Dünyanın birçok ülkesinde farklı inançlara sahip insanlar kutsallığına inandığı mekanlar, mabetler, etkinlikler için seyahat ediyor, festivallere, törenlere katılmak amacıyla, yaşına, ekonomik durumuna aldırmaksızın bazen binlerce kilometrelerce yol alıyor. Dünya Turizm Örgütü’nün verilerine göre 2013 yılında turizm amaçlı seyahat eden insan sayısı 1 milyarı aşmış durumda. Bu insanların 300 milyonu tarafından gerçekleştirilen “inanç” turizminin getirisi yaklaşık 20 milyar dolar olarak hesaplanmış.

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nin (TÜRSAB) 2014 yılında yayımladığı “İnanç Turizmi Raporu”na göre, dünyada en çok ziyaret edilen kutsal mekanlar sıralamasında ilk sırada her yıl ayrı ayrı 30 milyon kişiyi ağırlayan Tokyo’daki Meiji Shrine ve Sensoji Tapınağı yer alıyor. Bunu 21.9 milyon ziyaretçiyle Hindistan’daki Kashi Vishwanath Tapınağı ve 20 milyon ziyaretçiyle Meksika’daki Our Lady of Guadalupe Bazilikası izliyor. Fransa’daki Notre Dame Katedrali’ni gezen kişi sayısı 14 milyon, Vatikan’daki San Pietro Bazilikası ise 11 milyon kişi ağırlıyor. Bir kentte bulunan ve milyonlarca insanı çeken bu inanç merkezleri çevresindeki hediyelik eşya dükkanları, dinin emrettiği tarzda hizmet veren yeme içme mekanları, konaklama tesisleriyle ülke ekonomisine de ciddi gelir sağlıyor.

Türk turizmi krize girmeden önce yayımlanan bu rapora göre, listenin 20. sırasında yaklaşık 5 milyon ziyaretçisiyle İstanbul’daki Sultanahmet Camisi bulunuyor. Ayasofya, 2.9 milyon yıllık ziyaretçiyle bu istede 29. sırada yer alıyor. İzmir’de yabancılar tarafından en çok ziyaret edilen dini mekanların başında gelen Selçuk’taki Meryem Ana Evi’ni yılda ortalama 700 bin kişi ziyaret ediyor. Kültür Turizm Bakanlığı’nın 2017 yılı müze ve ören yerleri ziyaretçi istatistiklerine göre Efes ören yerini 996 bin 800 kişi, St. John ören yerini 82 bin 385 kişi, Bergama Bazilika’yı 15 bin 542 kişi, Sardes ören yeri ve Artemiş Tapınağı’nı 34 bin 265 kişi, Leodikya ören yerini 16 bin 612 kişi, Alaşehir ören yerini 4 bin 766 kişi ziyaret etmiş.
Yüzyıllar boyunca farklı dinlere ev sahipliği yapan Anadolu “İnanç turizmi” ya da “dini miras turizmi” diye adlandırılan bu turizm hareketliliği açısından en şanslı coğrafyalardan biri. Ancak ne Anadolu ne de en önemli dini miraslara sahip İzmir, inanç turizminden hak ettiği ölçüde yararlanamıyor. İnanç turizminde yol almak için çok sayıda kutsal mekana sahip olan İzmir ve Ege Bölgesi’nde, bu konuda adım atabilmek ve yol almak için, sanırım önce bu işe “inanmak” gerekiyor.
İzmir’in en eski kiliseleri

Kurucuları arasında olduğumuz İzmir Araştırmaları Derneği’nce hafta sonu düzenlenen “kiliseler gezisi”ne katıldık. Gezi boyunca İzmir Araştırmaları Derneği Başkanı Yaşar Ürük ve yine dernek kurucularından profesyonel turist rehberi Serdar Çelenk tarafından bilgilendirildik. Konak ve Karşıyaka ilçelerindeki tarihi öneme sahip beş kiliseyi ziyaret ettik. Belki de yüzlerce kez önünden geçtiğimiz, ama çok da fark etmediğimiz, farklı bir dine mensup vatandaşlarımızın, yüzlerce yıldır ayakta duran kültürel ve dini mekanlarını gezdik, görkemliliğine tanık olduk. St. John Dom Katedrali’ndeki, Aya Fotini, St. Polikarp, Santa Maria ve St. Helen kiliselerindeki heykeller, ikonalar, yağlıboya tablolar ve cam vitrayları hayranlıkla izledik.
St. Polikarp’ın İzmir için önemi

