Yazı dizimizin bu haftaki üçüncü ve son bölümünde Bergama’nın turizm potansiyelinden ve ünlü müzesinden söz edeceğiz.
Bergama yıllardır tarihle iç içe yaşayan bir kent. Ancak İzmir kent merkezine yaklaşık 100 kilometre uzak oluşu, kentteki konaklama sorunu, tur operatörlerinin ilçeyi hala günübirlik ziyaret güzergahında tutması önemli bir sorun. 8 – 14 Haziran tarihleri arasında 79. kez düzenlenecek Bergama Kermesi’ne gelenler de bu sorundan payını alıyor.
Bergama Ticaret Odası’nın 2011 yılı verilerine göre, 600 yatak kapasitesi bulunan ilçede 8 konaklama tesisi, 13 pansiyon bulunuyor. İlçede butik otellerin sayısı giderek artıyor.
Bergama öyle bir günde, koştura koştura gezilip görülecek bir yer değil kesinlikle. İnsan içine sindire sindire dolaşmak, sokaklarında kaybolmak, sakinliğin, huzurun tadını çıkartmak, Akropol’den Bergama Ovası’nı izlemek, Zeus Sunağı’nın yerinde esen yeli yüzünde hissetmek istiyor. Bunun için de uygun fiyatlı, temiz, standartlara uygun bir turistik tesiste kalmak, kentin gecesini, gündüzünü, gün doğumunu, gün batımını görmek gerekiyor.
Bergama’da taş evlerin restore edilerek hizmete açılan butik otellerde oda kahvaltı – geceleme bedelleri kişi başı 100 lira ile 200 lira arasında değişiyor. Pansiyonlarda bu rakam 50 liradan başlıyor.
Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, özellikle Kale Mahallesi’ndeki, Akropol’deki küçük taş evlerin pansiyonlara dönüştürülmesi için çalışmalar yaptıklarını anlatıyor. Amaçlarının yerel girişimcileri desteklemek olduğunu kaydederken, sürdürülebilir turizm için bunun şart olduğuna dikkat çekiyor. Gönenç, “Beş yıldızlı oteller, yıldızlı oteller elbette önemli ama Bergama’ya gelenlerin yerel tarihi dokuyu görmesi, insanlarla kaynaşması için taş evlerde kalması, kentin havasını tarihi solumasını da istiyoruz” diyor.
Gecelemeyen ziyaretçi, turist değildir
Ziyaretimiz sonrası edindiğimiz izlenimlerle İzmir Turist Rehberleri Odası Başkan Yardımcısı Serdar Çelenk’e Bergama’yı gezerken esnafın sık sık dile getiridiği “Rehberler turistleri kent içine sokmuyor” yakınmasını aktarıyoruz. Çelenk, “Bergamaya gelen turist Akropol, Asklepion ve müzeyi gezdikten sonra yola devam etmek zorunda. Şehir içinde bir Kızıl Avlu ve bir de müze var. Eğer Kuşadası’ndan geliyorsa üç saat geliş, üç saat dönüş, yol altı saat demek. Dolayısıyla bu sorun Bergama’da kalıcı turistin arttırılmasıyla ortadan kalkar” diyor ve ekliyor:
“Bunun için belediye, ticaret odası ve acentalar ortak çalışıp tur destinasyonu oluşturmalı. Bergama’nın günübirlik destinasyon değil, kalınan bir destinasyon olması lazım. Ben kendi gruplarımı özellikle pazarın olduğu zaman çok severek şehirde bırakıyorum. Çok otantik olur Bergama’nın pazarı. Yine tarihi hamamın işler hale gelmesi çok önemliydi. Burada turistin de faydalanabileceği saatler belirlemek gerek. Çünkü sağlık turizmiyle bağdaşan bir tarihi var Bergama’nın. Yeni bir iki otel daha yapıldı ama otellerin artması gerek. Bu arz talep dengesi, zaman içinde olacak bir şey.”
