Yeni Şükran Oteli ile karşı komşusu Meserret yüz yılı aşkın tarihleriyle Kemeraltı’nın iki önemli sembol yapısı. Bir kısmı alışveriş merkezine ya da ünlü bir markanın mağazasına dönüşen, bir kısmı ise zamana yenik düşüp yok olan Kemeraltı’nın eski konaklama mekanlarından bugün sadece Yeni Şükran Oteli ayakta. Komşusu Meserret ise işlev değiştirip avlusu şimdi abiye kıyafetlerin satıldığı bir çarşıya, üst katlarındaki odalar ise birer dükkana dönüşmüş durumda.

Turizm sektörünün yakından tanıdığı, Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü Öğretim Görevlisi Avukat Ferhat İlker Ünsever, manzum hikaye olarak kaleme aldığı “Meserret ile Şükran” adlı kitabıyla bu iki özel mekana dikkatleri çekti. Kitabını “Ferhat Fuzuli” mahlasıyla kaleme alan Ünsever, eseriyle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin geçtiğimiz yıl düzenlenen 15. Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri’nde Tarihi Çevre ve Kültür Varlıklarını Koruma dalında da Katkı Ödülü aldı.
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nin (TÜRSAB) Baş Hukuk Danışmanı, Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği’nin (ETİK) Danışma Kurulu Eşbaşkanı İlker Ünsever ile İzmir’in sembol yapılarından Yeni Şükran Oteli’nin avlusundaki kafede oturduk. Yeni Şükran Lokantası’nın çoktan kapanmış kapısının önünde, Ünsever’in deyişiyle, “küçücük bir dokunuşla ayağa kalkabilecek, çarşıya büyük bir dinamizm kazandıracak” bu iki özel mekanın geleceğine ilişkin söyleştik. Kitabın “Meserret Oteli’nin mukimi ve Şükran Oteli’nin dört yıllık müdavimi” kahramanlarının, 1970’lerin ışıltılı İzmir’inde yaşadıklarını, o güzel kentten bugüne kalanları konuştuk.

Kemeraltı, her İzmirli gibi İlker Ünsever için de çocukluk anılarının baş tacı bir mekan. Çocukluğunda babaannesinin elinden tutup çarşıya getirdiği, birlikte döner yiyip Salepçioğlu’na ayakkabı almaya gittikleri yıllar çoktan geride kalmış. Yaşamını İstanbul’da sürdüren, ama her fırsatta, özellikle 9 Eylül ve 30 Ağustos tarihlerinde İzmir’de olmaya özen gösterdiğini söyleyen Ünsever, “Kemeraltı İzmir’de benim en önemli duraklarımdan biri, Kemeraltı’nı ayağa kaldırmak, yaşanır kılmak ise her İzmirli’nin isteği” diyor.

İlker Ünsever, “Şu oturduğumuz avlunun bulunduğu otel bir temizlense, Yeni Şükran Lokantası yeniden kapılarını açsa, yani yetkililer parmaklarının ucuyla bir dokunsa, Kemeraltı’nın dinamiklerini çalıştırmak için önemli bir adım atılmış olacak” görüşünü paylaşıyor. Ünsever, “Saat Kulesi ile Agora arasında kalan bölgeyi, yani tarihi çarşının iki ucunu birleştirmek gerekiyor. Neden bunun için Şükran ve Meserret başlangıç olmasın?” diye soruyor.
Entellektüellerin buluşma yeri

Yeni Şükran Lokantası’nın bir dönem İzmir’in tüm entellektüellerinin, şair ve yazarlarının buluştuğu, kente dışarıdan gelen konukların rahatça getirildiği, zarif ve özel bir mekan olduğunu anımsatıyor Ünsever. “Taşrada olsa burayı şehir lokali yapar, kurtarırlardı. Mağaza olarak hizmet vermezdi. Burası kolay kurtarılacak yerler, Meserret de öyle. Kemeraltı’nda düzgün, tarihi dokusu olan bir kafe yok. Kafe mekanı olarak da ihtiyacı var buraya İzmirli’nin. Ne yazık ki Meserret’te şadırvanın etrafı kafe yapıldı, ama tutmadı. Bunun sebebine bakmak lazım. Şu anda şadırvanın çevresinde elbiseler asılı” diyor.
Hikaye yeniden yazılır

Kemeraltı gibi tarihi bir yerde mekanların yıkılıp alışveriş merkezine dönüşmesine karşı çıkıyor İlker Ünsever. “Burası gerçekten İzmir entellektüellerin merkeziyken alışveriş merkezlerine mi kurban edilecek? Alıveriş merkezlerinde canlanacak dinamikliğin İzmir’in kökleri olduğunu düşünmüyorum. Burada soğanlı bir kök var. Yeniden, yeniden çıkacak, mevsimlik değil. Şurayı restoran yaptığınız anda biraz destek verirseniz, iyi bir İzmirli menü, iyi hizmet, burası anında canlanır. Bir döneme damgasını vuran hikaye yeniden yazılır” görüşünü paylaşıyor.
Tescilli yapıya don, gömlek asamazsınız

