Ölüm yolunda barış için yürüyen iki cesur yüreğin Marş Mira (Barış Yürüyüşü) fotoğrafları sergileniyor…
Uluslararası Kızılhaç Örgütü verilerine göre, Bosna Hersek’te 1992 – 1995 yılları arasında yaşanan savaşta 312 bin kişi yaşamını yitirdi. Bosna Hersek’in doğusunda, Sırbistan sınırına 10 kilometre uzaklıkta bulunan Srebrenica, 1995 yılının Temmuz ayında İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaşanan en büyük soykırıma sahne oldu. Srebrenica’da beş gün içinde 8 bin 372 Boşnak, Sırp kuvvetlerince katledildi.

Soykırım kurbanlarını anmak için her yıl 11 Temmuz’da Srebrenica’da bir anma töreni düzenleniyor. Toplu mezarlarda bulunan ve uzun araştırmalar sonucunda kimliğine kavuşturulabilen cenazeler, aynı gün Potoçari’deki anıt mezarlığa defnediliyor. Savaşta yakınlarını, soydaşlarını kaybeden binlerce insanın 22 yıldır katıldığı bu acı yüklü törenden üç gün önce de Marş Mira (Barış Yürüyüşü) düzenleniyor.

22 yıl önce, Sırp kuvvetlerinden kaçmak için dağlara yönelen 15 bini aşkın Boşnak, yoğun Sırp bombardımanı altında, orman içlerinden geçerek, gece gündüz yürüyerek kurtarılmış bölge Tuzla’ya ulaşmaya çalışmış. Srebrenica’da kamplara sığınamayan kadın, çocuk ve yetişkin erkeğin katıldığı ve ancak üçte birinin sağ kalarak tamamladığı bu yürüyüş, uzun yıllar “ölüm yürüyüşü” olarak adlandırılmış. Bu yürüyüş, 12 yıldan buyana “barış yürüyüşü” adı altında, bugün tam ters güzergahta yapılıyor, uluslararası katılımla gerçekleştiriliyor.

Avrupa’nın ortasında yaşanan soykırıma ilişkin farkındalığı artırmak, yaşanan soykırımı unutmamak ve unutturmamak adına düzenlenen Marş Mira üç gün sürüyor ve 110 kilometrelik bu yürüyüşe isteyen herkes katılabiliyor. Fotoğraf sevdalısı iki cesur yürek, Aylin Telef ve Ayşegül Çetinkalp, geçen yıl İzmir’den duygu yüklü ve fiziksel güç isteyen bu zorlu etkinliğe katılmış, Marş Mira’yı fotoğraflamış.

Makina Mühendisi Aylin Telef ve Yüksek Hemşire Ayşegül Çetinkalp ile Yakın Kitabevi’nde bir araya geldik. 5 Temmuz 2017 günü Bornova’da, Uğur Mumcu Kültür ve Sanat Merkezi’nde açılacak “Ölüm Yolunda Barış İçin Yürüyenler” konulu sergide yer alacak fotoğraflarını, yürüyüş sırasında yaşadıklarını, duygularını ve tanıklıklarını konuştuk.
Sosyal medya aracılığıyla buluşma
Emeklilik yaşamlarını İzmir’de sürdüren, fotoğraf tutkusunun bir araya getirdiği iki arkadaşı Bosna Hersek’te düzenlenen Marş Mira yollarına düşüren bir televizyon programı olmuş. İz TV’de izledikleri belgeselden etkilenen ve “Yürüyüşe nasıl katılabiliriz?” diye düşünen iki arkadaş, Facebook üzerinden Marş Mira Türkiye sayfasına ve buradaki gönüllülere ulaşmış. Ayşegül Çetinkalp, Bosna Hersek’e gidişlerini şöyle anlatıyor:

“Önce grubun yöneticisi Tahir Caner Beşok’la iletişim kurduk. Onlar geçmiş yıllarda da bu yürüyüşe katıldığı için paylaştıkları deneyimler çok önemliydi. Seyahat öncesi kendimizce antrenman yaptık. Daha önce de seyahatlerimiz oldu, ama bu kez farklıydı. Fiziksel zorluğu yanında duygu yoğunluğu olan bir seyahat olacaktı. Katıldığımız gruptaki 36 kişiyle Bosna Hersek’te buluştuk. Aramızda biri beş, diğeri on yaşında iki çocuğu olan bir aile de vardı. O iki güzel çocuk yol boyunca bize büyük bir güçle eşlik etti. Önce Tuzla’ya, oradan da yürüyüşün başladığı Nezuk’a gittik. Yürüyüşe başladığımızda yaklaşık 5 bin kişiydik. Anıt mezarlığa geldiğimizde sayımız daha da çoğalmıştı.”
Günde 30-35 kilometre

