması bekleniyordu. Maliyeden, orman ve su işlerinden sorumlu vali yardımcısı olarak göreve başlasa da, yıllarını verdiği turizmden kopmadı.
Turizm Haftası etkinlikleri kapsamında İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Turizm Fakültesince düzenlenen Tanıtımda Yeni Yaklaşımlar konulu panelde dile getirdiği görüşlerle dikkat çeken Cumhur Güven Taşbaşıyla İzmir Valiliğinde bir araya geldik. EXPO adaylığı sürecini, tanıtım etkinliklerinin geri dönüşünü, Ankaradan; Kültür Bakanlığından İzmirin nasıl göründüğünü, İzmirde kurumlar arasında bir türlü yaratılamayan sinerji sorununu, çok tartışma yaratan Kültür Envanterini, marka olmuş turizm beldesi Bodrum ile Çeşmenin farkını konuştuk. Turizmcilerin sezona merhaba dediği şu günlerde, geçmişe kısa bir yolculuk yapıp İzmirin turizm sektöründeki geleceğine ilişkin görüşlerini aldık.
Turizmle iç içe bir yaşam
Cumhur Güven Taşbaşı, uzun yıllar boyunca ülke tanıtımına yön veren insanlardan birisi olmuş. Bir dönem Bodrum Tanıtma Vakfı Başkanlığı da (BOYTAV) yapmış. Bodrum Kaymakamlığı süresince ilçeye katkıları hala konuşulan Taşbaşı, 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkentliği Yürütme Kurulu Üyeliği, İstanbul ilinde Kültür Varlıklarının Korunması ve Envanterine İlişkin Tespit Bürosu Sorumluluğu görevlerini de üstlenmiş. 2008 – 2013 yılları arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü, ardından İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri olan Cumhur Güven Taşbaşı, EXPO Yürütme Kurulunda da üye olarak görev almış.
İzmir Vali Yardımcısı Taşbaşıyla söyleşimizde önce EXPO sürecini konuşuyoruz. Cumhur Güven Taşbaşı, Kültür Bakanlığı döneminde İzmir Milletvekili Ertuğrul Günayın kente verdiği önemi anlatıyor. Özellikle Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün İzmirdeki kazılara önem vermeye başladığını, çalışmalara Efes Müzesinden başlandığını söylüyor. EXPO adaylığı sürecinde, henüz bütçenin oluşmadığı dönemde bakanlık olarak Pariste büronun açılışına destek verdiklerini anımsatıyor. İzmir EXPOyu kazanmış olsaydı şimdi yatırımlara devam edilmiş olacaktı. İnciraltı Bölgesine EXPO alanı kurulacaktı ve orası bir kompleks haline gelebilecekti. Planlama hedefleri doğrultusunda amaca varılmış olacaktı diyor. Teması sağlık olan EXPO için yapılan çalışmalar, projeler yarış kaybedilince sona ermek durumunda mıydı?diye sorduğumda şöyle yanıtlıyor Cumhur Güven Taşbaşı:
Öyle bakmak lazım. Çünkü EXPO özel bir projedir, Ama yine devlet ve burada yerel yönetim EXPOda amaçlanan bazı altyapı hizmetleriyle bazı sağlık amacını güden ve kültürel ve sosyal yaşamı etkileyebilecek yatırımları yapabilirler. Mesela İnciraltı alanı yeniden planlanabilir. Onun için o projeden faydalanılabilir. Her ne kadar sivil toplum örgütlerince açılmış davalar varsa da ortak bir konsensus sağlanabilir. Yol açık yani.
Taşbaşı, EXPO sürecinde 155 ülkede yapılan tanıtımın çok önemli olduğunu, kent turizmine katkısının zaman içinde mutlaka görüleceğini de söylüyor.
Kurumlar arası birlik yok
İzmirin turizm alanında en büyük sorunlarından birini, kurumların yeterince birlik olamaması olarak değerlendiriyor Taşbaşı. Sivil toplum örgütleri, yerel yönetim ve merkezi idarenin yeterince birlik olamadığına dikkat çekiyor. Bu durumun İzmirin sinerjisini düşüren bir sorun olduğuna değiniyor. 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul Projesinin de içinde yer almış bir yönetici olarak iki önemli etkinliği karşılaştırıyor:
Bir araya gelememe EXPO sürecinde de yaşandı. Ticaret Odası Ben yapayım dedi, olmadı. Belediye Ben yapayım dedi, olmadı. Bir ara Mahmut Özgener başkan oldu, istifa etti sonra. Sonuçta Vali Beyin üzerinde kaldı EXPO. Aslında dünyadaki bu tür etkinliklerde sivil inisiyatifin süreci üstlenmesi daha farklı karşılanır. Mesela İstanbul 2010da böyle işledi süreç. Komite içinde de bulunduğum için söylüyorum, burada yönlendirme kurulu, orada danışma ve yürütme kuruluydu. Kurulun başkanları hep sivil inisiyatiften gelen insanlardı. Avrupa sivil inisiyatiften gelenleri daha çok önemsiyor. Çünkü o zaman Burada bir atılımcılık var diyor, halk bunu destekliyor diyor. Kamu zorlaması olan bir iş değil diyor. İzmirde EXPO bunu başaramadı, İzmirde daha çok kamunun zorlamasıyla oldu. Bir de halk da sanki öyle bir şey istemedi. Önceliğimiz EXPOdur demedi İzmir halkı da. Başka sivil toplum örgütleri korktu. Acaba gelirse EXPO burayı mahveder mi, çevre kirliliği oluşturur mu diye. Hal bu ki tam tersine, sağlık teması olan bir proje olduğu için İzmire fayda yaratacaktı.
