21 Eylül Dünya Alzheimer Günü…
Alzheimer, toplumda giderek daha fazla insandan duyduğumuz bir hastalığa dönüşmüş durumda. Dünyada da Türkiye’de de her geçen gün demans ve onun en yaygın görülen türü olan Alzheimerlı hasta sayısında hızlı bir artış yaşanıyor. Yaşlılıkla birlikte gelişen ama her yaşlıda görülmeyen Alzheimer hasatlığına karşı farkındalığı artırmak, önlem alabilmek amacıyla tüm dünyada 21 Eylül “Alzheimer Günü” olarak anılıyor.
Her 3.2 saniyede bir vaka
Dünya Alzheimer Örgütü’nün (Alzheimer’s Disease International – ADI) 2016 yılı Dünya Alzheimer Raporu’na göre, 2015 yılında demans ile yaşayan 46,8 milyon insan bulunurken, 2050 yılında bu sayının 131,5 milyona çıkması bekleniyor. Her yıl dünya çapında 9,9 milyondan fazla kişide demans vakası görülürken, bu sayıya yaklaşık her 3.2 saniyede bir yeni vaka ekleniyor. Dünyadaki yaşlı nüfusun yaklaşık yüzde 5’i bu hastalıktan etkilenirken demans hastalarının yüzde 58’i düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşıyor. 2050 yılında bu oranın yüzde 68’e çıkması bekleniyor.

Yaşlı nüfustaki en hızlı büyüme Çin, Hindistan, Güney Asya ve Batı Pasifik komşularında geçekleşiyor. Rapora göre yüksek gelir düzeyine sahip ülkelerde demans hastalarının sadece yarısına, orta gelir düzeyindeki ülkelerde ise hastaların ancak onda birine teşhis konulabilmiş olması büyük bir sıkıntı. Hastalar demans olduğunu bilmeden trafiğe çıkıyor, normalmiş gibi bir yaşam sürüyor. Rapora göre demans ile yaşayan insanlar için sağlık hizmetlerinin acilen iyileştirilmesi şart.
Demansın dünyaya maliyeti 2015 yılında 818 milyar dolar olarak saptanmış. 2030 yılına gelindiğinde ise global maliyetin 2 trilyon doların üzerine çıkması bekleniyor. Yaş, demans için önemli bir etken olsa da her yaşlı bu hastalıkla karşılaşmıyor. Düzenli beslenme, sosyal bir hayatın içinde olmak, fiziksel ve zihinsel egzersizlerin hiç kesintiye uğramadan sürmesi ise hastalığın önlenmesinde büyük önem taşıyor. Bugün çoğu ülke “Ulusal Alzheimer Planı” hazırlayarak, ülkelerin geleceği için büyük tehdit oluşturan hastalıkla mücadeleye hazırlanıyor. Dünya Sağlık Örgütü ise 2017-2025 yıllarını kapsayan taslak eylem planıyla tüm dünyayı bu alanda harekete geçirmeye çalışıyor.
Türkiye de tehdit altında

21 Eylül günü yapılan etkinliklerle dikkat çekilmeye çalışılan Alzheimer, sadece hasta bireyi değil, toplumun birçok kesimini de etkileyen bir hastalık. Alzheimer, nüfusu hızla yaşlanan Türkiye için de bir tehdit. Türkiye İstatistik Enstitüsü’nün (TÜİK) Mart 2017 verilerine göre ülkemizde 65 yaş ve üstü olarak tanımlanan yaşlı nüfus; 2012 yılında yüzde 7,5 iken 2016 yılında bu sayı yüzde 8,3’e yükselmiş durumda. TÜİK’in 2013-2075 nüfus projeksiyonuna göre, 2023 yılında ülkemizdeki yaşlı nüfusun yüzde 10,2’ye, 2050’de yüzde 20,8’e, 2075 yılında ise yüzde 27,7’ye çıkacağı öngörülüyor.
İzmir’in nüfusunun yüzde 10’u yaşlı