Aylin Telef, Nezuk’tan başlayıp Potoçari’de sona eren üç günlük yürüyüşte günde ortalama 30-35 kilometre yol aldıklarını söylüyor. 8 Temmuz’da başlayıp 10 Temmuz gecesi Potoçari’deki akü fabrikasında biten yolculuğun ardından 11 Temmuz 2016 tarihindeki defin törenine katıldıklarını belirtiyor. “Hedefimiz bu yürüyüşü olabildiğince fotoğraflamak olduğu için sıcağa karşın yanımıza çok fazla bir şey almamaya çalıştık. Su şişesi yerine fotoğraf makinalarımızı, lenslerimizi taşımayı tercih ettik çoğu kez” diyen Aylin Telef sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Yürüyüşün başında Boşnak askerler kısa bir sunum hazırlamışlardı. Dillerimiz, dinlerimiz, geldiğimiz yerler ayrıydı ama sunumu izleyince hepimiz aynı duygu yoğunluğunda birleştik. Üstelik sunumun çevirisi bile yapılmamıştı. Sunumun ardından ilahilerle başladı yürüyüş. Çok sıcaktı, çok kalabalıktı ve yorucuydu, ama çok iyi organize olmuş bir yürüyüştü. Güvenlik konusunda Boşnak ve Sırp görevliler yol boyunca sıralanmışlardı. Sağlık personeli en küçük bir rahatsızlığa bile müdahale etti. Yol boyunca hem Boşnaklar’ın hem de Amerikalı, İngiliz, İtalyan, Fransız aktivistlerin desteğini gördük. Herkes yürüyenlere meyve, çerez, su ikram ediyordu. Boşnak kadınlar yerleşim yerlerinden geçerken hazırladıkları kahveleri, kekleri paylaştı bizlerle.”
Barışın güzelliği

Yol boyunca toplu mezarların bulunduğu yollardan, mayınlı arazilerin, top mermisiyle minaresi yıkılmış, yanmış camilerin yanından, mermi izleriyle duvarları delik deşik olmuş evlerin önünden geçmişler. Binlerce kişinin bir amaç uğruna yol aldığı yürüyüşte, iki arkadaş üç günde yaklaşık beşer kilo kaybetmiş. Yürüyüş sonrası Ayşegül Hanım’ın iki ayak parmağındaki tırnakları düşmüş. Boşnak olmadıkları halde onların davalarını kendi davaları bilip yola çıkan iki arkadaş, bu zorlu yürüyüşte çok farklı deneyimler kazandıklarını anlatıyor.

Aylin Hanım, “Günlük yaşamda doğal ve sıradan olan şeylerin ne kadar da önemli olduğunu görüyorsunuz böyle bir süreçte. Vücudunuzu terbiye ediyorsunuz öte yandan. Sıcak suyla duş almanın, temiz bir tuvaletin, rahat bir yatakta huzurla yatmanın, sağlıkla yemek yemenin, ama en çok da barışın ne kadar güzel olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz” diyor. Ayşegül Hanım ise, “Üstelik bunları barış koşullarında düşünüyorsunuz. Oysa insanlar bu zor yürüyüşü savaşta, can korkusuyla, ölüm korkusuyla kat ettiler. Arkalarından gelen ölümdü” diye ekliyor.

“Böylesine güzel, cennet gibi bir coğrafyada insanlar neden savaşır, neyi paylaşamazlar. Bir türlü anlayamadık, bunca acı yüreklerden belleklerden nasıl silinecek?” diyen Ayşegül Hanım Potoçari Anıt Mezarlığı’nın bulunduğu alana geldiklerinde yaşadıkları duygu yoğunluğunu şöyle anlatıyor:
“Srebrenica’daki Akü Fabrikası’nda gittiğimizde 127 tabut vardı defnedilmeyi bekleyen. Çok ağır bir ortamdı gerçekten. O kadar çok ağlamışım ki, benim de bir yakınım var zanneden bir gazeteci ropörtaj yapmak istedi. Yürüyüşe katılan tek bacaklı bir adam vardı. Her sene bu yürüyüşe katıldığını ama bu yıl bir başka mutluluk duyduğunu anlatmıştı bize. O yıl savaşta kaybettiği kardeşinin bulunduğunu onun artık bir mezarı olduğu için duyduğu mutluluğu anlatmıştı. Kardeşinin cenazesini toprağa verirken de gördük o kişiyi. Gerçekten çok üzücüydü.”

