İzmir geçtiğimiz hafta sağlıklı yaşamın, güvenli gıdanın ve sağlıklı ürünlerin peşinden gidenler için son derece değerli bilgilerin paylaşıldığı bir fuar ve keyifli bir festival yaşadı. Etkinlikler kapsamında binbir derde deva enginar ile zeytin ve zeytinyağını buluşturan bir fuar ve bir festivali izleme olanağı bulduk. 26 – 29 Nisan 2017 tarihleri arasında Ekoloji Fuarı’yla birlikte Zeytin Zeytinyağı ve Teknolojileri Fuarı düzenlendi. 28 – 30 Nisan 2017 tarihleri arasında ise Urla’da Enginar Festivali’nin üçüncüsü gerçekleştirildi. Ekoloji Fuarı’ndan ve Urla Enginar Festivali’nden izlenimlerimi paylaşmak istedim.
İki özel fuar
Fuar İzmir’de bu yıl ilk kez “Gurme İzmir” adıyla düzenlenen Ekoloji İzmir – 8. İzmir Organik Ürünler Fuarı ile Olivtech – 7. Zeytin, Zeytinyağı, Süt Ürünleri, Şarap ve Teknolojileri Fuarı organik ürünler ile zeytin, zeytinyağı, süt ve süt ürünleri sektörlerini bir araya getirdi. Türkiye’nin dört bir yanından zeytin, zeytinyağı, peynir üreticilerinin katıldığı fuarda bu yıl birliklerin, ticaret ve sanayi odalarının, kalkınma ajanslarının daha yoğun katılımı gözlenirken, Canan Karatay, Sahrap Soysal gibi ünlü isimlerin söyleşileri ise kalabalık grupları ağırladı. Tadım atölyelerinde ünlü şeflerin hazırladığı yemekler, sakin geçen fuarı renklendiren etkinlikler arasındaydı.
Güvenli gıdaya ulaşmak
Sektöründeki tek ihtisas fuarları olan Ekoloji İzmir ile Olivtech’de izleme olanağı bulduğumuz etkinliklerden biri Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin Güvenilir Ürün Platformu ile birlikte düzenlediği “Güvenli Gıda Paneli”ydi. Panelde konuşan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, küçük üreticinin mutlaka desteklenmesi gerektiğine dikkat çekerken, “Kentlinin sofrasıyla köylünün tarlası arasında sıkı bir bağ olması gerek. Bu bağ bozulursa tornadan çıkmış gibi üretilen domates ve salatalıklara mahkum oluyoruz” diye konuştu. Çocukluğumuzdan bu yana Türkiye’nin bir tahıl ambarı olduğu ve dünyanın kendisine yeten 7 ülkeden birisi bilgisiyle büyüdüğümüzü anlatan Soyer, “Ne oldu da biz samanı ithal eder hale geldik? Yanlış siyasi tercihlerden oldu bunlar. O su, o tohum, o toprak orada duruyor. Şili’den elma ithal ediyoruz ama Amasya’nın üreticisine destek vermiyoruz” dedi. “Güvenli gıdaya ulaşmak istiyorsak köylüye ulaşmamız gerek” diyen Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüketici doğru ve güvenli gıdaya ulaşmak istiyor. Biz iki şey denedik. 500 yaşında, 1000 yaşında ağaçlarımızdan aldığımız zeytinleri özel sıktık ve çok lezzetli bir yağ elde ettik. Bu ağaçlar doğanın içinde hiç bir şey yapmadan bin yıldır sağlıklı ürün veriyor. Bu yağı müzayedeyle sattık. Yine Karakılçık Buğdayı’nı keşfettik coğrafyamızda. Önce yetiştirmekte zorlandık ama 4 yıl uğraştıktan sonra yetiştirdik. Taş değirmende ürettik, bin yıllık lezzeti yeniden keşfettik. Kapış kapış gidiyor bu ekmek. 20 liraya bile sattık bu ekmeği. Tüketici istiyor çünkü. Bu sene 113 dönüme diktik.Toprağınıza güvenirseniz, sahip çıkarsanız endişe edecek birşey yok. Bir yerel yönetici olarak toprağa sahip çıkıp küçük üreticiyi desteklersek o zaman güvenli gıdaya ulaşacağımızı düşünüyorum.”
Karakılçık Buğdayı’ndan ekmek
Tunç Soyer’in sözleri kulağımızda ayrıldığımız panelin ardından fuarı gezerken zeytinyağına coğrafi işaret alan Milas Ticaret ve Sanayi Odası’nın standına uğradık. Basın danışmanı meslektaşımız, arkadaşımız Olcay Akdeniz’in ikram ettiği tarçınlı şerbeti yudumladık. Tattırdığı zeytinyağının yanındaki ekmeğin Karakılçık Buğdayı’ndan yapılmış olduğunu duyunca, rastlantının böylesine şaşırdık. Ekmeğin üreticisi Beçin Doğal Ürünler’in yöneticisi Ertaş Avcı, “Karakılçık Buğdayı’ndan ekmeği Seferihisar Belediyesi’nin yaptığını duydum. Çok ilgi gören bir ekmek. Ben bu işe diyetisyenlerin isteğiyle başladım ve şimdi ekmek yetiştiremiyorum” diyor. Ekmeğin içine keçiboynuzu ve ceviz de eklediğini anlatan Avcı, “Her şeyin doğalı iyidir. Bu buğday bizim atalarımızın buğdayı” derken 500 gramlık ekmeğini 5 liradan sattığını, internetten siparişle Türkiye’nin her yerine, ama en çok İstanbul ve Ankara’ya ekmek gönderdiğini anlatıyor.
