Duyarlı bir insan, bir kadın olarak isyan var yazılarında, hatta bir çığlık. İçimdeki çığlık o diyor. Üzüldüğüm, kızdığım, isyan ettiğim zamanlarda yazarak rahatlayabiliyorum, yazmak benim için bir meditasyon diye anlatıyor duygularını. İnsanları düşünmeye sorgulamaya itiyor yazılarıyla, sarsıyor cümleleriyle okuru. Yaşadığımız günün en büyük dertlerinden biri olan duyarsızlığa isyan ediyor en çok da

Ödüller yazarı motive ediyor
Ayşe Başak Kaban, kendi deyişiyle düzensiz bir düzen içinde yazan bir yazar. 2006 yılından bu yana kentyasam.com haber sitesinde Başak Tanesi başlıklı köşesinde yazan Kaban, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölümünden mezun olmuş. Yerel televizyonların yeni yeni filizlendiği dönemde İzmirde bugün bir efsane gibi anlatılan, Numan Özdil tarafından kurulan Kanal 1 Televizyonunda beş yıla yakın bir süre çalışmış. Herkesin kendi işini yaptığı, patron baskısının olmadığı bir dönemdi. Ayakta kalmayı başarabilseydi İzmir yerel televizyonculukta çok başka bir yerde olurdu diyen Ayşe Başak Kaban, televizyonun kapanmasının ardından bir süre İstanbulda denemiş şansını. 32. Gün ekibiyle çalışmaya başlasa da İstanbulda mutsuz olunca kendini en iyi hissettiği yere; İzmire geri dönmüş.


Ben aslında yazar olmayı planlamadım. Sürekli yazıyorsun, yazıyorsun, sonra birileri Bunları kitap yapsana diyor. Ama bu hiç de öyle kolay değil. Çünkü çok yazan var, çok kitap var. İnternet denen bir mecra var. Şu an kitap konusunda tam anlamıyla bir bombardıman yaşanıyor. Herkes içindekini yazarak dökmek, anlatmak istiyor. Onca kitabın arasından seni seçip nasıl alacak okur? O nedenle yazmaktan çok satmak gündeme geliyor. Kendi kitabını kendinin bastırabileceğin siteler bile var. Ama ben bir yayınevi yayımlasın istedim kitabımı. İki yayın evine gönderdim öykülerimi. O sıralarda üç feminist kadın İlknur Üstün, Aksu Bora, Selma Acuner tarafından kurulan Ayizi Yayınevi kitabımı basabileceğini söyledi. Kısa bir süre sonra daha büyük bir yayınevinden de onay gelse de onlarla yol arkadaşlığı yapmayı tercih ettim. Belki vefa İyi ki de etmişim. Şimdi bana yol gösteren çok iyi bir editörüm var.
Toplumsal olaylardan aşk romanına


Kimi okurlarından, Sizin için çok üzüldük, neler yaşamışsınız öyle diyen iletiler aldığını gülerek anlatıyor Ayşe Başak Kaban. Medya mensubu olduğu için kendi roman kahramanını da bu meslekten bir kadın olarak oluşturduğunu, bunun da farklı bir algılama yarattığını dile getiriyor. Kitabın kahramanı İrisin kendisi olmadığını vurgularken, İrisin yaşadığı kırıklıkları, ihaneti ya da aldatılmışlığı çok kadın yaşıyor diyor. Aşkta mutsuz olan insanın bunu bütün dünyasına yansıttığını ve sevgisizliğin bugün yaşanan tüm sorunların temel nedeni olduğunu dile getiriyor Kaban.
Hayvanlar tüm yazılarının içeriğinde

Yeni kitabını soruyoruz Kabana. 14 öykünün yer aldığı dosyasını hazırlamış, son düzeltmeleri yaptığını dile getiriyor. Konusunu sorduğumda, Sürprizli, şaşırtıcı, hüzünlü, naif aşklar var içinde diye yanıtlıyor. Öte yandan Kırık Kalp Sendromu konusunda okurları için bir sürpriz hazırladığını belirtiyor. İmza günlerinde okurlardan gelen istek üzerine bir çalışma yaptığını söylüyor, ama sürprizi bozmamak için ayrıntıları anlatmıyor.

İzmirin sınırları, kabukları vardı. Ancak Gezi olayından sonra değişti bu. Sadece İzmirde değil, tüm Türkiyede değişti aslında o katı yargılar. İzmirliler faşisttir, tutucudur denirdi. Ama İzmir hiç bir zaman vandalizme varan eyleme dönüşen bir faşizme yenik düşmedi. Çünkü bu kentte bir insanı mutlu edecek her şey var. Yıllarca farklı dilde, farklı dinde insanların yaşadığı bir başka dünya İzmir. Herkes konuşur, yazar, anlatır, kızar, köpürür ama kimse kimseye zarar vermez. İzmirde yaşamak büyük keyif.
Acizsin
Körsün. Kör olmayı tercih ediyorsun. Görmezden gelmenin sana iyi geldiğini düşünüyorsun. Sağırsın. Duymamayı tercih ediyorsun. Duyacaklarının hoşuna gitmeyeceğinden adın gibi eminsin ya, o nedenle duymazdan geliyorsun. Dilsizsin. Konuşmuyorsun. Tanrının bahşettiği en mühim özelliklerinden birini kullanmamak için söyleme yeteneğin yokmuş gibi davranıyorsun. Dillendireceklerinin canını acıtmasından, başını derde sokmasından korkuyorsun. Görmüyor, duymuyor, söylemiyorsun. Bir vazgeçişin içinde olmayı, hayatı sadece ve sadece kendi çıkarların doğrultusunda, her tercihin bir vazgeçiş olduğunu unutarak yaşamayı tercih ediyorsun..
(Yazarın Kent-Yaşamda yayınlanan “Acizsin başlıklı yazısından )
Category: Köşe yazıları