Yıl 1941. Kemeraltı’nda sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek fotoğrafçılardan biri olan Foto Can’ın önünde çekilmiş siyah beyaz bir fotoğraf. Askılı şortu, kısa beyaz çorapları, kırkma saçlarıyla gülümseyen siyah-beyaz bir erkek çocuk fotoğrafı. Fotoğraftaki erkek çocuk, 51 yıl boyunca İzmirliler’e hizmet verecek olan Foto Can’ın sahibi İbrahim Fotocan’ın oğlu Şencan Fotocan. O fotoğrafın üzerinden tam 74 yıl geçmiş. Şencan Fotocan’la, ailenin fotoğrafçılık öyküsünü, Kemeraltı’nın değişen yüzünü, neden sektör değiştirdiklerini konuşuyoruz.
Bergama’dan İzmir’e
Çocukluk anılarından söz ederken gösterdiği fotoğrafın önünde görüntülediğimiz Şencan Fotocan, ailesiyle Kemeraltı’nın neredeyse 80 yılına tanıklık etmiş bir işletmenin çınarı. Fotoğrafçı bir babanın oğlu olan Şencan Fotocan 1936 yılında İzmir’de Bahribaba’da doğduğunu söylüyor. Bergama’da fotoğrafçılık yapan babasının bir akşam Güzel İzmir Hanı’ndaki bir lokantada arkadaşlarıyla yemek yerken, kendilerine uzun yıllar ekmek teknesi olacak dükkanlarını tutmaya karar verdiğini anlatıyor. Şencan Fotocan, hem soyadlarının hem de İzmir’deki iş yaşamına Güzel İzmir Hanı’nında “merhaba” diyen Foto Can’ın serüvenini şöyle paylaşıyor:
“Aslında soyadımız Can. Babam Arnavut kökenlidir. Soyadı kanunu çıktığında çok Can soyadı alındığını görüyor. Fotoğrafçılık yaptığı için farklılık olsun diye Fotocan yazdırıyor soyadını. Bugün giyim mağazası olarak işletilen yer, dükkanımız ilk açıldığı zaman Güzel İzmir İş Hanı’ydı. Babamın döneminde bugün Colins yazan tabelanın altından hana develer girermiş, develer alt katta otururmuş. Üstte de 12 tane oda varmış. 12 odada da deve sahipleri kalırmış. Bizim bu mekanda Foto Can olarak 51 yılımız geçti. Can Döner’i açtıktan sonra da 31 yılımız. Yaklaşık dört yıldır da buradaki yerimizdeyiz.”
Futbolculuktan fotoğrafçılığa
Şencan Fotocan, 1958 yılında o dönem Efes Oteli’nin karşısında bulunan “İzmir Yüksek Ticaret Okulu” olarak bilinen İzmir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirmiş. Gençliğinde İzmirspor’da sol açık oynayan Fotocan, altı defa milli takım formasını giymiş. Şencan Bey, askerden dönünce 1960 yılında fakülteden arkadaşı olan eşi Aysel Hanım ile yaşamını birleştirip babasının dükkanında fotoğrafçılığa devam etmiş. Şencan Fotocan, babasının fotoğrafçılığının yanı sıra sinemaya oldukça meraklı bir kişi olduğunu anlatıyor. Bir dönem yapımcılık işine girişen babasının iki film çevirdiğini söyleyen Şencan Bey, “Babam iki sinema filmi çekmişti. ‘Bergama Sevdalıları’ ve ‘O Adam Kim?’. Bildiğiniz sinema filmi. Bu filmlerden sonra da iflas etti” diyor. İzmirli yapımcı İbrahim Can’ın, Can Film olarak 1951 ve 1952 yıllarında çektiği filmler istenen sonuca ulaşmamış. Bunun nedenlerini şöyle anlatıyor Şencan Fotocan:
“Çünkü o zaman göbek havalı filmler varmış, ben pek hatırlamam tabii. Babam sanat filmi yapmaya kalkmış. Heyecan Başaran vardı Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan, Hayri Esen, Avni Dilligil vardı. Onlarla beraber güzel iki film çevirmiş. İstanbul’a gitmişler. Eskiden filmler kurutulurken serilirmiş. İstanbul’daki firmalar babamın fimlerini karıştırmışlar. Karıştırınca oraya gidip bir görmüş ki, tekrar toparlamak filan zor, film sezonu geçiyor. Babam da iflas ediyor. Babam da filmciliği bırakıyor. Fotoğrafçılığa devam ediyor tabii.”
