Yaşı 85 ve üstünde olan büyüklerimiz bizim 30 Ağustos Zafer Bayramını daha farklı bir adla ve coşkuyla kutluyorlardı: 30 Ağustos Zafer ve Tayyare Bayramı…
1925’te Türk Tayyare Cemiyeti’nin kuruluşunun ardından 30 Ağustos Zafer ve Tayyare Bayramı adını alan bayramlar, 1950’li yıllara kadar bu adla, ama bugünkünden daha coşkulu kutlanıyordu. Çünkü o yıllarda Zafer Bayramı coşkusuna, bir de halkın Türk Tayyare Cemiyeti’ne armağan ettiği bağış uçakların coşkusu ekleniyordu.
Bağış uçaklar, ulusumuzun ordusuna gösterdiği sevginin, verdiği desteğin çok önemli örneklerinden biri. 1925 yılında kurulan Türk Tayyare Cemiyeti’nin önderliğinde başlayan bağış uçak kampanyasında halktan toplanan paralarla 10 yılık süreçte 229 uçak satın alınmış.
Kimi kaynaklarda bu sayının 350’ye yaklaştığı bile söyleniyor. Elde sağlıklı bir arşiv olmaması bu sayıda çelişkiler yaratsa da, o dönemde halkın büyük bir seferberliğe kalkıştığı gerçeği rakamdaki tutarsızlığı önemsiz kılıyor.
İzmir ve Adana kampanyanın başlamasıyla büyük bir yarışa girmiş. İlk bağış uçak şerefi Ceyhan’a ait. Ceyhan’ı 1926’da İzmir izliyor. Daha sonra yarış İstanbul ve İzmir arasında sürmüş. Kampanya sadece iller arasında kalmamış, esnaf grupları, dönemin sivil toplum örgütleri, kadınlar, gayrimüslim cemaat kendi aralarında topladıkları paralarla kuruma uçak alınmasına katkılı olmuşlar.
Ankara’daki Türk Hava Kurumu Basımevi’nde uzun yıllar yöneticilik yapmış, tarih araştırmacısı Mustafa Kılıç’tan bilgi alıyoruz. Kılıç, “Türk insanı kaynakların sınırlı, ekonominin sıkıntılı olduğu yıllarda bile yardımseverliği, inançları uğruna yaptığı fedakarlıklarla bir kere daha büyüklüğünü gösteriyor. Evlilik yüzüklerini, altınlarını, tarlasını, büyük-küçükbaş hayvanlarını bağışlıyor” diyor.
Mustafa Kılıç arşivinde yer alan dökümanları gösteriyor. Dökümanlarda bağışlanan ziynet eşyalarıyla yapılmış Türk Hava Kurumu logosunun fotoğrafı, küçükbaş hayvanını bağışlayan bir esnaf ve aldığı berat görülüyor. Bağış uçaklar konusunda, halkın desteğini teşvik eden bir uygulama yapıyor Türk Hava Kurumu. Mustafa Kılıç, Türk Tayyare Cemiyeti’nin 30 Ağustos’larda bağış yapan il ve ilçelerde uçaklara ad koyma törenleri düzenlediğini anlatıyor:
“30 Ağustos’ta hangi il ve ilçeler uçak bağışladıysa o uçaklar oraya gidermiş. Düzenlenen törenlerle o uçaklara ad konma merasimleri yapılırmış. İzmir’de o dönemde Mektepliler bir uçak almış. İzmir tütüncüleri toplaşıp uçak almış. İzmir, Trabzon, İstanbul çok önde bu konuda. 30 Ağustos Tayyare Bayramı’nda uçağın kuyruklarına diyelim İzmir ya da Beyoğlu ise adları verilip tören yapılırmış.Törenler bile enteresan geçermiş. Kurdeleyi kesmek için bile yarış olurmuş. O ilin, ilçenin mülki amirine ‘kessin’ denildiğinde, ‘halktan biri kessin’ diye bir diyalog gelişir, bunun için bir açık arttırma düzenlendiği bile olurmuş. En yüksek bağışı yapan esnaf ya da kişi, uçağın kurdelesini keser ve hatta ilk uçuşu yapmak da ona nasip olurmuş. Bu törenlerde bile tekrar uçak alınacak kadar para toplandığı olurmuş. İlk 10 yıl içinde 29 uçak alınıyor, Hava Kuvvetleri’ne bağışlanıyor. Özel durumlar da olmuştur, bir sene ertelenmiş, ertesi sene de ad konulmuş olabilir.”