Alzheimer’ın İzmir’deki durumuna baktığımızda Türkiye geneline paralel bir sonuç olduğu gözleniyor. İzmir’de 2015 yılı TÜİK verilerine göre yaşlı nüfus oranı yüzde 10,2’ye ulaşmış durumda. Kentin “emeklilikte yaşanacak” rahat, ekonomik, yaşlı ve engelli dostu bir kent olarak görülmesi ise yaşlı nüfus göçünü artıran bir etken. Türkiye’de hastalık tanısı konulmuş 600 bini aşkın hasta olduğu, İzmir’de ise bu sayının 7 bine yaklaştığı tahmin ediliyor.
Hemen herkesin yaşamına dokunan Alzheimer hastalığına ilişkin son gelişmeleri, İzmir’in Alzheimer farkındalığını, hasta olmamak için yapılması gerekenleri, hasta yakınlarının nerelerden yardım alabileceğini, yaşamımızda yapmamız gereken değişiklikleri Türkiye Alzheimer Derneği İzmir Şube Başkanı Doç. Dr. Nil Tekin ile görüştük.
Alzheimer anıları çalan bir hırsız

Doç. Dr. Nil Tekin, “Eğer yakınlarınızda hayatının olağan akışına aykırı birşeyler varsa, her zaman gittiği marketin yolunu şaşırıyor, hep yaptığı yemeğin nasıl yapıldığını soruyorsa, sakin bir insanken sinirlilik, öfke patlamaları yaşıyorsa dikkat” diyor. Hastalığın 80 yaş ve üzerindeki kişilerde görülme oranının yaş artışına bağlı olarak yüzde 20’lerden yüzde 60’lara ulaştığına değinen Doç. Dr. Tekin, her unutkanlığın ise bunama belirtisi olmadığını belirtiyor. “Erken evrede bulguları saptamak, hastalığın tanısını kabullenmekle ilgili sıkıntılar yaşanabiliyor ama hastalığı bakan bilir. Çünkü hastanın kendisi bunu bilemez” diyor. “Alzheimer hastalığını nasıl tanımlarsınız?” dediğimde, “Alzheimer anılarımızı, bilgilerimizi çalan bir hırsız” karşılığını veren Doç. Dr. Nil Tekin, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Siz yıllarca bilgi edinir, beyninize yatırım yaparsınız. Eğitim alır, sevdiklerinizle bir yaşam sürer ve anılarınızı biriktirirsiniz. Ama hastalık gelir beyninizdeki tüm bilgilerinizi, anılarınızı çalar. Alzheimer aslında bir hırsız. Bizim bilgilerimizi, anılarımızı çalan bir hırsız. Önce en üstteki yani son öğrendiğimiz bilgileri çalar. Hasta 30-40 yıl önceki olayları gayet net hatırlayabilir, ama son öğrendiği bilgiyi hatırlamaz. Ama Alzheimer hastası bir şeyi unutmaz. Yakınlarının sevgisini. Bunu hep hatırlıyorlar.”

İzmir’de yaşlı nüfusun artışıyla birlikte hastalık riskinin de arttığını söyleyen Doç. Dr. Tekin, “Türkiye genelinde Alzheimerlı olduğu tahmin edilen kişi sayısı 600 bini aşmış durumda. İzmir genelinde ise 7 bin dolayında hasta sayısı. İzmir’e emekli olduktan sonra gelip yaşamak isteyenlerde hızlı bir artış var. Bu da yaşlı nüfusta bir artışa neden oluyor. O zaman Alzheimerdan korunmak için daha fazla çalışmamız gerekiyor, erken tanı ve tedavi bu hastalıkta da çok önemli” diyor. İzmir’in hastalığın teşhis, tedavisi ve hasta yakınlarına destek konusunda şanslı bir kent olduğunu dile getiriyor Doç. Dr. Nil Tekin.
Türkiye Alzheimer Derneği’nde 12 yıldır aktif olarak çalışan, dört yıldır da başkanlığını yürüten Doç. Dr.Tekin, Türkiye Alzheimer Derneği’nin ilk şubesinin 1999 yılında şu an Dokuz Eylül Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Görsev Yener tarafından, İzmir’de kurulduğu bilgisini paylaşıyor. Şu an kayıtlı olan 360 hasta – hasta yakını bulunduğunu dile getiren Doç. Dr. Nil Tekin, dernekte her ayın ilk Pazartesi günü hasta bakanları, yakınları için hastalığa ilişkin bilgi verildiğini, deneyim paylaşımlarının yapıldığını belirtiyor. Karataş’ta Tarihi Asansör binasının karşısındaki, kendi binalarında hizmet veren dernekte her hafta Salı günü ise hastalar, yakınlarıyla birlikte buluşuyor ve sosyalleşiyorlar.