Kültür Envanteri bir başlangıç
İstanbulun Kültür Envanterinin çıkarılış sürecine emek verdiğini bildiğimiz Cumhur Güven Taşbaşıyla İzmirde uzun süre tartışma konusu olan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce hazırlanan Kültür Envanterini de konuşuyoruz. Kütüphanesinde duran ciltlerden birini alıyor hemen. Envanterde sadece tescilli eserlerin bilgilerinin yer aldığını, bu bilgilerde kimi yanlışlıklar olduğunu bildiğini belirtiyor.
İzmirde kayda geçmemiş birçok kültür varlığı olduğunu, İzmir için düşünen kentlilerin bilgilerini, belgeleri aktarmak istediklerini, bu bilgileri nasıl değerlendirebileceklerini soruyorum. İstanbulda yaptıkları çalışmayı anlatarak yanıtlıyor sorumu:
Bu kitapta, Kültür Varlıkları Kurulunun listesinde ne kadar tescilli eser varsa onların dosyaları var. Listeden ve oradaki resimlerden alındığı için burada, yalnızca İzmirde tescillenmiş varlıklar var. İzmirde elbette başka kültür varlıkları da vardır. Onları tek tek bulmak lazım. Bir ekip kurmak lazım. Biz İstanbulda çalışmayı yaparken, her yörede kaymakamlıklar aracılığıyla, köylerde beldelerde öğretmenler ve imamları, muhtarları aldık ekibe. Bu üç grubun bölgelerdeki kültür varlığı olarak gördüklerini, duyduklarını bize iletmelerini ve tespit edilmesini istedik. Onlar halkla iç içe olduğu için inanılmaz güzel sonuçlar ve bilgiler geldi. Ummadığımız yerlerde, ummadığımız tarihi eserler çıktı. Bir tarama yapılmış oldu. Çok farklı eserler çıktı. Kimsenin haberi olmayan çeşmeler, hatta köprü bile çıktı. İstanbul büyük bir kent. O envanter ondan sonra İstanbulda, bilgiler öyle toplandı. Burada da böyle bir şey yapılabilirdi. İnsanlar hata olduğunu söylüyor. Ama şöyle düşünmek lazım, bu da güzel bir çalışma. En azından, hiç yoktan iyidir. Bu da bir başarı, bir başlangıç. En azından bu elimizde bir kaynak oldu, bu kaynağı geliştirip büyütmemiz lazım.
Kültür deyince İstanbul, kruvaziyer deyince İzmir
İzmir, Ertuğrul Günayın bakanlığı döneminde Ankaradan hiç görmediği kadar büyük ilgi görmüş, bakanlık o süreçte bütün önemli etkinliklerini, toplantılarını İzmirde düzenlemişti. Yurt dışından gazeteciler getirilmiş, dünyanın en önemli turizm fuarlarından ITB Berlin Turizm Borsasında bir İzmir standı bile açılmıştı. Şimdilerde yine kaderiyle baş başa kalan İzmirin bakanlıkça ihmal edildiğini duymak üzüyor bizi. Cumhur Güven Taşbaşına Tanıtım çalışmalarında neden hep İstanbul, Antalya öne çıkıyor? diye sorduğumda, Ankaradan İzmirin nasıl göründüğünü şu sözlerle dile getiriyor:
Aslında Ertuğrul Bey bakan oluncaya kadar çok görmüyorlardı İzmiri. Bu gerçek. Ertuğrul Beyin bakanlığından sonra İzmir öne çıkmaya başladı. Çünkü Türkiyede gerek bakanlık gerekse merkez örgütlerinde kültür turizm deyince akıllara İstanbul-Kapadokya, deniz kum güneş deyince Antalya, Muğla, Bodrum, Marmaris geliyor. İzmir deyince daha çok cruise geliyordu akla.