Dolaştığımız kiliselerin arasında, yapımı 1625 yılına tarihlenen St. Polikarp Kilisesi’nin farklı bir yeri var. İzmir’in koruyucu azizi olarak bilinen St. Polikarp için yapılmış kilise, kentimizde günümüze kadar ulaşabilen en eski dinsel yapılardan biri. Kilisenin süslemeleri, Saat Kulesi’nin ve Karşıyaka’daki St. Helen Kilisesi’nin de de mimarı olan Fransız sanatçısı, ressam ve mimar Raymond Charles Péré tarafından yapılmış. Péré, St. Polikarp’ın öldürülüşünü betimleyen freskte kendisini de elleri bağlı bir Hristiyan olarak resmetmiş.
St. Polikarp İzmir’de inanç turizmi için bir şans

İzmir doğumlu St. Polikarp’ın, 23 Şubat 155 yılında, İzmir akropolü üzerinde bulunan Antik Roma Stadyumu’nda öldürüldüğü biliniyor. Bölgede bugün İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan çalışmalarla ayağa kaldırılmaya çalışılan Roma tiyatrosu da bulunuyor. Önce yakılmaya çalışılan, daha sonra da hançerlenip öldürülen St. Polikarp’ın yanmış kemikleri ve cesedi müritleri tarafından bilinmeyen bir yere gömülmüş. St. Polikarp için, öldüğü 155 yılından bugüne İzmir’de her yıl 23 Şubat’ta bir anma töreni düzenleniyor.
Kent araştırmacısı Yaşar Ürük, yaklaşık 20 yıl izini sürerek ve ipuçlarını izleyerek St. Polikarp’ın gömüldüğü yerini saptadığını söylüyor. Mezar yerinin İzmir’de inanç turizminin hareketlenmesi için büyük bir şans olduğunu dile getiren Ürük, kaleme aldığı ve kentyasam.com’da da yayınlanan “Bir mezarın gizemi” başlıklı yazısında ilginç bilgiler paylaşıyor:

“…Polykarpos’un cesedinden arta kalan yanmış kemiklerin, müritleri tarafından alındıktan sonra nereye gömüldüğü kesin olarak bilinmemektedir. Buna karşın birçok kaynak ve gezgin ise circus kalıntılarının hemen yanında yer alan ve Yusuf Dede mezarı olarak bilinen bir Müslüman mezarının aslında Polykarpos’un mezarı olduğunu savunmakta ve 18 Yüzyıl başlarında, Rumlar’ın mezar başında yaptıkları bazı taşkınlıkları önlemek için dönemin kadısının önce mezar yerine Rumlar’ın gitmesini önlemek için yasak ve para cezası getirdiğini, bunun işe yaramadığını görünce de, mezarın başına kavuk sarılı bir Müslüman mezar taşı dikerek, Yusuf Dede’yi yarattığını belirtmektedir.”
Yaşar Ürük, St. Polikarp’ın mezar yerini bulmak için çok sayıda fotoğrafı, gravür, harita ve planları incelemiş. Ürük, mezar yerinin eski adı Yusuf Dede Caddesi olan, günümüzdeki Rakım Elkutlu Caddesi’nin Kadifekale’ye tırmanışa geçtiği bölümde yer alan, İnkılap İlkokulu’nun 729. Sokak’la kesiştiği köşeden okul giriş kapısına uzanan duvarın arkasında olduğunu söylüyor. St. Polikarp’ın kemiklerine ulaşılmasa bile, inancı uğruna burada öldüğünün açıklanmasının İzmir’de inanç turizmi adına büyük önem taşıdığını vurguluyor.

Yaşar Ürük, St. Polikarp’ın mezarıyla ilintili olduğunu belirttiği Yangın Kulesi’nin hemen yanındaki Ayla Öktem Parkı’nda yapılacak sembolik bir şapelin, hediyelik eşya dükkanlarının, yerleştirilecek görsel unsurları ve ziyaretlerin, bölgeyi en az Meryem Ana Evi kadar cazip bir inanç turizmi merkezi yapacağı görüşünü dile getiriyor. İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü’yle yapılan çalışmalar sonrası işin artık arkeologlarda olduğunu anlatan Ürük, konuya ilişkin bir rapor hazırlandığını söylüyor. “İzmir Büyükşehir Belediyesi’inin işi sahiplenmesi durumunda kentte inanç turizmi açısından büyük hareketlilik yaşanabilir” diyor.
Kilise gezimizden kareler