İzmir’in Alzheimer konusunda farkındalığı yüksek bir kent olduğunu belirten Doç. Dr. Tekin, özellikle okullarda, üniversitelerde verdikleri eğitimlerde gençlerden çok güzel geri dönüşler aldıklarını söylüyor. “Kendi öğrencilik dönemimizde Alzheimer gibi bir hastalıktan söz edilmezdi, çok konuşmazdık, ama şimdi bu hastalığı anlatıyor, gençlere tanıtıyoruz. Dernekte Salı günleri yaptığımız toplantılara gitarıyla, enstrümanıyla gelen çok sayıda gencimiz var. Okullarda verdiğimiz eğitimlerden etkilenip gönüllü desteğe geliyorlar, farkındalıkları gerçekten çok yüksek” bilgisini paylaşıyor. Derneğin
www.alzheimerdernegi.org.tr alan adlı web sitesinde hastalar ve yakınları için yararlı pek çok bilgi olduğunu belirtiyor, mutlaka okunması gerektiğini vurguluyor.
Sosyal hayattan kopma!
Alzheimer’ın sadece bireyi değil, aileyi ve toplumu ilgilendiren bir hastalık olduğuna değinen Türkiye Alzheimer Derneği İzmir Şube Başkanı Doç. Dr. Nil Tekin, hastalığın ekonomik ve psikolojik açıdan yükünün ağır olduğuna dikkat çekiyor. Hastaların zaman içinde zihin ve bellek kapasitelerinin azaldığını, iletişim kurma yeteneklerini yitirdiklerini belirtiyor. Hastaların önce kısmen, sonra da tümüyle bağımlı hale geldiklerini belirtiyor.

Bilim insanları, şimdilik gizemlerini koruyan Alzheimer hastalığı için pek umut vaat etmiyor. Ancak, “Hastalıktan korunmak için sosyal hayattan kopmamak ilk şartlardan biri” diyor Doç. Dr. Tekin. Kadınlarda erkeklere göre daha sık rastlanan ve meme kanserine göre iki kat daha fazla görülen Alzheimerın anılarımızı çalmaması için yapılabilecekleri şöyle özetliyor Doç. Dr. Nil Tekin:

“Zihinsel olarak zorlayıcı etkinliklerle meşgul olun. Bulmaca çözün. Kitap okuyun Kademeli olarak yeni bilgiler edinin. Yurt dışına gidecekseniz gittiğiniz ülkenin dilinde birkaç kelime ezberleyin. Stresi azaltmaya çalışın. Düzenli egzersiz yapın, yürüyüş gibi fiziksel aktivitilerden vazgeçmeyin. Ama en önemlisi sosyal hayattan kopmayın. İzmir sivil toplum kuruluşları için çok zengin bir kent. Bir STK’ya gönüllü olarak girin, çalışarak bu anılarımızı çalan hırsızı kendinizden, bedeninizden uzaklaştırın. Yapılan araştırmalar eğitim seviyesi arttıkça hastalıktan korunmanın da arttığını gösteriyor. Daha çok okuyun, merak edin, öğrenmekten vazgeçmeyin. Arkadaşlarınızdan sevdiğiniz insanlardan uzak kalmayın. Akdeniz tipi beslenin, kalbi koruyan herşeyin beyni de korunduğu kanıtlanmış. Doğru beslenin.”
Söyleşimiz boyunca yüzünden gülümseyişini eksik etmeyen, pozitif bir şekilde bu zorlu hastalıkla mücadele eden insanlara destek veren Türkiye Alzheimer Derneği İzmir Şube Başkanı, Türkiye Evde Bakım Hizmetleri Derneği Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Nil Tekin’e kendisinin “tükenmişlikten” nasıl korunduğunu soruyorum, “İşte böyle, anlatarak, yeni bilgiler öğrenip bunları da paylaşarak, dernekte çalışarak, yardım ederek, birilerinin hayatına dokunarak ve güzel anılar biriktirerek” diye yanıt veriyor.
Sürecek…