Enginarın kalbi Urla’da attı
Geçtiğimiz hafta İzmir’de büyük ilgi gören Urla Enginar Festivali’nin üçüncüsü gerçekleşti. 28 – 30 Nisan 2017 tarihleri arasında düzenlenen festivalde konserler, tadım atölyeleri, söyleşiler düzenlendi. Urla Meydan’daki festival öylesine kalabalıktı ki, İzmirlilerin sevdası bu şifa deposu sebze için mi yoksa Urla için miydi, bilemedik. Kent içi pazarlarda 5 – 6 tanesi 10 liraya satılan enginarlar, Urlalı üreticilerin açtığı tezgahlarda 8 tanesi 10 liradan alıcı buldu. Sergiliklerde ise enginarın böreğinden midyesine, suşisinden mücverine, reçelinden baklavasına, limonatasından çayına, pilavına, dolmasına, kadınların ne kadar da yaratıcı ve emektar olduğunun kanıtıydı.
İlçe merkezinin neredeyse bütün sokaklarına yayılmış yüzlerce sergilikte, kadınlar gıda malzemelerinin yanında el işlerini de sergilediler. Sergilikleri gezdikten sonra Urla Belediyesi’nin hemen arka sokağında Necati Cumalı Caddesi’nde yer alan Urla Kadın Girişimi Üretici ve İşletme Kooperatifi’ni de ziyaret ettik. Hoş bir rastlantıyla kooperatifin başkanının İzmir’de uzun yıllar zincir mağazalarda yöneticilik yapan arkadaşımız Düriye Kayserlioğlu olduğunu görünce sevindik.
Festivaller büyük destek
Kooperatiflerinin üç yıl önce Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar’ın desteğiyle kurulduğunu anlatan Düriye Kayserlioğlu, “85 kadınla kurduğumuz kooperatifte bugün 140 üyemiz var, başkan Uyar da üyemiz” diyor. Markalaşma çalışmaları süren kooperatiflerinin üç işletmesi olduğunu söyleyen Kayserlioğlu, “Urla İskele’de bir çay evimiz, unlu mamuller ve dikiş atölyemiz var. Kadınlar her zaman yaptıkları işlerden şimdi para kazanıyorlar. Bu onları da bizi de çok mutlu ediyor. Özellikle dikiş atölyesinden iyi geliri var kooperatifin. Bazı üyelerimiz emekleriyle bazı üyelerimiz ürünleriyle katkı koyuyor” bilgisini paylaşıyor.
Gerek enginar, gerekse bağ bozumu festivalinin ilçe ekonomisini canlandıran önemli etkinlikler olduğunu anlatan Düriye Kayserlioğlu, satışların festival süresince yüzde 100’e varan oranda arttığını söylüyor. Geleneksel bilginin, tariflerin nineden toruna ulaşmasında kooperatiflerin büyük katkısı olduğunu kaydeden Kayserlioğlu, “Urla’nın tek kadın kooperatifi olan işletmemizde Rum yemekleri, Balkan yemekleri, otlar, enginarlı börek, reçel, çalkama gibi geleneksel tatları her zaman bulma olanağı var” diyor.
Üreticinin yüzü güldü
Festival alanında kadınlar yaptıkları yemekleri satmaya çalışırken enginar üreticisi erkekler de boş durmuyor. Tezgahın başında ellerinde bıçak, kaşık durmadan enginar ayıklıyorlar. Enginar üreticisi Mustafa Mordeniz, 30 yılı aşkın süredir enginar diktiklerini söylerken, “Festivaller enginara olan ilgiyi farkındalığı arttırdı. Enginarın faydası saymakla bitmez. Ben 62 yaşındayım, doktor yüzü görmedim” diyor. Enginarın çeşitlerini Bayrampaşa, Kelle ve Sakız diye sıralayan Mordeniz, “Bu kış uzun sürdü, o yüzden enginarlar hala taze. Yoksa Mayıs’a geldi mi enginar kartlar. Aralık 15 – Mayıs sonu enginar zamanıdır” diye ekliyor.
Festivalde karşılaştığımız organik enginar üreticisi Ergün Yanıksaz ise, ürünlerinin İstanbul’da yaklaşık 4,5 – 5 liradan alıcı bulduğunu söylüyor. Normal enginarların 8 tanesi 10 liraya satılırken, organik olanlarının 5 tanesinin 10 liradan satıldığını belirten Yanıksaz, “Normal tarlada yaklaşık 200 bin enginar elde edilirken, bizde 80 – 100 bin enginar toplanır, ama lezzetini yiyince anlayabilirsiniz” diyor.
Enginar seçerken
Enginar alırken yapraklarının açılmamış, yarasız, sıkı ve enginarın ağır olmasına dikkat etmek gerekiyor. Enginar sapı saladığınızda sertiliğini koruyor ve esniyorsa sebze tazedir. Bükülüyorsa almayabilirsiniz. Evde tazeliğini koruması için enginarları suya koyabilirsiniz. Enginarı temizlerken içine limon koyarsanız kararmadığını göreceksiniz.
Yazar Saadet Erciyas’ın önceki “Kent-Yaşam” yazıları:
[catlist id=18 pagination=no]