Şükran Oteli’nin tüm yıpranmışlığına karşın konaklama sektörüne yönelik hizmet verdiğini ancak Meserret’in işlev değiştirdiğine de dikkat çekiyor İlker Ünsever. Kent yöneticilerinin isterse ve el verirse bu mekanları ayağa kaldırabilecek yetkileri olduğunu anımsatan Ünsever, “Evet bu yapılar özel mülke ait. Ancak tescilli yapılar. Siz nasıl Saat Kulesi’ne don, gömlek asamazsanız, buradaki tescilli yapılara da bunu yapamazsınız” diyor.
Kimseyi mağdur etmeden değişim

Yeni Şükran Oteli’nin ayağa kaldırılması için yapılacak en önemli işin temizlik olduğuna dikkat çeken İlker Ünsever, “Bunlar kolay ayağa kaldırabileceğiniz yapılar, şu otel fiziksel olarak temizlenecek. Yıkma, yapma, sadece temizle. Teçhizatına bak tuvalet konusunu çöz, temel sorun o” diye konuşuyor. Yeni Şükran Oteli’nin özel bir alan olduğunu vurgulayan Ünsever, düzenleme yapılırken işletmeciyi ya da uzun yıllar burada yaşamını sürdürenleri de mağdur etmemek gerektiğini söylüyor.
Turizmciler de istekli
Yeni Şükran Oteli’nin ayağa kaldırılması ve düzenlenmesine ilişkin turizmcilerin de istekli olduğuna dikkat çekiyor İlker Ünsever. Görüştüğü çok sayıda turizmcinin Yeni Şükran ve Meserret’te yapılacak dönüşümü desteklediğini söylerken şu görüşleri paylaşıyor:

“Başta ETİK Başkanı Mehmet İşler olmak üzere otelciler burada yapılacak değişime inanıyor. Kemeraltı’ndaki değişimin, canlanmanın başlangıç noktalarından birinin burası olabileceğini belirtiyor. Burası kentin kalbi. Buraya yapılacak dokunuş dinamo etkisi yaratacak. Tur operatörleriyle de görüşüyorum. Onları da çok heyecanlandırıyor böyle bir çalışma. Kapalı – yoğun grupların konaklayacağı daha iyi bir yer olmaz. TİBAŞ’ın oraya kadar otobüs gelecek ve konuklar otele girecek. Zaman içinde çevre de değişecek, ışıklanacak. Kalite öyle gelir. Küçük bir dokunuş sadece. Şükran Lokantası’nın var olduğunu, burada muhabbetin olduğunu düşünün. Veysel Çıkmazı kendiliğinden dönüşecek. Don, atlet, çakma markaların satıldığı dükkanlar daha nezih işyerlerine dönüşecek. Hatırlayın, sinemalar varken bile ne kadar hareketliydi her yer. “
Turizm için değil İzmirli için yap
Kemeraltı’nda değişikliğin turist için değil İzmirli için yapılması gerektiğini vurguluyor İlker Ünsever, “Bir kültür varlığını turizmin de hizmetine sunabilirsiniz. Ama Kemeraltı söz konusu olduğunda İzmirli’nin hizmetine sunmak daha öne çıkar. Çünkü Kemeraltı İzmir’dir ve İzmirlidir. Doğal olarak turizmin de hizmetindedir” diyor. Ünsever, “Zaten izmirli, yaptığın iyi şeye gelir. Biz Kemeraltı’nı turist için değil İzmir ve izmirli için düzenlemeliyiz. Turizm zaten bundan faydalanır. Ama otel turizmdir, otellerin şehrin hayatına etki eden mekanları vardır” görüşünü dile getiriyor.

Şükran ve Meserret’in, Ankara Palas’ın İzmir’in sembol otelleri olduğunu vurgulayan İlker Ünsever, “Ne büyük bütçelere, ne devasa hukuki mekanizmalara ihtiyaç var. Bunlar tescilli kültür varlığıysa bunun gereğini yerine getirmeliler. Kanun bu hakkı veriyor, işletmenin özelde olması fark etmez. İzmirli için yaptığın da turist de gelir” diye ekliyor.
İlker Ünsever’le konuşurken kaleme aldığı manzum hikayeye geliyor konu. Tüm kitaplarında olduğu gibi “Meserret ile Şükran”ı da “Ferhat Fuzuli” mahlasıyla yazdığını belirten Ünsever, “Evet, Ferhat Fuzuli’ benim. Artık saklı değilim. Bu benim arkasında durduğum bir şey. Son romanım ‘Çelebi, Delice ve Adam’ da yine bu isimle yayımlandı” diyor. Ünsever, Meserret ile Şükran kitabındaki tüm karakterlerin gerçek olduğuna dikkat çekiyor.

Kitap yayınlandıktan sonra bazı arkadaşlarının otelde konaklamak istediklerini anlatıyor Ünsever. “İstediler, ama bu haliyle kalamadılar. Hanımdı, güvenli bulmadı, kalamadı. Erkek vardı, tuvalet sorun diye olmadı. Tabii bir de otelde insan kendini güvende hissetmek ister, çok önemli. Öyküde de polisin önerisiyle gelip kalıyor buraya kahramanımız. Ancak bunlar o küçük dokunuşun ardından rahatça giderilebilecek sorunlar” diyor.
İlker Ünsever’le sohbetimiz bittiğinde Yeni Şükran Oteli’ni ardından Meserret Oteli ya da bugünkü haliyle çarşısını geziyoruz. İçimizdeki dileklerin heyecanı bir yanda hüznü bir yanda Kemeraltı’nın kalabalığına karışıyoruz.