Rehberlerin normalde acentaların yönlendirmesiyle çalıştıklarına dikkat çeken Serdar Çelenk, bu döngüde artık rehberlerin de katkısı olması gerektiğini söylüyor. Turizmin bütün bileşenleriyle bir bütün olduğunu vurgulayan Çelenk, “Yabancı dilimiz var, bilgimiz var, sahayı biliyoruz, otelleri, yemekleri, tuvaletleri, nasıl yol alınacağını biliyoruz.Turistle yüz yüze gelen, onun beğeni ve şikayetlerini dinleyen bizleriz.Turistin geri bildimlerini aktaracağımız bir mekanizma yok. Bu sistemi kurmak ve sürdürülebilir hale getirmek zorundayız” diyor. Serdar Çelenk, turist rehberlerinin bugün pazarda payını arttırmak, sayısı bini aşkın rehberin içinde tercih edilebilir olmak için sadece dil bilmesinin yeterli olmadığına da değiniyor ve “Uzmanlaşma artık bizler için de büyük önem taşıyor” görüşünü paylaşıyor.
Oda gençleşmeli
Yaşamının 40 yılını profesyonel rehber olarak geçiren Serdar Çelenk, üç yıldır sürdürdüğü başkan vekilliğinden başkanlığa doğru yol almayı hedeflerken, “Gençleşen İZRO” sloganını kullandıklarını söylüyor. Deneyimlerini gençlerin dinamizmiyle birleştirmek istediğini anlatan Çelenk, “Onlar daha çok gezen ve dünyayla iletişim halinde olan kesim. Teknolojiye hakimler, dünyaya farklı bakıyorlar. Ülkemizde de bu değişimi yaşarken biz rehberler neden yaşamayalım?” diyor.
Rehberlere yeşil pasaport gerek
Rehberlerin yaşadığı sorunları sorduğumuzda, ilk yanıtı “pasaport konusu” oluyor Çelenk’in. Sorunlarının turizm sektörünün sorunlarıyla ortak olduğunu dile getiren Çelenk şöyle konuşuyor: “Bizler ülke tanıtımında tıpkı bir Dış İşleri Bakanlığı çalışanı gibi görev yapıyoruz. Ama ömrümüz pasaport kuyruklarında geçiyor. Rehberlerin yurt dışına çıkışına bir kolaylık getirilmesi gerek artık. En önemli sorunlarımızdan biri pasaport konusu. Turist rehberlerinin yeşil pasaport alması gerektiği konusunda hem fikiriz. Bu konuda gereken girişimlerde bulunacağız.”
Acentalarla işbirliğini arttırmak
Turizmi doğru planlamayla hem kente daha fazla turist getireceğini hem de rehberlerin daha fazla kazanabileceğini söyleyen Çelenk acentalarla daha çok işbirliği yapmak istediklerini vurguluyor. “Seyahat acentalarını deneyimlerimizden daha çok yararlandırmak, hazırlanan turlarda bizler de söz sahibi olmak istiyoruz” diye konuşuyor. Ekmeklerin azalması nedeniyle rehberlerin de bu konuya kafa yorduğunu anlatan Serdar Çelenk, şu görüşleri paylaşıyor:
“Normalde turizmi planlamak rehberin işi değil. Rehberin işi gelmiş olan turisti havaalanından alıp turu yaptıktan sonra havaalanına bırakmak. Ama ekmeğimiz azalınca biz de kafa yormaya başladık bu konuda. Temel sorun azalan iş. Bunun nedeni de doğru planlama yapılmaması. Doğru turları, doğru bir planlamayla sunarsanız doğru insanlar burayı çekici bulur. Bizim böyle bir hazırlığımız yok. Biliyorsunuz ki her şeyimiz var. Ama turist ne zaman gelecek, nasıl gelecek, nerede, kaça kalacak, hangi şartlarda kalacak, hangi turları yapacak, bunları bilmek ister. Ona kenti çekici kılacak bir şeyler yapmak lazım. Bununla ilgili birkaç özel projemiz var. Biz acentacı değiliz, tur organize edemeyiz. Biz o turları hazırlayan acentalara bilgimizi sunabiliriz. Çünkü saha bilgimiz çok. Turizm tüm bileşenleriyle bir bütündür. Bu bileşenlerin hep bir arada turizmi planlıyor olması lazım. Rehberler, turistin geri bildirimde bulunduğu tek meslek kuruluşu.”
