Öğrencileri, meslektaşları, rehberler, mitolojiyi sevenler üzgün, İzmirliler, Gökovalılar üzgün… Ocak ayının son günü yaşamına dokunduğu tüm sevenlerine 82 yaşında veda etti değerli hocamız Prof. Dr. Şadan Gökovalı.
Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik Bölümü’nde öğrencileriydik. Belleğimize kazınmış adıyla “Halikarnas Balıkçısı”nın manevi oğlu olduğunu öğrendik ilkin. Çok sayıda meslektaşımıza değil bir harf, Türkiye’nin en önemli kültür mirası yerlerini tanıtmış, mitoloji sevdasını aşılamış, arkeolojiyi sevdirmiş, yazmaya teşvik etmiş, merak duymaya yöneltmiş değerli bir bilge insandı Prof. Dr. Gökovalı. Giderken geride bitmek tükenmek bilmeyen araştırma merakı ve yazma sevgisiyle 30’u aşkın kitap, yüzlerce yazı ve çok sayıda kırık kalp bıraktı.
Bu yaşında bile mitoloji anlatmaktan vazgeçmeyen, belleğinde taşıdığı öyküleri, şiirleri öğrencileriyle paylaşmayı sürdüren gerçek bir rol modeldi bizler için. Sadece gazetecilik alanında değil, program yapımcılığı, edebiyat, şiir, mitoloji alanında da eserler veren Prof. Dr. Şadan Gökovalı, müthiş bir belleğe sahip, çok yönlü bir kalem ustası, iletişimi güçlü bir öğretmendi.
Balıkçı’nın kızından teşekkür
Geçtiğimiz yıl Nisan ayında bu sayfada, 130 yıl önce 17 Nisan günü dünyaya “Merhaba” diyen Cevat Şakir Kabaağaçlı’dan söz etmiştim. Yazımda kısa bir süre önce yitirdiğimiz, kızı İsmet Noonan’ın kaleme aldığı “Halikarnas Balıkçısı’nın Kızından Anılar Akın Akın” kitabına da yer vermiştim. 2009 yılında Bilgi Yayınevi tarafından basılan kitabın “Bende İz Bırakanlar” bölümünde Balıkçı’nın sevgili İsmetula’sı, Şadan Gökovalı’dan da söz ediyor. Gökovalı’nın Balıkçı ile Ege Ekspres Gazetesi’ndeki karşılaşmasını anlattıktan sonra hocamıza övgü dolu şu sözlerle teşekkür ediyor:
“…Zamanla bu usta çırak ilişkisi öyle boyutlara geldi ki, babam Şadan’ı manevi oğlu gibi bağrına bastı. Şadan’ın babam için yaptıkları inkar edilemez. Yıllarca Merhaba Apartmanı’na düzenli olarak uğrar, kimi zaman babamın dizi dibinde bağdaş kurar, her söyleneni can kulağıyla dinler, not alır, söylenenleri sünger gibi emerdi. Babamın yazdıklarını evinde daktiloya çeker, baskıya hazırlardı. Öyle bir coşkuyla çalıştılar ki, yıllar sonra bile Şadan, Balıkçı’yı anma törenlerinde babamın bazı öykülerini ezberden anlatabilecek kadar onunla bütünleşmişti. Babamı kaybettikten otuz yıl sonra bile Şadan, onun ismini yaşatma konusunda özveriyle emek vermeye devam ediyor. Sevgili Şadan, Balıkçı’nın kızı olarak, anılarımı yazarken bir kez daha sana teşekkür etmek bana onur veriyor.”
