Seçim ortamlarının ülkeler arası farkı
İsrail’e seyahatimin ikinci günü, yani 9 Nisan Salı günü ülkede genel seçim vardı. Seçimden bir gün önce gittiğim ülkede ne başkent Tel Aviv’de ne de diğer kentlerde yollarda dağıtılmış parti afişleri, broşürleri ya da gürültüyle dolaşan araçlar görmedim. Seçim günü sadece okul önlerinde kurulmuş masaların çevresinde bir hareketlilik vardı. Akşam televizyonlarda elbette hararetli konuşmalar yer alıyordu. Ama yerel seçimden henüz çıkmış ve tartışmaları hiç bitmeyen kendi ülkemi düşününce buradaki sakinlik yine de şaşırtıcı geldi. Seçimden bir gün sonra Kudüs’te sadece bir araç gördük, Başbakan Netanyahu’nun halk arasındaki adıyla Bibi’nin başarısını kutlayan müziklerle geçiyordu caddelerden.

İnsan gittiği ülkeyi ölçeği ne olursa olsun ister istemez kendi ülkesiyle karşılaştırıyor. Herkesin kendi benzinini kendi doldurduğu otomatik pompalı benzin istasyonları, sokaklara yerleştirilmiş plastik şişeler ve karton atıklar için yapılmış tel geri dönüşüm alanları, apartmanların önlerindeki çok büyük ve derin çöp toplama alanları, çift katlı trenler, görme engelliler için her trafik lambası yanındaki sesli uyarı sistemleri, oldukça yoğun trafiğe karşın kimsenin korna çalmaması, kamyonların yolun sağ şeridinden gitmesi, herkesin trafik kurallarına uyması ve olur olmaz yerlere aracını park etmemesi dikkatimi çekti.
Gelir bize göre yüksekse de ülke pahalı

Gezgin sitelerinde çok pahalı olarak tanımlanan ülkeler arasında yer alan İsrail’de geçerli para birimi Yeni İsrail Şekeli. 3,5 Şekel ortalama 1 Dolar. Birkaç örnek vermek istiyorum, ülkede 1 litre benzin ortalama 6,5 Şekel, 1 adet ekmek ise 7 Şekel. Üç odalı kiralık bir ev ortalama 3 bin Şekel dolayında. Tel Aviv gibi büyük kentlerde ise kira fiyatları çok daha fazlaymış. Dolara çevirince özellikle de bizim paramızla bir hayli pahalı bir ülke. Otel fiyatlarının geceliği ise ortalama 80-100 Dolar arasında değişiyor İsrail’de. Emekli maaşlarını sorduğumda ortalama 800 Dolar dolayında olduğunu öğreniyorum.
Ana dil İbranice olan, Arapça da konuşulan ülkede çocuklar dahil herkes İngilizce’yi çok rahat konuşuyor. Bir Sefarad Düğünü’nü izlemek üzere gittiğim İsrail’de, özellikle yaşı 70 ve üzerinde olan Museviler arasında Ladino ve Türkçe de çok yaygın.
Baharatlı lezzetli yemekler
Dünyanın farklı ülkelerinde farklı kültürde yaşayan musevilerin göç edip ortak bir yaşam kurduğu İsrail’de ülke mutfağı da toplum gibi çok kültürlü. Arap mutfağının yanı sıra Akdeniz kültürünün de hakim olduğu mutfakların değişmez lezzetlerinden biri humus diğeri falafel.
Baharatlı yemekleri ve şuruplu tatlıların çok sevildiği İsrail’de en şaşırdığım şey çocukların ellerinde sürekli çıtır çerezler olması. Bizdeki kahvaltı alışkanlığı, “aman şifalı olsun, sebze yemeği yiyelim, kızartmadan uzak duralım” gibi takıntılar hemen hemen hiç yok. Gençler evlerinde pratik olduğu için plastik çatal kaşık ve bardakları kullanmayı tercih ediyor çoğu kez. Herkes anı yaşıyor ve keyif aldığı ne varsa onu yapıyor desem daha doğru olacak sanırım.