Uzmanlaşmak gerekiyor
Zaman zaman üniversitelerin rehberlik bölümlerinde ders verdiğini de anlatan Serdar Çelenk, gençlere uzmanlaşmalarını da öğütlüyor. Çelenk, “Bu din olur, deniz olur ya da yürüyüş olur. Uzmanlığınızı illa sertifikayla göstermek zorunda değilsiniz. Ama örneğin Osmanlı mimarisinde uzmanlaşmışsanız, bu konuyla ilgili gruplar geldiğinde acenta sizi tercih edecektir. O zaman binlerce rehberin önüne geçmiş olacaksınız” diyor.
Anadolu’daki kökler
Turizmin mutlaka çeşitlendirilmesi gerektiği görüşünü dile getiren Serdar Çelenk, “Anadolu’daki kökler” fikrinin bu düşünceyle ortaya çıktığını anlatıyor. “Tıbbın Anadolu’daki Kökleri” çalışmasının bu konunun ilk ürünü olduğunu söylüyor. “Araştırmalar sırasında bir baktık ki, Anadolu pek çok konuda olduğu gibi bir hazine” diyen Çelenk, Antik Yunan ve Roma’dan başlayarak, Selçuklu ve Osmanlılardaki tıp bilgisi, burada yetişmiş doktorlar, yazdıkları kitaplar ve tedavi yöntemlerini içeren bir tur güzergahı oluşturduklarını anlatıyor:
“Ülkemiz tıp tarihi açısından ciddi bir çekim merkezi olabilecek değerlere sahip. Hititlerden Antik Yunan’a, Romalılardan Bizans’a bu konuda büyük bir birikim var. Gerek Anadolu’nun yetiştirdiği doktorlar, gerekse başta Asklepionlar olmak üzere tedavi merkezleri, pek çok hikayeyi bünyesinde barındırıyor. Selçuklu ve Osmanlı’da ise hastane yerine şifahane adının kullanılması bile hastaya yaklaşımın zarifliğini ortaya koyuyor.”
İzmir Araştırmaları Topluluğu’nun kurucu üyeleri arasında da yer alan İZRO Başkan Vekili Serdar Çelenk, Tıbbın Anadolu’daki Kökleri (TAK) projesinin yanı sıra “Doya Doya İzmir”, “Kadifekale Müze Olsun”, “Kilise Koroları” gibi projeleri de yürütüyor.
“Rehberlerin kent turizmine katkılı olması için fuarlarda 28 dil bilen İZRO’dan daha çok yararlanılsın” diyen Çelenk, “Bu konuda İzmir Büyükşehir Belediyesi ile çalışmalarımız sürüyor. İzmir Fuar alanında bize ait bir bölümde sürekli olarak ayrıca yurt dışı fuarlarda da rehberlerimizle hizmet vermek istiyoruz” diye konuşuyor.
“Rehber turisti Kemeraltı’na sokmuyor” iddiası
Ne zaman Kemeraltı’nda bir esnafla konuşsak, rehberlerin gelen turisti ya çarşıya sokmadığından ya da belirli yerlere götürdüğünden şikayet ediyor. Bu şikayeti İZRO Başkan Vekili Serdar Çelenk’e aktardığımızda “Olur mu hiç öyle şey, Kemeraltı İzmir’in olmazsa olmazı, kentin hafızası” diye yanıt veriyor. Rehberlerin görevi gereği turisti ancak kendilerine verilen rotada dolaştırabileceklerini anlatan Çelenk şunları söylüyor:
“Rehber bölgemize gelen turisti seyahat acentasının verdiği program çerçevesinde gezdirmeye yükümlü kişidir. Rehbere bir insiyatif var mı burada? Acenta Efes’e götüreceksin diye görev vermiş Efes’e götüreceği yerde Kemeraltı’na getirebilir mi? Burada hiçbir insiyatifimiz yok. Biz rota dışına çıkamayız. Siz farklı bir yere götürüyorsanız ve turistin başına bir kaza gelirse rehber sorumlu duruma düşer. Onun için rehberler sadece acentaların porgramını uygularlar. Burada rehberlerin suçlanması son derece yanlış. Eğer turist tarihi yerleri görmek istiyorsa, yani arkeolojik kalıntıları görmek isityorsa oraya gidiyor. Bazen kargaşa ortamını sevmeyen, alışık olmadığı oryental ortamı içine girmek istemeyen insan da var. Geçenlerde dört kişilik bir aileyle geziyordum, Kemeraltı’na girmekten çekindiler. Israrla Kemeraltı’nın ilginç bir yer olduğunu söyledim. Çarşıya biraz girdik. Evet ilginç de buldular ama bir süre sonra ayrılmak istediler. Biz mümkün olduğunca bu renkli değirimizi misafirlaremize göstermek isteriz ama bazıları da bundan hoşlanmayabiliyor.”
Category: Köşe yazıları