Şadan Hoca, bu yazımın ardından bana bir not yazmıştı. “Balıkçı, ‘Saadet beni tanımadı’ diyemez. Merhaba” diyordu notunda, “Sana benden ve Balıkçı’dan birer kitap, hak ettiğin için” diye ekliyordu. Pandemi nedeniyle ne yazık ki evine gidip kitaplarını alamadım hocamdan. Bu yazışmamızdan bir süre sonra “İsmet Ablam” başlıklı yazısının linkini yolladı okumam için. Şadan Hoca da yazısında yukarıda okuduğunuz satırları alıntılamış. İsmet Hanım’ın kendisine teşekkürünün ardından şöyle yazmış:
“…Parayla, pulla sağlanabilecek bir onurlandırma mı bu? Balıkçı 13 Ekim 1973’te öldükten sonra onun bir kitabı yayınlanmadı, ölüm yıldönümlerinde bir kaç cılız ses çıktı. Ben, ‘Balıkçı ölmekle susacak yazar değildir’ başlıklı bir yazı yazdım. O zaman Bilgi Yayınevi’ni yönetmekte olan Attila (İlhan) ağabeyin zorlaması ile duruma el koydum. ‘Aganta Burina Burinata’dan başlayarak -çoğunu Balıkçı’nın bana bıraktığı notlardan, gazete ve dergi kesiklerinden olmak üzere- 20’yi aşkın eserini Türk kültürüne kazandırdım. Şimdi İsmet ablam ağır hasta. Bir an önce sağlığına kavuşması dileğimle bu yazıyı ona kırçiçeği niyetine sunuyorum.”
İsmet Hanım 6 Temmuz 2020 tarihinde vefat etti. Haberde yer alan, İsmet Noonan ve Şadan Gökovalı’nın birlikte görüldüğü bu güzel fotoğrafı, değerli büyüğümüz Osman Akbaşak 2011 yılında Konak Belediyesi’nin düzenlediği “Ustaya Saygı” toplantısında çekmiş. İzniyle kullandığımız bu güzel kare için kendisine teşekkür ediyorum. Mekanın cennet olsun Şadan Hocam, unutulmazlar kitabına senin adın da kazındı.
***
Okuma Kültürünü yaygınlaştırmayı hedefliyor
Okuyay Projesi tamamlandı
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin hazırladığı “Okuma Kültürünü Yaygınlaştırma Platformu” projesi, 12 Ocak 2021 tarihinde düzenlenen kapanış toplantısıyla sona erdi. Okuma kültürünün bir kalkınma sorunu olduğuna dikkat çeken ve iki yıl süren OKUYAY Projesi tamamlanırken “Okuma Kültürünü Geliştirmek İçin Kamu Ne Yapmalı? Sorunlar – Çözümler – Öneriler” başlığı altında bir yasa – yönetmelik taslağı kitapçığı da hazırlandı.
Pandemide okura can suyu oldu
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin ülkemizde okuma kültürünün yaygınlaştırılması amacıyla “Sivil Toplum Sektörünün Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı”ndan alınan destekle yaşama başlayan “Okuyay Platformu” Projesi, Covid 19 pandemisi sürecinde eve kapanan okurlar, gençler ve de çocuklar için de adeta bir can suyu oldu. Proje sokağa çıkma yasağının yaşandığı dönemde çevrimiçi de olsa okurları kitapla buluşturdu, yurt dışından okuma kültürüne ilişkin iyi uygulamaları, örnekleri paylaştı. Büyük ilgi gören Türkiye’nin ilk “Sesli Okuma Günü” etkinliği de proje etkinlikleri arasında gerçekleştirildi.
Okuru, yazarı, yayıncı ve yayınevlerini bir araya getiren proje kapsamında, “Okuyay Konuşmaları” ve “Okuyay Buluşmaları” başlığı altında 50 çevrimiçi toplantı düzenlendi. “Okuma Kültürü Haritalama Çalışması”, “Bağımsız Kitabevleri Araştırması”, “Türkiye Okuma Kültürü Araştırması 2019” gibi geniş kapsamlı araştırmalar gerçekleştirildi. Yurt içinde Adana, Samsun, Ankara, İstanbul’dan oluşan pilot bölgelerde, yurt dışında ise Birleşik Krallık ve Almanya’da okuma etkinlikleri, söyleşiler, eğitim ve seminerler, deneyim paylaşım toplantıları düzenlendi. Okuma kültürünün oluşturulması ve geliştirilmesi konusunda yaşanan sorunların belirlenmesi, aşılması için paydaşların ortaya koyduğu öneriler tartışıldı. Sivil Toplum Kuruluşları için kapasite geliştirme eğitimi düzenlendi.
