Hafta sonu nergisin, hurma zeytinin, enginarın anavatanı Karaburun’daydık. Eşimle birlikte bizim de kurucusu olduğumuz İzmir Araştırmaları Derneği’nin düzenlediği “Nergis peşinde Karaburun yarımadası” gezisinde yol boyunca zeytin ağaçları, eşsiz güzellikteki kimi zaman turkuaz kimi zaman lacivert bir deniz, sessiz, bakir koylar, fıstık çamları, nergis tarlaları, soğuk ama pırıl pırıl bir hava eşlik etti bize.
Yolculuğumuz boyunca İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Yarımada Projesi kapsamında işaretlediği Efes – Mimas yolu üstündeki zeytin rotası, bağ yolu ve bisiklet rotaları kısa bir süre sonra bu bölgede yaşanacak hareketliliğin de habercisi gibiydi.

Rehberlerimiz Serdar Çelenk ve Mehmet Gülümser, İzmir’i adım adım yaşayan ve yazan, kitaplarıyla da bize anlatan İzmir Araştırmaları Derneği Başkanı Yaşar Ürük’ün değerli bilgileriyle, Meris Tur’un düzenlemesiyle gerçekleşen nergis turumuzda, zamanın nasıl akıp geçtiğini anlayamadık bile. Hoş bir rastlantı, gezimiz Karaburun’da bu yıl ilk kez düzenlenen Nergis Festivali’ne denk geldi. Rotamız boyunca “merhaba” deyip girdiğimiz köylerdeki bomboş sergiliklerin, tezgahların sahiplerinin ürünleriyle birlikte heyecanla ilçe merkezindeki festivale gittiğini öğrendik.

Yolumuz üstündeki neredeyse tek düzenli tesis olan Gerence’deki İltur Sitesi’nin gazinosunda soluklandık. Sezon dışında kapalı olduğu halde bizim için özel olarak açılan gazinoda kahvaltı ettik, tadı damağımızda kalan boyozları yedik. Kahvaltıdan sonra yarımadanın batı yönünden, kimi zaman zeytin, kimi zaman bisiklet yolu boyunca ilerledik. Çoğu eski Rum köyü olan Küçükbahçe, Salman, Parlak, Sarpıncık ve Hasseki köyleri üzerinden nergisin en çok yetiştiği yer olduğunu öğrendiğimiz Yeni Liman’a ulaştık. Yol boyunca nergisin, zeytin ağacının mitolojik öykülerini, fıstık ağaçlarının özelliklerini, enginarın faydalarını, Şeyh Bedrettin’in, Börklüce Mustafa’nın hüzünlü öyküsünü dinledik rehberlerimizden.
Hedef turizm mi, enerji mi, balıkçılık mı?

Bakir doğasıyla bugüne kadar ayakta kalmayı başarmış olan Yarımada’da yol alırken, “keşke hep böyle bakir kalsa” diye düşündük. Bir yanda sayısının 49’a ulaştığını öğrendiğimiz balık çiftlikleri, şimdilik 50 tane olan ve dağın, taşın üstünde hızla çoğalan rüzgar enerji santralleri (RES) bir yanda, Büyükşehir Belediyesi’nin diktiği “Bağ rotası, zeytin rotası, bisiklet rotası” tabelaları kafamızı karıştırdı. Tarım ve hayvancılık için verilen desteklerin yanında turizmi geliştirmek için yapılan çalışmalar, yerel ekonomiyi canlandırmak için düzenlenen festivaller sürerken balık çiftliklerinin kirlettiği denizle, halk sağlığını, zeytin ağaçlarını, arı kovanlarını tehdit ettiği söylenen RES’lerle Yarımadalılar’ın işi zor görünüyor şimdilik. Yarımadalılar belki de kısa bir süre sonra gerçek rotalarını belirleyecek bir referandum yapmak zorunda kalabilecek diye düşündük adadan ayrılırken.
Tuvaletsiz turizm olur mu?
Gezimiz boyunca neredeyse tüm köylerde üzerinde “Yarımada İzmir” yazan yerel ürünlerin satışı için yapılmış tek tip satış tezgahları gördük. Bu tezgahlarla yerelde kalkınmaya katkılı olmayı düşünen yerel yönetimlerin, köyleri ziyarete gelecekler için neden bir tuvalet yapmayı düşünmediğine şaşırdık. Uğradığımız onca köy içinde düzgün bir tuvalete yalnızca Saipler Köyü’nde rastladık.
Nergislerimizi almak ve ününü duyduğumuz portakallı çöreklerden yemek için uğradığımız Yeni Liman köyünde sahilde çay içecek bir mekan ararken konuştuğumuz köylülere “Neden burada bir tuvalet yok?” diye sorduk.