Taşbaşı, bu noktada İzmirlilere önemli bir eleştiri de getiriyor, İzmir turizmi gerçekten istiyor mu? Buna henüz karar verememiş durumda diyor.
İzmir hala bakir
İç turizm açısından bakıldığında yerli turist çok gelmiyor İzmire. Örneğin Ankarada oturup da tatilini Çeşmede geçirenler daha çok yazlığı olanlar. Anadolunun çoğu yerinden İzmire gelmez insanlar. Ama Anadoludan Bodruma turist gelir. Çünkü Bodrumda her şey var. Turizmde insanlar her şey olsun istiyor, içinde her şeyi bulacak insan geldiğinde. Yeme içme bulacak, bir kere iyi bir konaklama olacak, iyi yeme içme yerleri, kafeleri, markaları olacak, eğlence olacak. Bale, tiyatro, konser olacak. Bunların bir kısmı Çeşmede de var, ama çok geç geldi. İzmirin aslında Bodrumdan daha çok artıları var, ama değerlendiremiyor. Şehir olarak İzmir demiyorum elbet, İzmir Bodrumun rakibi olmaz. Sonuçta İzmir büyük bir il. Ama mesela Çeşme ile Bodrumu kıyasladığımızda Çeşmede İzmirin yöresel yemekleri, otları, sörfü çok cazip. Yine slow city kavramında Seferihisar öne çıkıyor. Bunlar güzel, ama örneğin Bodrumda golf sahası var, İzmirde daha bir tane golf sahası yok. Bu ilginç bir şey değil mi?
İzmirin öncelikle turizmini çeşitlendirmesi gerektiğini söyleyen Cumhur Güven Taşbaşı, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Deniz, kum, güneşin öne çıktığı kitle turizmi için büyük oteller gerek. İnsanlar otobüsle değil uçakla geliyor artık. Onca insanın konaklayacağı oteller gerekiyor. Ana şimdilerde güzel bir gelişme var İzmirde. Butik oteller yayılmaya başladı. Bu da güzel elbette. Küçük butik otellerle sezonu daha da uzatmak mümkün. Sırf deniz güneş kum dediğinizde otel üç ay açık kalır ama butik otelleri, farkı seçenekler sağladığınızda altı ay da çalıştırabilirsiniz. İzmir kültür varlıkları açısından doğal güzellikleri açısından bu yörenin en bozulmamış yerlerden biri. İzmir hala bakir, koyları, ormanları bakir. Bunu korumak lazım, bu sürdürülebilir turizmde çok önemli. İzmirin hala şansı var.
Birlikte hareket etmek şart
İzmirin turizm sektöründeki geç kalmışlığının bir avantaja dönüştürülebileceğini dile getiriyor İzmir Vali Yardımcısı Taşbaşı. Bunu yapmanın ön koşulunu ise Birlikte hareket etmek olarak açıklıyor. Merkezi idare, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri sektör bir araya gelecek. O zaman İzmirin dezavantajını avantaja çevirmemesi için hiçbir neden yok diyor.
Turizmin devlet eliyle yürütüldüğü ülkelerin artık geri kalmış ülkeler olduğuna da değiniyor Cumhur Güven Taşbaşı. Özel sektörün, birliklerin, sektördeki sivil toplum kuruluşlarının ülke tanıtımına yönelmesi gerektiğini; devletin yurt dışındaki gibi bu kurumları destekleyebileceğini dile getiriyor. Turizmcilerin katıldığı fuarlarda sadece kendi tesislerini tanıttığını söylerken, Eskiden olsa tesis için gelebilirdi turist. Şimdi öyle değil. İzmire gelmişsen, Efese, Bergamaya da gideyim diyor insanlar. Bu durumda Bergamayı, Çeşmeyi, Selçuk, Efesi kim tanıtacak? diyor. Taşbaşı, İzmir Kalkınma Ajansının teşvikler ve tanıtım anlamında İzmirde turizmle ilgili koordinatör kurum olması için çalışmalar yürütüldüğünü anlatıyor.
İzmirin sahip olduğu değerleriyle, turizmde geç kalmanın dezavantajını; kent yöneticilerinin birlik beraberlikle avantaja çevirebileceğinin altını çiziyor Cumhur Güven Taşbaşı. Taşbaşının yanından ayrılırken, bu kentte doğmuş, bu kentte yaşayan, bu kentin yarattığı katma değeri İstanbul, Antalya gibi geri alamadığını bilen bir İzmirli olarak, kapalı müzeleri, engellilere engel turizm tesislerini, marka kent olması için hazırlanan, ama yaşama bir türlü geçmeyen projeleri düşünüyorum.
İzmir öncelikle turizmi çeşitlendirmeli
Category: Köşe yazıları