Kent Konseyi Kadın Meclisi’nde yaptığı konuşmada yapımı planlanan İzmir Körfez Geçiş Projesi’ni eleştiren, itirazlarını dile getiren İzmir Kent Konseyi Başkanı Çağrı Gruşçu ile söyleştik. Bu projenin kenti yoksullaştıracağına ilişkin kaygılarını dile getiren Gruşçu ile rantsal projeleri, İzmirli’nin tepkisini, Basmane’de yeniden oluşabilecek inşaat çukurunu, kent konseylerinin konumunu ve onun deyişiyle “sermaye gruplarının istediği kurul haline getirilmeye çalışılan” İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nu konuştuk.

Son dönemde sosyal medyada İnciraltı’yı İzmir Kuş Cenneti’ne bağlayacak Körfez Tüp Geçit Projesi ve kentte giderek artan dikey yapılaşmayla ilgili paylaşımlarıyla dikkat çeken Çağrı Gruşçu, İzmirliler’in bu projelere tepkili olduğunu ve “İzmir İstanbul olmasın” söyleminin giderek daha çok dile getirildiğini vurguluyor. İzmir’in EXPO 2015 ve 2020 adaylıkları sırasında gündeme gelen Körfez Geçiş Projesi’ni adaylık gerçekleşmeyince hükümetin sahiplendiğini anlatan Gruşçu, bu projenin İzmirli’ye hitap etmediğini öne sürüyor. Gerekçesini ise şu sözlerle anlatıyor:

“Mesele Çiğli ile İnciraltı’yı birbirine bağlanması değil. İzmir’in ulaşım ağını geliştirecek farklı boyuta taşıyacak proje değil. Bütün mesele İzmir’e, o istikametten giriş yapacak olan dışarıdan gelen ziyaretçilerin daha kolay ulaşması. İzmir – İstanbul arası yakında 3.5 saate inecek. İstanbul’dan başlıyor bu iş. Çevreye verdiği zararı, doğa katliamını bırakın; İzmirli Osmangazi Köprüsü’nde olduğu gibi 70-80 lira ödeyerek köprüden geçmez. İzmir’de trafik sıkışık da olsa, insanlar bir yerden bir yere ya vapurla ya feribotla ya da sahilden gitmeyi tercih eder. Bu bizim kültürümüzdür, denizi hissetmek, koklamak isteriz. Ama bu kültürün farkında bile olmayan merkezi yönetim, bu projeye İzmir adına karar vermiş.”
İzmirli karara tepkili

Başbakan Binali Yıldırım’ın söz vermesine karşın projenin İzmirliler’e sorulmadığını anımsatan Çağrı Gruşçu, sadece İzmir’de değil çevre ilçelerde de projeye ilişkin bilgilendirme toplantıları yaptıklarını anlatıyor. Gruşçu, “Yaptığımız toplantıların tamamında şunu gördük: İzmirli çevre katliamına neden olacak, doğal yapıyı bozacak ve İzmir’i rant grubuna teslim edecek proje istemiyor. Henüz karşı çıkan olmadı, herkes bu düşüncede birleşmiş durumda” diyor. İzmir Kent Konseyi Başkanı Çağrı Gruşçu, sosyal medya paylaşımlarının ardından kendisine çok ciddi geri dönüşler olduğunu söylüyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
Yeni gökdelen alanı Kent Ormanı mı?
“Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Biz de kentlerdeki dikey yapılaşmaya karşıyız’ demiş. Söylem aşamasında güzel, ama uygulama aşamasında bu düşünceyi yerel yönetimlerimizden de görmek istiyoruz. Bu konu önemli bir konu, Kılıçdaroğlu’nun aynı zamanda Kent Ormanı’nı kapsamayan dikey yapılaşmanın olmasından ötürü Büyükşehir Belediyesi’ni tebrik ettiği bir konuşması var. Ama şöyle de bir sorun var. Kent Ormanı, Körfez Geçiş Projesi’yle ranta açılacak. Ne yazık ki burada da yeni bir gökdelenler bölgesi çalışması yapılabilir.”

Yüksek yapılaşmayla ilgili bir karar alınabileceğini, Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın elinde böyle bir yetki bulunduğunu anlatan Çağrı Gruşçu, “Bakanlık bu yetkiyi kullanırsa, hatta kentsel dönüşüm kapsamında bu iş TOKİ’ye devredilirse, emin olun TOKİ, Türkiye’de yarattığı finansal imparatorluğun üzerine yeni bir imparatorluk kurabilir. İnciraltı devasa bir alan” diyerek endişelerini paylaşıyor. Gruşçu, İzmirliler’in Kuş Cenneti’nin yanı sıra dünyanın sayılı doğa alanlarından Kent Ormanı’ndaki doğal lagünü de içine alacak bölgeyi korumakla yükümlü olduğunu söylüyor. Çağrı Gruşçu, “Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP), Doğa Derneği’nin çalışmalarını destekliyoruz. Davalar açıldı ve biz mücadelemizi sürdüreceğiz” diyor.
Alanların dereceleri değiştirildi