Bugün elindeki İtalyan sinema film makinasının babasından kalan önemli bir yadigar olduğunu anlatan Fotocan, “Bu makina bizim için çok mühimdir. Aküyle çalışır, ama belki 50 yıldır çalışmadan duruyor. Rahmetli babam makinayı almak için o zaman Teleferik’e çıkan yerde Narlıdere üzerindeki yolda 9 dönüm yer satmış. İstanbul’dan almış makinayı. O söylediğim iki filmi çekmek için 5 bin liraya…”
Bayramlarda fotoğraf çektirme geleneği
Şencan Bey’in Kemeraltı’ndaki yaşamının büyük bir bölümü Foto Can’da geçmiş. “Nesillere tanıklık ettik” dediği fotoğrafçı dükkanına gelen kimi ailelerin bugün torunuyla dönerci dükkanlarına geldiğini söylüyor. “Şimdi eski müşteriler gelip diyor ki, ben kızımı 4 yaşındayken size getirmiştim fotoğrafını çekmiştiniz. Şimdi benim torunum 4 yaşında. Size döner yemeğe geldik” diyorlar. Kaç nesile tanıklık ettik. Onlar bizi anımsıyor ama ben tanıyamıyorum, kim bilir kaç kişinin fotoğrafını çektik?” diyor. Geçmiş yıllarda, özellikle bayramlarda ailelerin gelip fotoğraf çektirdiğini anımsıyor Şencan Bey. “Aileler kuyruk olurdu dükkan önünde” derken şöyle sürdürüyor sözlerini:
“Bayramlarda inanın 150 -200 poz çekerdik ailelere. 1965-1970 yılları. Kuyruk olurlardı. Yukarıda iki salonumuz vardı, orada otururlardı. Giyinip süslenip bayramda resim çektirirdi aileler. Ama herkes eline makinayı alınca bıraktık biz de o işleri. Fotoğraf çekerken eski sandalyelere çocukları oturturduk. Yanlarına da ailelerini. Arka fon öyle desenli çiçekli filan değildi o yıllarda, dümdüz bembeyaz fon olurdu. Düğünlere de servisimiz vardı ama nadirdi. Ondan sonra nikah dairelerinde fotoğrafçılar türedi biz de o işi bıraktık.”
Solmayan fotoğraflar
“Elle hazırlanan fotoğraf kartlarında soğuk damga kabartma Foto Can mühürümüz olurdu” diyen Şencan Bey, eski resimlerin hala parlaklığını koruduğuna dikkat çekiyor. “Bazen evdeki siyah beyaz fotoğraflara bakıyorum. Kartlar el baskısı. İnsan emeği. O zamanlar daha başkaydı. Hiç biri daha solmadı. Hala pırıl pırıl durur o resimler” diyor.
Fotoğrafçılıktan dönerciliğe geçiş
Şencan Bey, tarihi Güzel İzmir Hanı’nın henüz dönüşüme uğramadığı dönemde Ali Balım ve Foto Bor ile komşuluk ettiklerini anlatıyor. Aynı işi yapıp yan yana dükkanlarda çalışsalar da Kemeraltı’nda kimsenin kimse için laf etmediğini, arkasından konuşmadığını söylüyor o yıllarda. Meslektaşlarını ve iş ortamlarını şöyle anlatıyor:
“Kemeraltı çok samimi bir yerdi. Herkes en azından haftada bir gün meşhur Çınar’ın altında, Kemeraltı’nın girişinde toplanırdı. Şimdi kalmadı kimse. İş hanında önce biz vardık, ön tarafta. Ali Balım ve Foto Bor sonradan açıldı. Ortadan giriş, bir vitrin Ali Balım’dı diğeri Foto Can’dı. Ali Balım çok efendi bir insandı. Hamza Rüstem’in kalfasıydı. Hamza Rüstem bir dönem buraya bir yer açtı. Kalfası olarak geldi buraya. Benim bildiğim Hamza Rüstem ona devretti işini. Ali Balım’ın iki oğlu vardı o da onlara bırakmıştı. Ertanlar’a ait bu han satılınca hepimiz çıkmak zorunda kaldık. Bizimle beraber hanın üst katındaki dükkanlar da boşaldı. Pulcu, makine tamircisi, kitapçılar vardı. Ama burası değiştikten sonra hiç bir zaman eskisi gibi halka açık, hareketli bir yer olmadı bana göre.”
