Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Güzelbahçe Özel Eğitim Uygulama ve İş Eğitim Merkezi’nin kurucusu ve aynı zamanda Aile Birliği Başkanı olan Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Selim Yaşar’la otizm farkındalık ayı üzerine yaptığımız söyleşiyi sürdürüyoruz.
Otistik çocukların ilerleyebilmesi için sürekli eğitimin önemine dikkat çeken Selim Yaşar, bu eğitimleri verecek eğitici eğitmenlerin üniversitelerde yeterince yetişmediğini söylüyor. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde otistik çocuk eğitmeni yetiştirilen bir bölüm olduğunu,anlatan Yaşar, Umut Okulu öğretmenlerinin de bu bölümün eğitmenlerinden eğitim aldığını söylüyor.

Bünyesinde Engelsiz Müzik Okulu olan ve otistik öğrencilerin de eğitim aldığı Yaşar Üniversitesi’nde bu konuda bir çalışma olup olmadığını soruyorum. Üniversitede çok yakında bir girişim olacağını, belki de bu girişimin İzmir’deki özel vakıf üniversitelerinde bir ilk olacağını dile getiriyor.”Yaşar Üniversitesi’nde şu anda böyle bir bölüm yok. Ama Meslek Yüksek Okulu’muzda yakında bu çalışmayı başlatacağız. Yeni temelini attığımız Meslek Yüksek Okulu’nda otizm eğitmeni yetiştirecek bir bölümümüz olsun istiyoruz” diyor.
Gölge öğretmen de gerekiyor

Milli Eğitim Bakanlığı’nın konuşma terapisti yetişmesi için norm kadro açmasının zorunlu olduğunu vurgulayan Selim Yaşar, “Otistik çocuklara yardımcı olabilecek bir başka grup da “gölge öğretmenler’ diyor. Amerika’da yapılan istatistiklerde otistik çocukların yüzde 10’unun trafik kazasında yaşamını yitirdiğine değinen Selim Yaşar, bu çocukların dikkat eksikliği nedeniyle yanında yaşam boyu birisinin desteğine ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. Bu konuda “gölge öğretmenler”den yararlanılabileceğini söyleyen Selim Yaşar şu öneride bulunuyor:

“Çocuklara yardım açısından akşam evde anne baba destek olabilir ama gündüz yanında birisine ihtiyaç var. Çünkü gündüz anne baba da çalışmak ve para kazanmak zorunda. Bu yardımcı kişilere gölge öğretmen diyoruz. Bu öğretmenlerin üniversite mezunu olması gerekmiyor. Biz meslek liselerinde anaokulu öğretmeni yetiştiriyoruz. Meslek liselerinde otistik çocuklar için de gölge öğretmen yetiştirebiliriz. Yardımcı personel yani. Bulmakta zorlanıyoruz bu personeli.Ne kadar otistik öğrenci o kadar gölge öğretmen demek.”
Her çocuk otistik olmaz
Otizm konusunda toplumda yanlış inanışların da olduğunu dile getiren Selim Yaşar, kendi deneyimlerini şu sözlerle aktarıyor:

“Otizm üzerine çok kitap okudum, uluslararası bir çok otizm seminerine gittim. Bir baba olarak bunu derinlemesine araştırdım. Bunun çok önemli bir problem olduğunu ve insanlığı tehdit eden bir problem olduğunu öğrendim. Bu iş genetik değil, altını çizmek istiyorum. Bazen aileler bir çocuk yapıyorlar, otistik olunca ikinci çocuk yapmaktan korkuyorlar. Acaba aynı olur mu diye. Hayır, böyle bir şey yok. Bunun pek çok örneği var. Otistik olan çocuklardan sonra da gayet sağlıklı kardeşler doğuyor. Genetik bir hastalık değil de, genetiğe zarar veren ağır metallerden dolayı genetik deformasyon oluyor. Önemli olan ağır metallerden hava kirliliğinden uzak durmak. Ailelere otizmle savaşta büyük iş düşüyor. Zorlu bir süreç. Anne babanın da mutlaka destek alması gerekiyor. Aynı desteğin çocuklara büyük emek veren öğretmenler için de olması gerektiğini düşünüyorum.”
Bilgiler paylaşılmalı

