Sosyal medyada farklı zamanlarda, farklı ülkelerden kütüphane fotoğraflarına rastlıyorum. Çok etkileyici mimarileri ve bezemelerinin yanı sıra zengin kitap varlığıyla öne çıkan, kentlerin simgesi olmuş kütüphaneler. Kentlerin tanıtım dökümanlarında gururla sunulan, insanlığın kültür hazineleri niteliğinde. Bir de kentimdeki kütüphanelerİ, semt ve halk kütüphanelerini düşünüyorum?
Çocukluğumda Konak’taki Atatürk İl Halk Kütüphanesi’nin giriş katındaki ödünç kitap verme servisinden aldığım üyelik kartımı hala saklarım. Çok uzun yıllar oldu kütüphanelere gitmeyeli. Milli Kütüphane’nin Perşembe Söyleşileri olmasa, belki de bu özel kitap mabedine de gideceğimiz yok. Oysa önünden her geçişte mutlaka ama mutlaka zarif çinilerine, sımsıcak mimarisine mutlaka bakarım bir dosta selam verir gibi.
İşte bu nedenle bu hafta kitap dostlarının gerçekten de mabedi olan Milli Kütüphane’ye yer verdim sayfamızda. Şu sıra Eylül ayına kadar tatilde olsa da, yine de tezi ya da projeleri için yararlanmak isteyenlere kapılarını açan Milli Kütüphane’yi ziyaret ettim. Bulduğunuz her fırsatta bu tür özel mekanlara gitmenizi öneririm. Önümüzdeki haftalarda kentimizin diğer kitap mabetlerine de yer vereceğimi belirtmek isterim. Güzel İzmir’de kitapla dolu, saadetli günler diliyorum.
***
Kitap severlerin mabedi İzmir Milli Kütüphane
Kentin kültür mirasını tam 107 yıldır taşıyan ve geleceğe ataran İzmir Milli Kütüphane, yılda 18 bin okura hizmet veren bir kitap mabedi konumunda. 1 milyon 200 bin kitabın bulunduğu, Ahmet Piriştina Kent Arşivi’ndeki bölümüyle de okurlara hizmet veren kütüphane 4 bin el yazması eserle ülkemizin sayılı kütüphaneleri arasında yer alıyor. Fatih Sultan Mehmet döneminde üç cilt olarak yazılmış, dünyada iki örneği bulunan Düstürname-i Enveri, koleksiyonerler için bir hazine değerindeki Victor Hugo’nun kitapları, Gutenberg Matbaası’nda basılmış kitaplar, Katip Çelebi’nin “Cihannüma”sı bu mabedin hazineleri arasında.
Uzun yıllar akan çatısı, onarılmayı bekleyen duvarlarıyla gündeme gelen kütüphane kısa bir süre önce İzmir Valiliği’nin katkılarıyla ciddi bir onarımdan geçmiş. Konak Belediyesi’nin katkılarıyla çatısı onarılmış. Elektrik kabloları yanmaz kablolarla değiştirilmiş.Yakın zamanda yine İzmir Valiliğinin desteğiyle el yazması kitapları da onarıma girecek. Kentin kültür belleğini 107 yıldan beri taşıyan ama artık yorgun düşen binanın şu anda en önemli sorunu yer. Derleme Kanunu kapsamında bulunan ülkemizdeki altı kütüphaneden biri olan Milli Kütüphane’nin acilen yeni bir mekana ihtiyacı var.
Kitap okurlarının ortak mabedinde, kendi deyişiyle bu hazinenin bekçiliğini yapan Milli Kütüphane Vakfı Başkanı Avukat Ulvi Puğ ile görüştük. 25 yılını bu mabede adayan ve yaşamı kitaplarla geçen Puğ’un yeni mekana ilişkin hayallerini, önerilerini konuştuk. Kütüphaneye 1994 yılında yönetim kurulu üyesi olarak giren ve bugün Milli Kütüphane Vakfı Başkanlığı görevini yürüten Avukat Ulvi Puğ, “Kütüphaneler kentin bilgi mabetleridir. Evinizde de kitap okuyabilirsiniz, ama Milli Kütüphane’de okumanın tadı başkadır” diyor. Milli Kütüphane’nin bir sivil toplum kurumu kütüphanesi olduğuna dikkat çeken Ulvi Puğ, “Başında milli olunca devletin kuruluşu diye zannediliyor. Devletle organik bir bağımız yok” diye ekliyor.
