Uzun yıllar oturduğumuz Bayramyeri’nden Konak’a inmek için kullandığımız en kestirme, en pratik yoldu Damlacık yokuşu. İzmir’in en büyük pazar yerlerinden biri olan Eşrefpaşa Pazarı’na gitme alışkanlığı olanlar içinse, daracık sokaklarının bir kısmına yayılan tezgahlarıyla her hafta mutlak ziyaret edilen bir semttir Damlacık.
Konak Tünelleri yapıldığından bu yana rahatı kaçan semte yaya olarak en son 2014 yılının Ocak ayında İzmiriz Grubu’nun kent gezilerinden birinde gitmiştik. Bayramyeri’nden başlayan semt gezimizde, adı gibi “bir damlacık” semti gün boyu gezmiş, tarihi dokusunun zenginliğine bir kez daha hayran kalmıştık. Bir avuç alanda bir zamanlar ünlü Veneranda suyunun aktığı onlarca bakımsız mermer çeşme, tarihi camiler, bina duvarlarına sıkışıp kalmış Musevi mezarlarından kalan oymalı mermer parçalarını görmüştük.
Uzun bir aradan sonra, geçtiğimiz hafta bölgeyi yaya olarak gezmek üzere yola çıktım. Gördüklerimi, Konak Tünelleri’nden sonra yaşamları değişen semtte kalan Damlacıklılar’ın paylaşımlarını aktarmak istedim.
İpekyolu canlanıyor
Mezarlıkbaşı yönünde giden otobüsten İkiçeşmelik Caddesi üzerinde bulunan Hasan Sağlam Öğretmenevi’ndeki durakta indim. Yolun karşısına geçmek için İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kenti yansıtan mozaiklerle süslediği alt geçitten geçmeye karar verdim. Uzun yıllardır yalnızsam geçmekten çekindiğim, bir tinerciyle karşılaşırım diye tedirgin olduğum, burnumun direğini sızlatan idrar kokusunu duymamak için hızla yürüdüğüm alt geçit yenilenmiş ve temizlenmiş. Karşı yöne tedirgin olmadan rahatça geçebiliyorsunuz.
Yolun karşısına geçtiğimde ise Eşrefpaşa semt pazarının kurulduğu tarihi Roma Yolu ile Kestelli Şerife Eczacıbaşı Ortaokulu’nun hemen yanındaki yolda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği İpekyol Cicipark çalışması kapsamında yeşillendirme çalışmaları, park düzenleme işleri yoğun bir şekilde sürüyordu.
Bu alanda bir zamanlar Gülistan Çay Bahçesi olduğu dönemleri anımsadım denize bakarken. Artık çocukluk anılarımda kalan çay bahçesi, Bayramyeri semtinde oturanların akşamları yemekten sonra sıklıkla ziyaret ettiği temiz, güzel bir mekandı. Roma Yolu’ndan kalma beyaz mermer bloklarının üzerinden yürüyerek pazarın kurulduğu alanı geçtim. Bugün arabaların park ettiği alan bakımsız ve oldukça pis görünse de, kısa bir süre sonra pazarın buradan taşınacağını düşünerek sevindim. Pazar yerinden beni 423 Sokak’a götüren ağaçlı yolu aştığımda anladım ki, Konak Tünelleri’nin üzerindeki bölgeye gelmişim.
Evler yıkımı bekliyor
2014 yılında semte yaptığımız ziyarette, grubumuzdaki arkadaşlarımızdan birisinin ailesinin bir zamanlar oturduğu ve önünde gülerek fotoğraf çektirdiği, tünelin üzerinde kalan o sevimli evler, sokaklar üç yıllık süreçte iyice ıssızlaşıp yıkılmayı bekler hale gelmiş.
Bir kısmı tarihi olmaları nedeniyle Karayolları tarafından kamulaştıran, bir kısmı inşaat nedeniyle zarar gördüğü için boşaltılan, yıkılacağı günü bekleyen evlerin kapıları, pencereleri metal paravanlarla “koruma altına alınır gibi” yapılmış. Issızlaşan, güvenlik zaafiyeti oluşan sokaklardaki bu yapılar süreç içinde hırsızlar tarafından adeta soyulup soğana çevrilmiş, para edecek herşey sökülmüş evlerden.
