Karşıyaka Belediyesi Kent A.Ş’nin Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü iş birliğinde açılan Cordelion Mutfak Sanatları Merkezi, Atakent’te hizmete girdi. Ahmet Taner Kışlalı Parkı içindeki Gondol Kafe yanındaki merkezin içinde Türkiye’nin gurme temalı sergilere ev sahipliği yapacak bir sergi salonu da açıldı.
Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, Cordelion Mutfak Sanatları Merkezi’nin yerel yönetim-üniversite iş birliğiyle açılmış ilk merkez olduğunu vurguladı. Merkezdeki sergi salonunun yılda dört sergiye ev sahipliği yapacağını söyleyen Tugay, ilk serginin yaşamımızın vazgeçilmez zevklerinden biri olan kahve kültürüne ait olduğunu dile getirdi.
“Bir Fincan Daha? – Karşıyaka’da Türk Kahvesi Sergisi” Raşit Koçak ve Tülin Çağlar koleksiyonundan eserlerin yer aldığı kahve kültürümüzü anlatan bir sergi. 14 Mayıs 2023 gününe kadar açık olacak serginin küratörlüğünü Nejat Yentürk yapmış. Koleksiyoner Aybala Yentürk ile Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği de katkılı olmuş.
Kahve keyfi 500 yıldır damaklarımızda
Serginin girişindeki panolarda yer alan bilgiye göre kahve ülkemizde 500 yıldan bu yana içilen bir içecek. Endemik bir Kuzey Doğu Afrika bitkisi olan kahve 12. Yüzyıl’da Arap Yarımadası’nda yaygın sıcak içecek olarak tanınıyor.
Kahve ilk kez Yavuz Sultan Selim zamanında, 1532 yılında Müslüman tacirler tarafından İstanbul’a getiriliyor. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kızıldeniz’in iki tarafına da hakim olması üzerine, Yemen ile Habeşistan kıyılarında bulunan kahve ambarları ve limanlar Osmanlı kontrolüne giriyor.
Osmanlı yönetimi bu fetihlerle bölge Arapları arasında hüküm süren kabile anlaşmazlıklarına son verip, bölgeye seyahat güvenliği getirdiğinde kahve ticareti ve buna bağlı olarak da kahve üretimi her geçen gün artıyor. Kısa sürede kendini kabul ettiren kahve 1555 yılında Tahtakale’de Kiva Han’ında iki Suriyeli Osmanlı vatandaşının açtığı ilk kahvehane ile halka ulaşıyor.
Önce önemli Avrupa devletlerine, daha sonra dünyadaki kolonilere hızla yayılan kahve 17. Yüzyıl’da evrensel bir içecek olarak kabul görüyor. Kahve yapımı ve sunumu zaman içinde Osmanlı topraklarında bir değişim geçiriyor. Kendine özgü yöntemlerle içilmeye başlıyor. Hazırlık şekliyle tüm dünyaya “Türk Kahvesi” tanımı yayılıyor.
Türk kahve kültürü, 2013 yılında UNESCO’nun “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası” listesine kabul edilirken her yıl tüm dünyada 5 Aralık günü “Dünya Türk Kahvesi Günü” olarak kutlanıyor.
22 yıllık fincan tutkusu
Kahve içmeyi ben de çok severim. Mümkünse ince porselen fincanlarda kahve içmek keyiflidir. Ama kahve en çok sevdiklerimizle içilince, sohbetle keyif verir bana da.
Mutfak Sanatları Merkezi’yle aynı gün açılan “Türk Kahvesi Sergisi”ne giderken tahmin ettiğim gibi birbirinden zarif, incecik, rengarenk ve çok değişik tasarımları bulunan porselen fincanlar gördüm. Sergide fincanları hayranlıkla seyrederken koleksiyoner Tülin Çağlar’la da tanıştım.
İzmir’de yaşayan bir mimar olan Tülin Çağlar’ın fincanlara olan tutkusu 22 yıl önce bir doğum gününde başlamış. Eşinin ve çocuklarının kendisine hediye ettiği gümüş zarflı bir fincan, koleksiyonerliğe uzanan yolu açmış. Gittikleri her yerde bir fincan farkındalığı oluşmuş. Ailesinin ona hediye ettiği 1900’lü yılların başında Jean Pouyat Limoges damgalı üretilen fincan, bu sergide de yer alıyor. Çağlar’ın kaleme aldığı “Fincanlar” kitabının kapağında da o zarif fincanın fotoğrafı yer alıyor.
“Türk Kahvesi” sergisinde Tülin Çağlar’ın 600’e yakın fincandan oluşan koleksiyonundan seçilmiş 250 fincandan oluşuyor. Çağlar ,”Buradaki fincanlar hep tek fincan. Evimde sergilediğim bu fincanlar büfede durmuyor, ben hepsini dostlarım için kullanmaktan zevk alıyorum. Evimizde dostlarıma bu fincanlarla kahve ikram ediyorum” diyor.
Sergide yer alan fincanların en eskisi İtalyan Capodimente imzalı 1771 yılına ait bir fincan. Sergide Limonge, Rosenthal, Meissen, Kuznetsov, Herend ve Ginori markalı fincanlar da yer alıyor. Osmanlılardan kalma gümüş zarflar içinde sunulan kahve fincanları İtalya, Almanya, Avusturya, Macaristan, İngiltere, Fransa ve Rusya’dan eklenmiş Tülin Çağlar’ın koleksiyonuna.
Tülin Çağlar, bir fincanı gördüğünde heyecanlanıyorsa, o fincanın bir hikayesi varsa ve güzel duygular hissettiriyorsa koleksiyonuna eklemeyi sevdiğini belirtiyor. İzmir’in kahve kültürü açısından çok renkli ve fincan dünyası açısından inanılmaz zengin olduğunu dile getiriyor.
Kahve içmeye geç başladığını ve çok zevk aldığını söyleyen Çağlar, “En güzel kahve dostlarla içilen kahve” derken Cemal Süreya’nın “Sevmek ne uzun kelime” …şiirindeki “Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme / 40 yılın hatırına sen kalayım” dizelerini paylaşıyor:
Kahve hazırlığında kullanılan objeler de var
Sergide Tülin Çağlar’ın fincan koleksiyonunun yanı sıra koleksiyoner Raşit Koçak tarafından derlenen bakır ve ahşap, çoğu Saraybosna imalatı olan sahan, kahve ibriği, kahve kutusu, kahve tepsileri, değirmenler, kahve kavurma aletleri, fincan zarfları da yer alıyor.
Sizler de kahveye meraklıysanız, birbirinden zarif fincanların yanı sıra, bir zamanlar büyüklerimizin evlerindeki mutfaklarda yer alan kahveyle ilgili objelerin bulunduğu “Bir Fincan Daha? – Karşıyaka’da Türk Kahvesi Sergisi”ni gezmenizi öneririm. Sergi çıkışı merkezin girişindeki kafeden nefis bir Türk kahvesi içmeyi de unutmayın derim.