Gelen kitaplarla kütüphanedeki kitap sayısının 1 milyon 200 bini bulduğunu anlatan Ulvi Puğ, en acil sorunun “yer sorunu” olduğunu dile getiriyor. 100 yıl önce yapılan bu binadan gurur duyulduğunu anlatan Puğ, “Binaya artık daha fazla yük bindirmek istemiyoruz. Gelen paketleri bile açamıyoruz. İzmir’de artık gençlere bir çekim merkezi olacak, okuma salonları, oyun alanları, okuma atölyeleriyle, engellilerin de erişebileceği bir düzenle hizmet verecek, 7/24 açık kalacak bir kütüphane yapmalıyız” diyor. İzmir’e kazandırılacak kütüphanenin bütün üniversitelerden, Kültür Bakanlığı’ndan, valilikten, Büyükşehirden, Milli Kütüphane’den birer temsilciyle, ortak akılla yönetilecek bir yer olması gerektiğini belirten Puğ, şu öneriyi dile getiriyor:
“Kitap mülkiyeti bizde kalsın bina mülkiyeti onlarda. Bizim protokol, kanun gereği kitapları muhafaza etmemiz lazım. Daha çok İzmirlinin yararlanacağı bina olsun. 4 bin el yazması kitabımız var, 79 tanesi altın varaklı Kuran-ı Kerim. Düşünsenize Gutenberg Matbaası’nda basılmış kitaplarımız var. Düsturname-i Enveri bizim en önemli tarih kitaplarımızdan birisidir. Yine Cihannüma öyle. Bunların sayfalarının camekanlarda sergilendiği, öykülerinin anlatıldığı bir mekan. Burada müzeye dönüşecek kütüphanemizde bu eserlerin sergilenirken bir yandan da kültür toplantıları, kütüphanecilik faaliyetleri devam edecek. Öte yandan bir on yıl sonra belki 3 milyon kitap olacak burada. Bunların dijitale aktarılması, teknik altyapının oluşturulması plan proje yapılması gerek.”
Merkez Bankası binası kütüphane olsun
Ulvi Puğ, kütüphanenin yer sorununa çözüm olabilecek önerileri de sıralıyor: “Mesela kentin göbeğinde çok güzel bir bina var. Merkez Bankası binası. Boşaltılıp başbakanlığa devredilmişti. Şimdi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı İl Müdürlüğü olarak kullanılıyor. Orası nefis bir kütüphane olur. İki yüz yıl taşır İzmir’i bu bina. Hazır yer var. İçeride çok az birim var, onlara yer bulunur. Tam kentin merkezi. Olmadı Kültürpark’ta bir alanda da yapılabilir” diyor. İzmirli’nin kitap konusuna duyarlı olduğuna dikkat çeken Puğ, “Kurtuluş Savaşı ortamında burayı kuran İzmirliler isterse Milli Kütüphane için yeni bir yer yapabilir” diyor.
Hala binanın yerini bilmeyenler var
“İzmir’de bir kentin tarihi içinde, sivil toplum kuruluşu olarak 107 yıldır hizmet üreterek ayakta kalmış kaç kurum var? Kentin bütün belleğini bu kütüphaneye koyuyorsunuz ama tanıtım dökümanlarında kullanmıyorsunuz” diyen Ulvi Puğ, kentin tanıtım dökümanlarında Milli Kütüphane’nin de yer alması gerektiğine dikkat çekiyor. Kütüphaneye araştırmacıların yanı sıra üniversite sınavlarına hazırlanan gençlerin konsantre olmak için çalışmaya geldiğini anlatan Puğ, kütüphanede ödünç kitap verilmediğini söylüyor.