Serdar Çelenk, “Bergama Seni Çağırıyor” kampanyasına oda olarak kendilerinin de destek verdiğini ve önerilerinin yaşama geçmesinden mutluluk duyduğunu belirtirken sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Yerli turistin faydası oluyor elbette, ama yabancılarla ilgili olarak tamamiyle kalıcı bir program olması lazım. Yani telaşlı bir turla gelen turistten Bergama halkı çok faydalanamaz ve tabana yayılmaz. Çünkü Akropol ve Asklepion şehirden kopuk. Şehir içinde olan bir Kızıl Avlu ve müze var. Gidilen yerlerin de şehrin içinde olmamasından dolayı şehirden faydalanamıyor turist. Benim hep söylediğim şu; turist 24 saat kalmıyorsa turist değildir. Bu kruvaziyer turizmi için de geçerli.”
Bergama Müzesi’ni görmeden dönme
Bergama’ya günübirlik gelen ziyaretçilerin Kızıl Avlu’yu, Akropol’ü, Akslepion’u, Arasta’yı gerçek anlamda görüp gezmesi, bilgilenmesi çok zor. Çünkü kente girdiğiniz andan başlayarak tam anlamıyla bir kültür bombardımanı yaşıyorsunuz. Dünyaca ünlü o eşssiz mekanları gezdikten sonra mutlaka görmeniz gereken önemli bir yer daha var: Bergama Müzesi.
Bu yıl ziyaretçi rekoru kıran müzede bu hareketlilik 2013 yılında başlamış. 2013-2014 yılları arasında Bergama Müzesi’ne gelen ziyaretçi sayısında yüzde 82,2 artış yaşanırken, UNESCO başarısı, müzeye olan ilgiyi, farkındalığı arttırmış. Cumhuriyet Caddesi üzerindeki müze, pazartesi dışında her gün 08.30-17.30 saatlerinde ziyarete açık. Müze giriş ücreti 5 lira.
4 bin 252 metrekarelik bir alanda hizmet veren müzede sergilenen her eser birbirinden değerli, ancak mekan sıkıntısı ve güvenlik nedenleriyle şimdilik sergilenen eser sayısı oldukça kısıtlı.
Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç de müzenin eserlerin sergilenmesi açısından yetersiz olduğunu dile getiriyor. Gönenç,”Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Antakya’da, Gaziantep’te yaptığı gibi bir çalışma yapmak gerekiyor. Büyük bir müze yapılması gerekiyor Bergama’ya. Kızıl Avlu’nun yanında bir alan var, orası için görüşmelerimiz sürüyor” diyor.
Hekim Galenos’un kentine sağlık müzesi gerek
Bergama sağlık turizminin başkenti aynı zamanda. Eczacılığın babası olarak tanınan Hekim Galenos’un kenti olarak bilinen Bergama’da Asklepion, Sağlık Tanrısı Asklepios’a adanmış dünyaca ünlü bir sağlık merkezi. Bergama Müzesi’nde bu alanlardan çıkartılmış çok sayıda tıp aletleri, yağ ve merhem kapları, ünlü Yılanlı Sütun sergileniyor.
Bu kadar önemli tarihi tıbbi buluntunun sergilendiği müzede başlı başına bir Sağlık Müzesi bölümünün olmamasına şaşırıyor insan. İzmir Rehberler Odası Başkan Yardımcısı Serdar Çelenk’in konuya ilişkin bir önerisi var. “Müzedeki etnografik eserlerle ilgili bölüm aslında Bergama’da restore edilen o güzel konaklardan birisine taşınabilir. Hem o eserlerin dokusu yerel unsurlarla daha uyumlu olur, hem de yeni bir müze açılana kadar sağlıkla ilgili buluntular, Bergama Müzesi içinde daha geniş bir alanda, Sağlık Müzesi bölümünde sergilenebilir” diyor.