Yafa’da fast food tarzı yemek yapan bir dükkanda ve Kudüs’te turistik bir lokantada yedim falafeli. Yemeğin harcı üç gün suda bekletilen ve yumuşayınca karıştırıcıda ezilen çiğ nohuta, baharat, soğan, sarmısak ve biraz da ekmek kurusu katılarak hazırlanıyor. Kızartılarak yapılan bir çeşit köfte olan falafel, gerçekten çok leziz. Yanında ülkenin milli mezesi humus, patates kızartması ve pitayla sunulan bu güzel yemek, bazı yerlerde pitanın içine bol turşu, marul, domates gibi malzemeler konularak da yeniliyor.
Bizdeki gibi demleme çay ve Türk kahvesine neredeyse hiç rastlamadım İsrail’de. Kapuçino ve normal granül kahve tiryakilik noktasında herkesin tek içeceği gibi. Hemen her restoran ya da kafede bulabileceğiniz benim hoşuma giden içecek ise az şekerli, bol taze naneli, buzlu limonata oldu. Falafeli de limonatayı da eve gelir gelmez denedim ve ikisi de mutfağımızın lezzetleri arasında yerini aldılar.
Boyoz bilinmiyor

Bu arada sokakta pek bulunmasa da evlerde Shabbat günleri yapılan ve özellikle Sefarad Yahudileri’nin sevdiği bir yemek olan pırasa köftesi ve kabak böreğini de tatma olanağı buldum. Oldukça lezzetli olan bu yemeklerin yanı sıra bizim hafif bir tatlı olarak tükettiğimiz hindistan cevizinden yapılan koko ve badem ezmesi; Pesah yani hamursuz bayramlarının en çok tüketilen yiyecekleri arasında yer alıyormuş. Gittiğim dönem Pesah Bayramı’na çok yakın olduğu için market ve pazarlarda büyük kutular içinde bu tatlılardan bolca gördüm. “İzmirli olarak boyoz gördün mü?” derseniz, ne yazık ki yanıtım “hayır” olacak. İzmir’de yaşayan Museviler’e özgü bir lezzet olan, İstanbul’da yaşayan Museviler’in bile pek bilmediği boyoza ben İsrail’de hiç rastlamadım.
Aşkelon’da kaldığımız semte oldukça yakın olan bir yerel pazarı da ziyaret ettim. Pazarlar galiba tüm Akdeniz ülkelerinde birbirine benziyor. Beni konuk eden kız arkadaşımın da ilk defa gittiğini söylediği yerel pazarda bakladan enginara, sarmısaktan tatlı patatese bizim pazar tezgahlarında şu an ne varsa hemen hemen aynı ürünleri gördüm. Zeytin ve çerezlerin satıldığı tezgahlar da oldukça renkliydi.
Ülke küçük ama görülecek yer çok

İsrail küçük bir ülke dense de, gezecek, görülecek çok yer var gerçekten. Gezi sitelerine baktığınızda önerilen çok yer görebilirsiniz. Kimi yerler rüya gibi gerçekten… Tel Aviv’e yaklaşık 45 dakika uzaklıkta olan, sayfiye kenti görünümündeki Aşkelon da böyle bir yer. Muhteşem bir sahile ve marinaya sahip kentte Roma ve Bizanslıların yanısıra çok sayıda Osmanlı eseri de var. Kentin pazar yeri yakınındaki han, bunlardan bir tanesi. Hemen yanıbaşında artık kullanılmayan bir kulenin de bulunduğu handa küçük bir şehir müzesi de var.
Hayfa’da Bahailerin Bahçesi

İsrail’de görülmesi en çok önerilen yerlerin başında liman kenti olan Hayfa’da bulunan Bahai Bahçeleri yer alıyor. İsrail denilince internette karşınıza çıkan ilk görüntülerden biri bu bahçeler. Bahai Dünya Merkezi olarak da anılan bahçeler yeni bir din olarak tanımlanan Bahailerin en kutsal ziyaret yerlerinden biri. Simetrik olarak planlanmış 18 anıtsal terasın yer aldığı Carmel Dağı’ndaki bahçeler UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi’ne de girmiş. Girişin ücretsiz olduğu, hiç bir şeyin yenilip içilemediği ve satılmadığı bahçeler öğleden sonra 16.00’ya kadar açık.

Bu ziyarette iki hoş şey yaşadım. Bahçelerden girerken güvenlik görevlisinin önünde yer alan onlarca farklı dilde hazırlanmış broşürlerin içinde Türkçe broşür de vardı ki; buna gerçekten çok şaşırdım. Bahçeden ayrılırken bir kare fotoğrafımı çekmesini istediğim bayanın İsrail’deki Türk Büyükelçiliği’nde görevli eşi İzmirli olan bir Türk çıkması hoş bir sürpriz oldu.
Bahai Bahçeleri’nin ardından Hayfa’da çokça ziyaret edilen yerlerden biri de sahildeki Teleferik. Üçerli olarak hareket eden kabinler altı kişilik yuvarlak toplar şeklinde tasarlanmış. Yaklaşık iki dakika süren yolculuğun ardından çıkılan tepede muhteşem bir liman manzarası karşılıyor bizi. Tepede bulunan Stella Maris Kilisesi, aynı zamanda içinde bir manastırı, arkeolojik eserlerin sergilendiği küçük bir sergi alanı olan görkemli bir kilise.
(Devam edecek)