Kentin merkezinde tam 107 yıldır ayakta duran ve kentin kültürünü bugünlere kadar taşıyan, zarif mimarisiyle İzmirli kitap dostlarının mabedi Milli Kütüphane, müzeye dönüşeceği günleri sabırla bekliyor.
***
Milli Kütüphane’de söyleşi
Milli Kütüphane’de 17 Temmuz 2019 Çarşamba günü (bugün) “Neden Okumuyoruz” başlıklı bir söyleşi var. Yılmaz Karakoyunlu ve Canan Tan’ın konuk olduğu söyleşinin moderatörlüğünü Milli Kütüphane Vakfı Başkanı Ulvi Puğ yapıyor. Söyleşi saat 12.30 – 14.00 arasında gerçekleşecek.
***
Onbeş Günde Bir Pazartesi Edebiyat söyleşisi
Yazar Yunus Bekir Yurdakul 15 günde bir Pazartesi günleri Bayraklı Müstakil Art Sanat Kafe’de edebiyat söyleşileri düzenliyor. Kafenin genel sanat yönetmenliğini de üstlenen Yurdakul söyleşilerine 24 Haziran tarihinde Ünal Ersözlü’yle başladı. Ersözlü’nün ardından Sefa Taşkın’ı konuk eden Bekir Yurdakul’un bu haftaki konuğu araştırmacı-yazar Osman Akbaşak olacak. Söyleşi 22 Temmuz Pazartesi günü saat 21.00’de Bayraklı-Özkanlar Telekom Karşısı’nda bulunan Müstakil Art Sanat Cafe’de gerçekleşecek.
***
Makinistler kitaplıkları için bağış bekliyor
“Hiçbir taşıt bizi bir kitap kadar uzaklara götüremez.” Bu hoş sözler Demiryolları Makinistler Derneği (DEMARD) İzmir Şubesi’nin açtığı kitap kampanyasının sloganı. Derneğin İzmir Şube Başkanı Makinist Aziz Dağlı, tüm üyelerini günde 20 dakika kitap okumaya davet eden bir kampanya başlattıklarını söylüyor. Sosyal medya hesaplarından duyurdukları kampanyalarına üyelerinin ve demiryolcuların getirdikleri kitaplarla katkılı olduklarını anlatan Dağlı, “Okuduğunu getir, okumadığını götür dedik, şu ana kadar 300 kitaba ulaştık” diyor.
Aziz Dağlı, DEMARD’ın Halkapınar Araç Bakım Atölye Müdürlüğü’nde kurdukları mütevazi kitaplıklarından, demiryolcu çocuklarının da yararlandığını söylüyor. “Her türlü kitap var minik kitaplığımızda. Bize katkılı olmak isteyen kitap dostlarını bağışa davet ediyoruz” diye çağrıda bulunuyor. Kendileri seferdeyken kitap getiren olursa da “Derneğimizin Basmane’deki şube merkezinin yanındaki çay ocağına kitaplarınızı bırakabilirsiniz” bilgisini paylaşıyor. Kendilerine demardizmir@gmail.com mail adresinden ya da Facebook’ta yer alan DEMARD İzmir Şubesi sayfasından da ulaşılabileceğini belirtiyor.
***
İzmir Kitapları
Güneşe Çağrı – Aristonikos İsyanı
Arkeopark İzmir’den düş yolculukları – 2
M. Osman Akbaşak’ın Şehir Hatları Yayınları’ndan çıkan romanı, “İzmir Arkeopark’tan Düş Yolculukları” adlı yeni üçlemesinin, İzmir’in Neolitik çağını konu alan “8500” romanından sonra yayınlanan ikinci kitabı. Romanında günümüzden yaklaşık 2 bin 250 yıl önce Anadolu’da, Pergamon’da (Bergama’da) yaşanmış bir isyanı kaleme almış Akbaşak. Tarihte ilk köle ayaklanması ile sınıf mücadelesini başlatan Bergamalı Aristonikos’un öyküsünü anlatmış. Aristonikos’un Roma’ya karşı çıkardığı köle isyanı Bergamaya da “ilk sınıf mücadelesini başlatan kent” ünvanını kazandırmış. Bu arada anımsatmadan geçmeyelim, Aristonikos’un 2 bin 250 yıl önce yaşadığı Bergama’da heykeltıraşlar Ekin Erman ile Ferhat Furuncu tarafından yapılan Aristonikos heykeli de dikilmişti.