Bergama ve Pergamon Müzesi
“Aslında dünyada iki tane Bergama Müzesi var” desek yanlış olmaz. Türkiye’de Bergama ilçesindeki Bergama Müzesi’nin yanı sıra Almanya’nın başkenti Berlin’de Müzeler Adası olarak anılan bölgede de aynı adı taşıyan bir müze; Pergamon Museum bulunuyor. Birbirinden ilginç beş müzenin bulunduğu Müzeler Adası 1999 yılından bu yana UNESCO’nun Dünya Kültür Mirasları Listesi’nde yer alıyor.
İki müze arasında sergilenen eserler dışında hiçbir organik bağ yok elbette. Dünyaca ünlü Zeus Sunağı’nın sergilendiği müzeyi yılda ortalama 1 milyon 500 bin kişinin gezdiği biliniyor. Ancak bu ünlü müzeyi ve Zeus Sunağı’nı görmek isteyenler 2019 yılına kadar beklemek zorunda. Çünkü müzede Zeus Sunağı’nın bulunduğu salon 2014 yılının Eylül ayından itibaren onarım nedeniyle kapalı. Almanya’daki müze için zaman kaybı, Türkiye’deki Bergama Müzesi için belki de bir kazanca dönüşebilir.
Dünyanın dört bir yanındaki turizm fuarlarına kenti tanıtmak için giden yetkililer, bu sefer de “yabancı” ziyaretçiler için UNESCO listesindeki kente, “Bergama seni çağırıyor” sloganıyla, Türkiye’ye; sunağın anavatanı Bergama’ya davet edecek bir kampanya düzenleyebilir…
(Fotoğraflar: Hüseyin Erciyas)
Osman Bayatlı ile yaşam bulan müze
Bergama Müzesi deyince akla gelen ilk isim, kentin dünyaya tanıtılmasında da büyük emeği olan Osman Bayatlı. Bergama Müzesi’ni kuran, Asklepion’u ortaya çıkartan Bayatlı, yöresel zenginliği, kent kültürü türküleri, halk danslarını, yerel giysileri, el sanatları kayıt altına alan, Etnografya Müzesi’ni kuran, kermesi Bergama’ya kazandıran isim olarak tanınıyor.
2011 yılı Nisan ayında düzenlenen Uluslararası Bergama Sempozyumu’nun sonuç bildirgesinde emekli tarih öğretmeni Eyüp Eriş’in “Osman Bayatlı ve Bergama bağlamında kent belleği ve kentlilik bilinci oluşum süreci” konulu bildirisinden şu bilgileri öğreniyoruz:
1892 yılında Kırkağaç’ta doğan Bayatlı, 1913 yılında İzmir Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra Soma, İzmir, Kırkağaç ve Bergama’da görev yapmış. Tayini Çeşme’ye çıkınca Bergama’dan ayrılmamak için görevinden istifa etmiş. Henüz müzenin açılmadığı Bergama Akropolü’nde 1926 yılında kurulan antik eserler deposunda muhafız memurluğuna atanmış. 1936 yılında müze açılınca müdürlük görevine getirilmiş. Arkeolojik kazılarda yabancıların yanında hükümet komserliği yapmış. 1928 yılından 1957 yılına kadar Bergama’ya ilişkin 23 eser hazırlamış. İzmir Valisi Fazlı Güleç ve kentin ileri gelenleriyle birlikte Bergama Kermesi’nin kuruluşuna ön ayak olmuş. Atatürk 1934 yılında, Bergama ziyaretinde Asklepion’u Bayatlı rehberliğinde gezmiş. Asklepion’u canlandırmak için Alman arkeologlarla beraber aylarca çalışmış. Etnografik değerleri de kayıt altına almak için büyük uğraşlar veren Bayatlı, Bergamayı Sevenler Cemiyeti’nin de kurucusu olmuş. Yaşama veda ettiği 1958 yılına kadar müze müdürlüğü görevini sürdürmüş.
Yazar Saadet Erciyas’ın önceki “Kent-Yaşam” yazıları:
[catlist id=18 pagination=no]