1980’li yıllarda dijital teknolojinin yaygınlaşmasıyla bir arayışa girdiklerini anlatan Şencan Fotocan, bu amaçla birçok seyahat yapmış. Bursa’ya yaptığı bir seyahat sonrası ise farklı bir sektöre geçmeye karar vermiş. Fotoğrafçılıktan sonra açtığı Can Döner 31 yıl aynı iş hanında, fotoğrafçı dükkanının yerinde hizmet vermiş. Duvarlarını İzmir fotoğraflarının süslediği dönerci dükkanı, hanın el değiştirmesiyle caddenin karşı cephesine, Yeni Konak Mağazası’nın yanına taşınmış.
Yakılan bir kent belleği
“İzmirliler’in ve kentin 50 yıl tanıklığını yapan bir fotoğrafçı aile sektör değiştirirken arşivi ne olur?” diye merakla soruyorum Şencan Fotocan’a. Aldığım yanıta inanmak istemiyorum açıkçası. “Dükkanı kapatmaya karar verdiğimde belki 8 – 9 ay boyunca ‘Elimdeki fotoğrafları ne yapacağım?’ deyip müşteri aradım, fotoğrafçı aradım. 50 senelik mazi. Kimseye veremeyince onları bahçede yaktım. Bir kuyumuz vardı, döktüm yaktım. Kurtuldum yükünden. Zor günler geçirdim, ama stresinden kurtuldum.”
Bursa’dan dönerci getirtmiş
Şencan Fotocan’ın bugün Can Döner olarak hizmet veren dükkanı Kemeraltı’nda 34 yılı geride bırakmış. Dükkanın duvarlarında Şencan Bey’in kişisel tarihinin yanı sıra Foto Can’ın eski dönemlerine ait fotoğraflar duruyor. Dükkanı açarken ustasını Bursa’dan getirttiğini söyleyen Fotocan, “Şükür ki o dönemde böyle bir iş değişikliği yapabilmişim. Ustamızı Bursa’nın ünlü bir dönercisinden getirtmiştik. Onunla yaklaşık 25 sene çalıştık birlkite. Bizden emekli oldu. Oğlu da 20 sene çalıştı bizimle” diyor.
Oğlu Volkan Fotocan’la birlikte işlettikleri dükkana her gün sabah 11.00’de gelip akşam ayrıldığını söylüyor Şencan Bey. Kemeraltı’nın eski tadının kalmadığını dile getirse de, yine de gelmekten vazgeçmiyor. Milli Takımda futbol oynamış, alkışın, başarmanın tadını çıkarmış, baba mesleğini yıllarca sürdürdükten sonra çok farklı bir sektöre yönelip ayakta kalmayı başarmış, İzmir Lokantacılar Odası’nda bir dönem yöneticilik yapmış, Türkiye Jokey Kulübü’nun Yönetim Kurulu’nda görev almış çok yönlü bir kişi Şencan Fotocan. Bir dönem Alsancak’ta çiçekçilik de yaptığını söylerken gülen Şencan Bey, tıpkı Kemeraltı gibi renkli, hareketli bir yaşamı ardında bırakmış şimdi sakin sakin geldiği çarşının tadını çıkarıyor gibi.
Söyleşirken dükkana gelen eski dostlarla selamlaşıp, içten merhabalara yanıt veren bir çınar şimdi… Varyantta’ki evlerinin Sarıkışla’ya baktığı, Güzelyalı’dan Konak’a tramvayların işlediği, Memleket Hapishanesi’nin önünden geçilerek işe gidilen, Ankara Palas Oteli’nin kapılarının açık olduğu, Ekmekçibaşı ya da Doğan Lokantası’nda öğle yemeklerinin yendiği, akşam Şükran Lokantası’nda sohbet eşliğinde birkaç kadeh içkinin içildiği, 3270 ve 4040 numaların çevrilerek aynı adlı taksi duraklarından söylenen araçlarla evlere dönüldüğü dönemlerin tanığı Şencan Fotocan. Yanından ayrılırken “O günler başka günlerdi, iyi ki Kemeraltı’nın o güzel günlerini yaşadık ve gördük. Ne yazık ki çok el değiştirdi Kemeraltı, para kimdeyse onun eline geçti” diyor derin iç çekerek…