Aylin Telef, savaşta yaşamını yitiren her yaştan binlerce erkeğe karşın kadınların yaşadığı dramın da çok ağır olduğunu söylüyor. “Yol boyunca öyle acı hikayeler duyduk ki, yüreğimiz yandı bizim de. Erkekler öldü, evet, çok acı, ama arkada kalan kadınlar için durum daha da acı. Tecavüze uğramış, her şeyini kaybetmiş binlerce kadın kaldı arkada. Gidene mi yansınlar, kendi durumlarına mı, ortadaki çocuklara mı? Çok büyük bir dram gerçekten de” diye paylaşıyor duygularını.
“Yaşananları fark etmemişiz”

Televizyonda izlediği belgesel programın öncesinde yaşanan savaşın çok da farkında olmadığını içtenlikle paylaşan Ayşegül Çetinkalp, “Günlük yaşam temposu içinde işten eve dönmüş, küçük çocuğuma yemeğini hazırlarken haberlerde savaş görüntüleri gözümüzün önünden akıp geçiyordu. Oysa bizim yaşamımız sürerken orada yaşanan ne büyük bir drammış” diyor. Aylin Hanım ise Bosna Hersek’teki Türk Birliği’nde görev yapan eniştesi nedeniyle biraz daha bilgi sahibi olduğunu, ancak Marş Mira’ya katıldıktan sonra bakış açısının değiştiğini dile getiriyor.

Aylin Hanım kalp ve tansiyon hastası olmasına, Ayşegül Hanım düşen tırnaklarının acısına karşın, yürüyüşe yeniden katılmaya istekli. Ayşegül Hanım, “Bizden sonra anlattıklarımızdan etkilenen, fotoğrafları gören çok sayıda arkadaşımız bu sene bu yürüyüşe katılıyorlar. Benim oğlum da çok etkilendi anlattıklarımızdan. Radyo televizyon öğrencisi olduğu için farklı projeler geliştirmek için planlar yapmaya başladı. Yolculuğun ardından sorduğumuz bir soru var kafamızda; Bu soykırım yapan insanlar geceleri nasıl uyudular, nasıl oturup yemek yiyebildiler ve yaşamlarını sürdürebildiler?” diyor.

Katıldıkları yürüyüşle kendilerinin de soykırımın tanığı olduğunu söyleyen Aylin Hanım ise, “Biz bilmediğimiz şeyleri öğrendik. Orada yaşamak, görmek farklı, buradan bakıp izlemek çok farklı. Tanımadığınız onca insanla aynı duyguyu, acıyı paylaşıyorsunuz. Hatırlatmak çok önemli. Herşeyi çok çabuk unutuyoruz. Açtığımız sergiler soykırımı unutturmamak, farkındalık oluşturmak adına önemli. İnsan olarak tanıklık yaptık biz yaşananlara. Bu tanıklığı çektiğimiz karelerle herkese anlatmak, haberdar etmek, unutturmamak da insan olarak bizim görevimiz” diye konuşuyor.
Marş Mira fotoğrafları sergilenecek

Aylin Telef ve Ayşegül Çetinkalp’in Marş Mira fotoğrafları, Bornova Belediyesi, Bosna Hersek Fahri Başkonsolosluğu ve Türkiye Bosna Hersek Kültür Dernekleri Federasyonu işbirliğiyle Bornova Uğur Mumcu Kültür ve Sanat Merkezi’nde sergilenecek. 5 Temmuz 2017 Çarşamba günü saat 18.00’de açılacak “Ölüm Yolunda Barış İçin Yürüyenler” fotoğraf sergisi, 10 Temmuz 2017 Pazartesi gününe kadar açık kalacak. Telef ve Çetinkalp’in fotoğrafları, 11 Temmuz 2017 Salı günü saat 19.00’dan başlayarak Çamdibi Atatürk Parkı’ndaki Srebrenica Soykırım Anıtı çevresinde sergilenecek.