***
Ben bu hafta ne okudum?
Meserret ile Şükran
Ferhat İlker Ünsever manzum hikaye olarak kaleme aldığı “Meserret ile Şükran” adlı kitabında, Kemeraltı’nın iki sembol yapısı Meserret ve Şükran Oteli’nde geçen bir öyküyü anlatıyor. Bugün eski hallerinden eser kalmamış, biri işlev değiştirerek abiye giysilerin satıldığı dükkanlara dönüşmüş, diğeri ise garibanların, hayata tutunamamışların sığınağı olmuş Kemeraltı’nın tanığı mekanların bir dönem İzmirlilerin hayatındaki önemli yerini anımsatıyor. Agora Kitaplığı’ndan çıkan kitapla Ünsever, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 15. Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri’nde Tarihi Çevre ve Kültür Varlıklarını Koruma dalında da Katkı Ödülü almış.
***
Yeni çıkan kitaplar
Bir Antikçağ Masalı – Tanrıçanın Gözdesi – Oğuz Adanır
Doğu Batı yayınları
Kahramanlarımızın yaşadığı çağda Efes bir kölelik ve kehanet merkezidir. Bu evrende her şey talihli olmak ya da olmamakla ilgilidir. Talihli olanlar arkalarında tüm gizemli güçler ve tanrıların bulunduğuna inanırken, talihsizler bu güçlerin kendilerini olsa olsa geçici bir süreliğine terk ettiklerini düşünürler. Zira talihin tamamen yitirilmesi ölmekle eş anlamlı bir duygu olduğundan buna tahammül edebilmek mümkün değildir. Güzel köle Saronya ve efendisi güzel Nika’dan hangisi daha talihlidir? Ressam Pityus mu yoksa güzel konuşmayı ve öyküler anlatmayı bilen Atalis mi daha talihlidir? Tanrılar, atalar ve gizemli güçler korku içinde yaşayan bu küçük kahramanlarla oynamayı sevdiklerinden onların talihlerini belli aralıklarla değiştirerek kendilerine tapan bu çocukları ya da torunlarını kimi zaman çok üzüp, kimi zaman çok sevindirmekten zevk alırlar. Tanrılar ve insanları bir araya getiren talih bu belirsizlik evreninin ana motifi gibidir.
***
Çok satanlar (*)
1) On Dakika Otuz Sekiz Saniye – Elif Şafak – Doğan Kitap
2) Bir Ömür Nasıl Yaşanır – İlber Ortaylı – Kronik Kitap
3) Badeci Şeyhin Sır Odası – Timur Soykan – Kırmızı Kedi Yayınevi
4) Peki Ya Şimdi – Pucca – İndigo Yayınları
5) Aklımda Hep Sen – Kürşat Başar – Everest Yayınları
6) Hayat Cesurlara Torpil Geçer – Bircan Yıldırım – Destek Yayınları
7) Camdaki Kız – Gülseren Budaycıoğlu – Doğan Kitap
8) Metastaz – Barış Pehlivan – Barış Terkoğlu – Kırmızı Kedi Yayınları
9) Şaki – İlk Defa Yayınlanan Sayıştay Belgeleri – Murat Ağırel- Hercai Yayınevi
10) Her Şey Değişir – Anette Inselberg – Destek
(*) Liste Duvar Kitabevi, Kırmızı Kedi Kitabevi, Kitapsan, Pan Kitabevi, Yakın Kitabevi tarafından derlenmiştir.
Kütüphaneler kentin kültür mirası
Category: Kitap dostu yazıları