Dünyanın bir çok ülkesinde afetler, savaşlar, büyük yıkımlar yaşanıyor. Bütün bu acıların bir daha hiç yaşanmaması, insanlığın ortak acı mirasının unutulmaması için kimi örnekler göz önünde bırakılıyor. Acının tanığı kimi yapılar ortadan kaldırılmıyor, olduğu gibi korunarak sergileniyor. Sergileniyor ki o acılar bir daha yaşanmasın, unutulmasın, unutturulmasın…
ABD ordusuna ait bombardıman uçağından atılan atom bombasının harabeye çevirdiği Japonya’nın Hiroşima kentindeki “Atom Bombası Kubbesi”nin görüntüsünden etkilenmeyen var mıdır? Bir zamanlar kentin kalbi konumundaki parka 6 Ağustos 1945 günü atılan o bombadan geriye ayakta kalabilmiş dilsiz tuğla duvarlar, yamulmuş çelik kubbe sessizliğiyle bile büyük bir insanlık dersi değil midir hepimize? Nükleer silah teknolojisine milyonlarca dolar yatırım yapan ülkelerin henüz harekete geçmemesinde insanlara miras kalan bu acı anıtın payı vardır belki de…
Bosna Hersek’te 1992 yılında Avrupa’nın tam da ortasında yaşanan, binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın ülkesini terk etmesine neden olan savaşın izlerini, aradan geçen 31 yılda bile görmek mümkün. Ülkenin başkenti Sarajevo’da bugün bir müzeye dönüşen “Umut Tüneli”ne gittiğinizde, dünya savaş tarihinin tam 4 yıl 44 ay süren en uzun kuşatmasını yaşayan ülkede yaşananların bir özetini görürsünüz yüreğiniz sızlayarak.
Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayrettin tarafından yapılan, 427 yıl boyunca ayakta kalmayı başarmış Mostar Köprüsü Bosna Hersek’teki savaş sırasında, 9 Kasım 1993 günü Hırvat topçusunun ateşiyle yıkılmış. On ülkenin katkılarıyla aslına uygun biçimde onarılan ve 2004 yılında yeniden açılan Mostar Köprüsü’ne doğru yol alırken yere çakılmış bir şarapnel parçası sizi karşılar örneğin, ürkersiniz. Taşın üzerindeki “Don’t forget” yazısı insanlığa bir mesajdır.
Sarajevo’nun birçok yerinde apartmanların duvarlarına çarpmış şarapnellerin izi 31 yıl sonra bile görenlerin yüreğini burkmayı sürdürür. Kimse o duvarları sıvamayı düşünmez. 8 bin 300’ü aşkın Boşnak sivilin katledildiği Srebrenisa’da, Potoçari Anıt Mezarlığı’nın karşısındaki Akü Fabrikası’nın soğuk koridorlarındaki, duvarlarındaki izler, kurşun delikleri bir korku filminin platosundaymışçasına ürpertir içinizi. Kimse o binayı yıkmayı düşünmez. Çünkü tanıktır o yapılar. Bu binalar, mekanlar insanı yorar, ancak düşünmeye de sevk eder, en azından gelecek kuşaklar için bir uyarı niteliğini taşır.
Depremden geriye kalan acı anıtları
6 Şubat 2023 günü yaşanan ve 13 ilde yüzbinlerce binanın hasar görmesine, yıkılmasına, onbinlerce vatandaşımızın canını yitirmesine ve yaralanmasına yol açan depremler sonrası böyle bir anıtın yapılması gerektiği düşüncesi aklımdan çıkmıyor. Sanırım ülkemizde de deprem gerçeğine dikkat çeken, dirençli kentler oluşturmanın ve dayanıklı yapılar üretmenin zorunlu ve önemli olduğunu hatırlatan bir anıt oluşturulmasına ihtiyaç var.
Depremler sırasında yıkılan onbinlerce bina arasında Hatay’daki yedi katlı Mustafa Kemal Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Misafirhanesi de var. Enkaza dönüşen misafirhane binası yerle bir olurken yanında dimdik ayakta kalmış yangın merdiveninin görüntüsü gözümün önünden gitmiyor. Gördüğüm andan başlayarak bu merdivenin ve yapı enkazının deprem anıtına dönüştürülmesi düşüncesi aklımda dönüp duruyor.
Depremin etkilediği 13 ilde hasarlı binalar yıkılıyor, yıkılan binaların enkazları hızla kaldırılmaya çalışılıyor. Deprem felaketinin yeryüzündeki izleri belki kolaylıkla silinebilir, ama felaketi, büyük acıyı yaşayan ya da tanık olan insanlarımızın belleğindeki izleri silmek o kadar kolay değil.
Üzerinde yaşadığımız toprakların, coğrafyanın gerçeğinin gözardı edimesinin, kurumların planlama, insanların yapım hatalarının nelere yol açabileceğini, saniyeler içinde canların, varlıkların yitirildiğini, derin yaralar açıldığını unutmamalı, unutturmamalıyız. Alınacak doğru kararlar, önlemler, planlar, sağlıklı ve güvenli yapılaşma, insan hatalarını ortadan kaldıracak uygulamalar acının izlerini silemeyebilir, ama bu alanda yapılan hataların tekrarlanmasını önleyebilir…
(*) Bu yazı Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) İzmir Şubesi’nin deprem bölgesindeki gazetecilere destek için başlattığı, “Yerel Basın Yaşasın” gazetesinde yayımlanmıştır.