İstanbul’daki Tohum Otizm Vakfı ile Güzelbahçe’de bir süre önce açılan Anadolu Otizm Vakfı’nı otizm eğitiminin ar-ge’si olarak tanımlıyor Selim Yaşar. Bu kurumların çalışmalarını sır tutmayıp, ulaştıkları başarılı çalışmaları, deneyimleri paylaşma konusunda öncülük yapması gerektiğini dile getiriyor. “Bu kurumların aylık ücretlerinin çok yüksek olduğu söyleniyor” dediğimde Selim Yaşar şu bilgiyi veriyor:
“Ben de mütevelli heyetindeyim o okulun. Orası rehabilitasyon merkezi. Türkiye’de iki tane böyle pahallı rehabilitasyon merkezi var. Bir tanesi İstanbul’da Tohum Otizm Vakfı, bir diğeri Anadolu Otizm Vakfı. Çok güzel eğitim veriyorlar. Doğrusu da budur, Amerikan sistemiyle eğitim yapıyorlar. Aslında okul öncesi olması gerekiyor. 7-8 yaşa kadar olması lazım. Orada çok yoğun eğitim vermeye çalışıyorlar çocuklara. Yoğun eğitimle de otizm daha hızlı yol alıyor, eksikleri gideriliyor. Hakikaten en doğrusunu onlar yapıyor ama çok pahallı. Hakikaten zengin ailelerin çocuklarına hitap edebiliyor. Oradaki deneyimlerini, eğer paylaşabilirlerse, eğer şeffaf bir şekilde kamuoyuna duyurabilirlerse çok iyi. Oraları bir çeşit eğitim ar-ge’si denebilir. Bu eğitimi yapıyorlarsa 50 kişiye yapabiliyorlar. İstanbulda 50, burada 50 kişi. Bu eğitimden daha fazla kişiyi nasıl faydalandırabilirsin? Orada yapılan çalışmaları, oradaki yeni başarılı tetkikleri sonuçları, sır tutmayıp da paylaşırlarsa o zaman bundan diğer rehabilitasyon merkezleri diğer okullar da faydalanır diye düşünüyorum.”
Bağışların artması gerek

Milli Eğitim alanında bağış yapacak iş adamlarının sayılarının artması gerektiğine değinen Selim Yaşar, “Birileri bağış yapacaksa bu alana yapmaları daha iyi. Ama tabii bağışla da bitmiyor. Olayın farkına varıp, hem üniversitelerin otizmle ilgili insan kaynağını yetiştirme, hem devletin norm kadrolarını açma, hem yapılacak okullardaki düzenlemeler beraber el ele verirse bu sorunun üstesinden geliriz” diyor.
Aile desteği şart
Güzelbahçe’deki iş okulunun ardından 23 yaşını bitiren otistikler için bir kurum ya da iş okulu açma düşüncesi olup olmadığını soruyorum Selim Yaşar’a. 66 otistik çocuğun yaşamına da dokunan iş adamı bir babanın bu konuya da kafa yoracağına inanarak.
Otistik çocuğa sahip ailelerin en büyük sıkıntısının “Benden sonra” sorusuna yanıt bulamamak olduğunu belirtiyor Selim Yaşar. Bu sorunun sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın çözüm bulmak istediği bir sorun olduğunu söylerken, “Bu noktada aile bağları çok önemli. Anne baba, kardeşler, yakın akrabaların desteği çok önemli. En önemlisi bunları eğitmek. Ne kadar eğitim verebilirsek o kadar çok öz bakımlarını yapabilirler” diyor.
Pınar Resim Yarışması’nda otizm farkındalığı

Selim Yaşar’la söyleşimiz sırasında bize eşlik eden Kurumsal İletişim Direktörü Mehmet Aykırı bir bilgi paylaşıyor, “Pınar Resim Yarışması’nda bu sene yeni bir kategori açtık, otizmli çocuklara yönelik. Türkiye’de 60 okulla iletişime geçtik. Çocuklar bize resimlerini gönderecekler, aynı jüri bu resimleri ayrı bir kategoride değerlendirecek. Ödüllendirme sistemi de olacak” diyor.