Yasa taslağı önerisi
Okuma kültürünün bir kalkınma sorunu olduğuna dikkat çeken OKUYAY Projesi sona ererken “Okuma Kültürünü Geliştirmek İçin Kamu Ne Yapmalı? Sorunlar – Çözümler – Öneriler” başlığı altında bir yasa – yönetmelik taslağı kitapçığı da hazırlandı. Kitapçık, Danışma Kurulu çalışmaları sonucunda belirlenen sorunların ve çözüm önerilerinin, dayanak çalışmalarla eşleştirilmesiyle oluşturuldu.
Yasa taslağında dikkat çekilen sorunlar arasında, 0-6 yaş grubuna yönelik kitaplarla ilgili farkındalığın az olması, kitaba erişim ve kitaptan haberdar olamama, zorunlu eğitim kapsamındaki kurumlarda, kütüphanelerin yetersiz oluşu, okuma kültürü, okuma alışkanlığı, kitaba erişim gibi konularda düzenli anket ve veri eksikliği yer aldı. Araştırma kütüphaneleri, araştırma merkezleri, veri ve proje tabanı eksikliği ile yayıncılık sektörünün en önemli paydaşları olan yazar, çevirmen, çizer ve editörleri yetiştirecek eğitim kurumlarının yeterli olmayışına dikkat çekildi.
Yasa taslağı kitapçığında yazılı kültürün korunması ihtiyacı, öğretmenlerin okuma kültürü açısından eğitim ve farkındalık eksikliği, okuma kültürü dersi ve bilgi okuryazarlığı çalışmalarındaki eksiklik, hayat boyu okumayı desteklemeye yönelik ihtiyaçların neler olduğu saptandı. Taslak önerisinde, “Bu sorunlara yönelik düzenlenecek etkinlikler, eğitimler neler olabilir, nasıl bir yol izlenebilir ve bu çalışmalar hangi sivil ve resmi kurumlarla gerçekleştirilebilir?” sorularının yanıtları yer aldı. Okuyay Platformu’nun okuyayplatformu.com alan adlı web sitesinde, projenin sonuç çıktılarını bir araya getiren ve iki yıllık süreçte yapılan tüm çalışmaların yer aldığı “Okuma Kültürünü Yaygınlaştırma Kılavuzu” da yayınlandı.
***
İzmir Kitaplığı
Dokuz Sekizlik Hüzün / Ferhat Fuzuli / Agora Kitaplığı
İzmirli yazar, Avukat İlker Ünsever’in “Ferhat Fuzuli” mahlasıyla kaleme aldığı kitabı “Dokuz Sekizlik Hüzün” kısa bir süre önce Agora Kitaplığı’ndan yayımlandı. Fuzuli’nin, bir önceki kitabı “Meserret ile Şükran”da olduğu gibi bu kitabın konusu da İzmir’de geçiyor. Öykü bugün kentin adı ve anıları unutulmaya yüz tutmuş semtleri arasında yer alan Darağacı, Mortake, Tenekeli Mahalle’de başlıyor. Seksenlerin doksanlara evrildiği bir dönemde dar gelirli eski İzmirliler’in, Romanlarla komşu olduğu ama bambaşka hayatları yaşadığı bir ortamda yeşeren ama sonu hüsranla biten iki aşkı konu alıyor. Yetişme çağında, babasız büyümek zorunda kalan üniversite öğrencisi Medet ile kemancı Sadri’nin iniş çıkışlarla dolu hikayesi anlatılıyor. Yazar Ferhat Fuzuli, Tenekeli Mahalle’deki yaşamı, güvercinlikleri, toplumda ötelenen Roman gençlerin yöneldiği müzikle iç içe geçen renkli dünyasını, umutlarını, titizlikle ve son derece başarılı bir gözlemle anlatmış kitabında. Ferhat Fuzuli’nin bu romanının dışında “Çelebi, Delice ve Adam”, “Meserret ile Şükran” ve “Sağanak Fotoğraf” adını taşıyan üç kitabı daha bulunuyor.