Zaman durdu
423 Sokak’ı geçip 413 Sokak’taki Damlacık Yokuşu’na çıktığımda, tabelası iyice solmuş Damlacık Spor Kulübü’nü görüyorum. İçeride görevli dışında kimsecikler yok. Kulüp binasının tam karşısında gölgede oturan bir semt sakinine rastlıyorum. 60 yıldır Damlacık’lı olan Erdoğan Karaçelik, kapıların kapandığı, insanların terk etmek zorunda kaldığı semtte şimdilerde zamanın adeta durduğunu söylüyor. “Ne zaman tünel geçti, buralar yıkılacak dendi, herşey değişti” diyen Erdoğan Karaçelik, hastanenin üst sokağından pazaryerine kadar olan bölgede çok sayıda yıkılacak durumda olan ev bulunduğunu anlatıyor. Bazı yerde evlerin normal değerinin çok üstünde fiyata satıldığını belirten Karaçelik, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Oralarda kimse mağdur olmadı.İnsanlar yine ev alabildi. Benim sokakta 35 milyarlık evini 98 milyara veren var. Ancak semtin yapısı değişti. Artık eskiden tanıdığımız insanlar yok burada. Komşuluk vardı, tahta kapılara bas gir. Giritliler vardı, ben de Giritliyim. Şimdi Suriyeli bile var. 250 liraya kiralanan ev de var burada, 500’e de. En kötüsü hırsızlık çoğaldı. Evlerin halini görmüşsünüzdür. Tinerciler dadandı yıkık evlere, geceler eskisi gibi güvenli değil.”
“Tükendik!”
Erdoğan Karaçelik’in yanından ayrılıp semtte Tezveren Dede adıyla bilinen türbenin yanından geçiyorum. 424 Sokak’ın girişindeki çınar ağacının dibinde bulunan türbenin sırtını dayadığı duvarda “tükendik” yazıyor. Kırmızı sprey boyayla yazılan yazı, semtte yaşayan vatandaşın sıkıntısına tercüman oluyor sanki.
Bir zamanlar işlemeli demir kapıları, kapı tokmakları, tavan süslemeleri, cumbalarıyla hayranlık uyandıran eski Türk evlerinin bulunduğu bir semt aslında Damlacık. Altı da üstü de ayrı bir tarih. Şimdilerde bu evlerin bir kısmı yıkılmaya yüz tutsa da, ayakta kalabilen evlerin kapılarında hala boya kutularının, yağ tenekelerinin içindeki sardunyalar çoşkuyla çiçek açıyor.
424 Sokak’ı geçip Namık Kemal Mahallesi Muhtarlığı’na inen merdivenlerin başına geliyorum. Sokakta boşaltılmış, yıkılmaya yüz tutmuş evlerin olağanüstü bir İzmir manzarası var aslında. Konak’ın, Körfez’in belki de en güzel izlenebildiği yerde; merdivenlerin başına vatandaşların parktan getirip koyduğu banka oturup semtin sessizliğine, hüznüne tanıklık ediyorum ben de.
Artık kapısında kadınların oturup çekirdek çitlemediği, neşeli sohbetlere çayların eşlik etmediği, çocukların yenilenmiş parkta neşeyle koşuşturmadığı; sokakları yaşlı, hüzünlü bu semtte sekiz yıldan bu yana muhtarlık yapan İbrahim Cebeci’yle bir araya geliyoruz. Aslen Çeşmeli olan, 1957 yılında ailesiyle Damlacık’a yerleşen İbrahim Cebeci, bu semtte evlenmiş, çalışmış. Üniversite mezunu olan iki oğlunu bu semtte yetiştirmiş. Cebeci, 25 yıl boyunca eskiden “Piçhane” olarak anılan, bugün Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılan binada, İl Sağlık Müdürlüğü’nün bulunduğu dönemde makam şoförlüğü yapmış. Semti avucunun içi gibi bilen İbrahim Cebeci, Odunkapı, Bozkurt, Selçuk, Fatih, Sümer Mahalle’lerinin komşu mahalleler olduğunu belirterek şunları söylüyor:
“Namık Kemal Mahallesi’nde ise 12 sokak var. Konak Tünelleri’nin bir kısmı bizim sokakların 28-30 metre altından geçiyor. Sümer Mahallesi’nin ise yaklaşık 15 metre altından geçiyor. Bugün bizim mahallemizde 507 vatandaş yaşıyor. Pazaryeri, okul ve öğretmenevi var sınırlarımızda. Bir zamanlar meşhur gazoz fabrikası olan Çeşmeli Hasan, Galatasaraylı futbolcu Metin Oktay burada yaşamış. Sadri Alışık’ın babası 413 Sokak’ta kunduracılık yaparmış, öyle duyduk. Çok güzel yerlerdi buralar. Eskiden 427 Sokak, Diş Hastanesi’nin arkasından giren İkiçeşmelik’ten çıkan yola Uzunyol derdik biz. Yine Arap Fırını’nın olduğu sokak. Eskiden payitahtmış orası, faytonlarla sefa yaparmış eski insanlar. Arap Fırını’nın olduğu sokağa İngiliz Caddesi derlermiş. Çok güzel evler vardır orada da. Buraları restore edilse turist de gelir aslında.”
Damlacık izlenimlerimi ve Damlacık sakinleriyle görüşmelerimi aktarmaya devam edeceğim…
Yazar Saadet Erciyas’ın önceki “Kent-Yaşam” yazıları:
[catlist id=18 pagination=no]