Gediz Deltası’nda yaşananlara da değiniyoruz Gruşçu’yla. Bölgenin dünyada örneği olmayan 40 bin metrekarelik bir alan olduğunu söylerken, “Bakanlığa bağlı olan Kuş Cenneti Koruma Kurulu’ndan Büyükşehir Belediyesi bir anda çıkartıldı. Henüz bir açıklama da gelmedi. İzmir’de yaşamayan İzmir’i hissetmeyen, İzmir’e dokunmayan eller bu projeye karar vermiştir. Şu an her şey bakanlıkların eline geçmiş durumda” görüşünü dile getiriyor. “Doğal sit alanları uygulamalarını, birinci, ikinci ve üçüncü derece olanları Nitelikli Koruma Alanları’na dönüştürdüler. Böylelikle doğal sit alanlarının tamamını yapılaşmaya açmaya çalışıyorlar” diye ekliyor.
Mesele rantı paylaşmak

Bütün meselenin buradaki rantı paylaşmak olduğu öne süren İzmir Kent Konseyi Başkanı Çağrı Gruşçu, İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nun kararlarına da tepki gösteriyor. “Türkiye’de şu anda TOKİ gibi bir finansal imparatorluk ve inşaat sektörünün gelişmesi boyutu var. Bakın açıklamalara, İzmir’in kanaat önderleri inşaat çalışmalarına destek veriyorlar” diye konuşuyor. Ranta, onun yarattığı hizmete karşı olmadığını vurgulayan Gruşçu, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Ranta karşı değiliz, rantın olduğu yerde hizmet olur. Ama burada mesele toplumsal rantın ortaya çıkması. Sermaye rantı ortaya çıktığı andan itibaren ne tarihiniz, ne kentin belleğine ilişkin projeler ortaya konulur. Kentin kimliğinden uzaklaşacak sermaye rantı ön plana çıkmış durumda. İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu da aldığı bütün kararlarda bir iş adamları grubu oluşturarak, kentin toplumsal ranttan çok sermaye rantına dönüşmesine yönelik çalışma içinde.”
“İzmir’i sermaye grupları yönetiyor”

İzmir Kent Konseyi’nin 2010 yılında, İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nun ise 2011 yılında kurulduğunu belirten Çağrı Gruşçu, bu kurulda Kent Konseyi’nin yer almadığını anımsatıyor. Gruşçu, “İzmir Kent Konseyi bu sermaye gruplarına hizmet edemezdi, bunun farkına vardılar. O yüzden böyle bir kurul oluşturmaya karar verdiler, konseyi içine sokmadılar. Çünkü konsey çok ciddi bir bileşen. İçinde sivil toplum kuruluşu var, sendikası, üniversitesi, muhtarları, hemşehrileri var. Aslında halkız biz. Bu yapı o kurulda yok. Demek ki, İzmir Kent Konseyi’nin görüşleri bu kurul için önem arz etmiyor. Sadece sermaye gruplarının istediği bir kurul haline getirilmeye çalışılıyor. Bu da üzücü açıkçası. Bu yüzden ‘İzmir’i sermaye grupları yönetmeye başlamıştır’ diyorum” görüşünü dile getiriyor.
İstemezükçü olmak
İzmir Kent Konseyi olarak Körfez Geçiş Projesi için ticaret ve sanayi odalarından görüş istediklerini belirten Gruşçu, 6 – 7 ay önce yaptıkları resmi başvurulara yanıt alamadıklarını anlatıyor. TMMOB bileşeni Şehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası ile görüştüklerini söyleyen Çağrı Gruşçu, “Siz eğer ranta, sermaye gurubunun yaptığı işe gözü sadece sermaye ile bulanmış bir gruba hizmet etmeyecekseniz istemezükçüsünüz. Olabilir mi böyle bir şey?” diye sitem ediyor:
Basmane’de yeni bir çukur açılabilir

Gruşçu’ya davalık durumdaki Basmane’de yapılması planlanan kuleleri de soruyorum. “Yine bir çukur açılabilir mi burada?” dediğimde şu yanıtı veriyor:
“Şu an biri 64 kat, diğeri 58 kat olmak üzere ikiz kule projesi var burada. İki projenin uygulanması için çalışma başladı, ama TMOBB ve bazı STK’ların açtığı dava var, yürütmeyi durdurma kararının çıkması bekleniyor. Böyle olursa tabii ki yeni bir çukur oluşur, çünkü yasal süreç bunu getiriyor. Proje revize edilsin, kent estetiğine uygun bir çalışma yapılsın, bu proje Çankaya’ya, Basmane’ye, Kültürpark’ın tarihsel zenginliklerine uygun hale getirilsin isterdik. Talebimiz, daha alçak, oradaki emsale uygun bir yapılaşma. Çünkü bu proje Kadifekale’nin bulunduğu kotu bile aşıyor. Siz en üste çıktığınızda Kadifekale’ye tepeden bakacaksınız. Ve burada belediye binası olacak. Eğer bu proje gerçekleşirse geleceğini konuşacağımız bir Basmane kalmayacak, eski şehir kalmayacak. Basmane’nin kalbine hançer saplayacağız.”