***
Ben Ne Okudum?
Arifzade Şahap Azmi Öçalır / Nazan Öçalır / ArkeoPera
Gazeteci Nazan Öçalır’ın ArkeoPera Kitabevi’nden çıkan kitabı, Milli Mücadelemizin isimsiz kahramanlarından birisi olan Arifzade Şahap Azmi Öçalır’ın gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. Biyografik roman olarak kaleme alınan kitap İzmir’de yaşamını sürdüren koleksiyoner, tarih araştırmacısı, Arifzade Şahap Azmi Bey’in torunu H. Oğuz Aydemir’in katkılarıyla basılmış. Roman, Adanalı varlıklı bir ailenin oğlu olan Şahap Azmi Bey’in lise eğitimi için gittiği İstanbul’da diplomat olma hayalleriyle başlıyor. Azmi Bey’in hayalleri ve hayatı, babasının ani vefatıyla tamamen yön değiştiriyor. Üstelik memleketine döndüğünde ülkede seferberlik ilan ediliyor. Osmanlı’nın son dönemlerinde iyi yetişmiş, dil bilen, eğitimli ve zeki bir genç olan Şahap Azmi Bey Sina Çöl Cephesi’nde Gazze’ye gönderiliyor alayıyla. Çölde İngilizler adına çarpışan Hintliler’le, Osmanlı’yı Müslüman oldukları halde arkalarından hançerleyen Araplar’la savaşıyor. Yaşanan ihanete kahrolan Şahap Azmi Bey, askerlerin toprakları için canını dişine takarak kanının son damlasına kadar savaşmasına karşın, ülkesinin yenik sayılmasına, ordunun silahlarına el koyularak terhis edilmesine inanamıyor. Kafasında “bir şey yapmalı” düşüncesiyle, her tarafı düşman tarafından işgal edilmiş Adana’ya dönmeye çalışıyor. Şahap Azmi Bey’in savaşın en zorlu döneminde yaşamı bu kez Milli Mücadele’de Atatürk’ün söylediği “Savaşta ekmek, cephane kadar kıymetlidir” sözüyle başka bir döneme giriyor. Bu dönemden de çalışkanlığıyla başarıyla çıkmasını biliyor. Ülkemizin kurtuluş savaşı sırasında yaşadıklarını, aldığı notlarla kayda geçiren milli mücadelemizin isimsiz kahramanlarından birisi olan Arifzade Şahap Azmi Öçalır’ın etkileyici yaşam öyküsünü okurken, bu güzel Cumhuriyet’in kurulmasına destek veren tüm kahramanları siz de rahmetle anacaksınız.
***
Çok Satanlar Listesi
Bu da Geçer – Ece Temelkuran – Everest
Seyir – Piraye – Mona Kitap
Var Mısın? – Doğan Cüceloğlu – Kronik Kitap
Kadınlar Sıcak Erkekler Soğuk Sever – Esra Ezmeci – Destek Yayınları
Metastaz 2: Cendere – Barış Pehlivan/Barış Terkoğlu – Kırmızı Kedi Yayınevi
Osman – Ayfer Tunç – Can Yayınları
Özgürlüğün Rengi Mavidir – Cem Seymen – Destek Yayınları
Şemsiyelerim – Beko Dikmen – Meşe Yayınları
Ickabog – J. K. Rowling – Yapı Kredi Yayınları
Mevlana’nın Kedisi – Can Aydoğmuş – İndigo
Bu liste Duvar, Kırmızı Kedi, Pan, Remzi ve Yakın Kitabevi katkılarıyla hazırlanmıştır.