“Biz de soruyoruz bunu. Talep de ettik, ama ne yazık ki hala bir tuvalet yapılamadı. Gelen turistlere mahçup oluyoruz. Köy kahvesi de tamirde, oraya da girilemiyor şimdilik” yanıtını aldık.
Köylerde 50’lik demetlerle satılan nergislerin 15 lira olduğunu duyunca hepimiz kucak kucak aldık. Satıcılar bizim ardımızdan gelen ziyaretçiler için arabalarıyla gidip gelip nergis taşıdılar Yeni Liman sahiline sevinçle.
Yerel tatlara ulaşmak zor

Yerelde sürdürülebilir bir kalkınma için sürekli projelerin üretildiği, tanıtımların yapıldığı Karaburun Yarımadası’na gittiğinizde tatmak isteyeceğiniz yerel tatlar arasında otlar başı çekiyor. Daha çok Balıklıova’da ya da Karaburun’da konuşlanan balıkçı restoranlarında yenecek balıkların yanında Ege’ye özgü yerel otlar da servis ediliyor. Ancak ne yazık ki yol boyunca ne yöreye özgü keçi sütünden yapılan Kopanisti peynirine, ne de sarmaşık, çalkama, balkabağı zıngatası, dede sarığı, arapsaçı gibi lezzetli ot yemeklerine erişebileceğiniz bir yerel lokanta bulamadık.

Kimi köylerde ise (Biz bu gezide Kösedere’de rast geldik) kahvenin bir köşesinde tanesi 2-3 liradan otlu çörek yapan köylü kadınlara rastladık. Yine Yeni Liman’daki tek fırında ekşi maya ekmeği ya da portakallı çörek alabileceğiniz ürünler. Karadeniz fırındaki ekşi maya ekmeği 5 lira, çörekler ise 2 ile 4 liradan satılıyor. Köylerde yeni yeni çıkmaya başlayan enginarın dört tanesini 10 liradan, artık bitmeye başlayan hurma zeytini ise kilosu 13 liradan alabiliyorsunuz. Balıklıova’da “almadan dönme” diyebileceğimiz, fırınlarda uzun kuyruklar oluşan, yöreye özgü un kurabiyesi ise kilosu 20 liradan satılıyor.
Müesser Aktaş Anı Evi

Tarihe, gelenek göreneklere meraklıysanız Karaburun Yarımadası’ndaki bulunan Mordoğan Müesser Aktaş Etnoğrafya ve Tarih Evi, bölgede ziyaret edilebilecek önemli bir durak. 1928 yılında köyü ziyaret eden Kazım Dirik Paşa’nın isteğiyle, köy halkının emeğiyle yapılan Mordoğan Bucağı İlkokulu’nda okuyan Müesser Aktaş yıllar sonra kendi okuduğu okulu bir anı evine dönüştürmüş. Anı evinde ziyaretçileri karşılayan Müesser Aktaş, 25 yıldan bu yana emek verdiği mekana ilişkin bilgi verirken, “Bu okulda 1957 yılında okudum. Sonra köyden ayrıldım, evlendim, yıllar sonra köyüme döndüm. Okul terk edilmiş ve harap haldeydi. Burayı onarıp, Yarımada’nın geleneklerinin izlenebildiği, günlük yaşantımızdan ürünlerin bulunduğu, yorgun anılarla dolu eşyalardan oluşan bir müzeye dönüştürdüm” diyor.

Yaklaşık 300 metrekare alanda kurulu okulda aynı zamanda koleksiyoner olan Müesser Aktaş’ın biriktirdiği objeler, fotoğraflar, eşyalar, giysiler, 1800’lü yıllardan kalmış eşyalar bulunuyor. Anı evindeki en önemli eserleri sorduğumuzda ise “Bir dönem her gelinin çeyizinde mutlaka bulunan gemi resimli sandıklar” diye yanıt veriyor Aktaş. Karaburun Yarımadası’nda, çamlarla süslü bahçesinde oturarak sıcak bir çay içeceğiniz Müesser Aktaş Etnoğrafya ve Tarih Evi’nden sonra hemen yanı başındaki eşsiz süslemeleriyle ünlü Ayşe Kadın Camisi de görülmesi gereken yerler arasında.