Bağış uçaklar şimdinin F-16’ları
Halkın desteğiyle Türk Hava Kurumu’na alınan bağış uçaklar o dönemin en güçlü uçakları. Mustafa Kılıç, “Şimdinin F-16’ları gibiydi diye düşünün” diyor. Pastanın büyüklüğünü araştırmalarında karşısına çıkan bir detayla gösteriyor:
“1925 ile 1935 yılları arasında her yıl yaklaşık 29 uçak alınıyor. O dönemin F-16’sı gibi uçaklar bunlar. Bir araştırmacı olarak şunu söyleyebilirim; o dönemin kaynaklarına, belgelerine baktığınızda Türk Tayyare Kurumu uçak almaya başlar başlamaz adeta akbabalar saldırmaya başlamıştır. Uçan Türk, Türkiye’de en eski yayınlanagelen dergi. Önce Havacılık ve Spor, Tayyare, Hava mecmuası adlarını almış. O dergilerin ilk nüshalarına baktığımda yabancı firmaların uçak reklamı verdiğini görüyorum. Motor reklamı, uçak parçası reklamları. Bunu araştırarak buldum. Tam bir rant ve pastadan pay alma çabası söz konusu. O dönemde Ankara’da bile iki firma var, Yılmazlar ve Cudiler diye. Birisi Fransız uçaklarının diğeri de Çekoslavak uçaklarının temsilciliğini yapıyor. Hepsi ilan veriyor dergiye.”
İzmir en çok bağış yapan il görünüyor
Mustafa Kılıç’la yaptığımız görüşmede İzmir’in ilk bağışı Türk Tayyare Cemiyeti’nin (1935’te yapılan kongrede adı Türk Hava Kurumu oluyor) kuruluşundan bir yıl sonra, 1926’da yaptığını öğreniyoruz. Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından basılan Göklerden Gönüllere isimli kitapta yıllara göre Ege Bölgesi’nden uçak satın alan şehirler şöyle sıralanmış:
1926 İzmir, Bergama, Edremit, Torbalı, Manisa, Ödemiş, Akhisar, Kemalpaşa, Uşak
1927 İzmir (2), Sandıklı, Menemen
1928 Ayvalık, Bayındır, Burhaniye, Afyon, Çal, Kasaba, Kuşadası, Manisa2-3, Nazilli, Ödemiş(2), Sındırgı, Torbalı, Gediz, Karacabey, Kemalpaşa, Kırkağaç, Muğla, Turgutlu, Uşak Şeker Fabrikası,
1929 Afyon (2), Balıkesir (2), Değirmendere, Salihli, Torbalı (2), Milas, Seydiköy, Söke,
1930 İzmir (3), Denizli,
1931 Milas (2), Seferihisar,
1932 Foça, Muğla (2), Pınarbaşı (1-2), Uşak (2-3), Akhisar (2-3), İzmir (4-9),
1933 İzmir Esnafları, Bornova, Ödemiş (3), Manisa (5), Karşıyaka, Rençberler-İzmir
1934 Menemen (2), Sandıklı,
1935 Dikili, Manisa (6), Ödemiş (4).
Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın web sitesinde verilen bilgiye göre, hava gücünü kuvvetlendirmek amacıyla yapılan bağış çerçevesinde 1925 – 1935 yıllarında halktan 50 milyon lira toplanmış. Bu kapsamda büyük zaferin onuncu yılındaki (1932) Zafer Bayramı’nda ise kırk adet uçak satın alınarak orduya hediye edilmiş. Sitede verilen bilgide en fazla uçağı 24 uçakla İzmir’in aldığı bilgisi yer alıyor. İzmir’i 15 uçakla İstanbul izliyor.
İzmir’de uçak bağışında bulunan kişiler arasında tütüncüler, rençberler, İzmirli kadınlar, mektepliler de yer almış. Mustafa Kılıç, “1936 yılında İzmir işçileri, memurları, kadınları, bahçıvanları, manifaturacılarının ayrı ayrı bağış yaptığını, bunların yanı sıra Buca’nın uçak bağışladığını kayıtlardan görüyoruz. Buca’dan başka Narlıdere ve Balçova köylüleri de birleşerek bir uçak almış o yıl” diyor. Bağışlananlar arasında, 1926 yılında ülkemize biri İzmir diğeri İstanbul adı verilen iki de deniz uçağının geldiğini öğreniyoruz.
Pırlanta murassa madalyası
Bu kampanya sırasında kişilerin de bağışları olduğunu söylüyor Mustafa Kılıç. Dönemin ünlü sanayicilerinden Nuri Demirağ, “Ben bu ülkeye uçak fabrikası kurarak en büyük bağışı yapacağım” sözüyle tarihe geçip, sözünde de dururken, kardeşi Naci Demirağ üç uçak alımı için bağışta bulunuyor. Mustafa Kılıç, böylesi büyük bağışlarda Türk Hava Kurumu’nun verdiği özel bir madalyadan söz ediyor: Pırlanta murassa (Değerli taşlarla bezeli) madalyası. 131 adet pırlanta ve 1 tane yakuttan oluşan bu değerli madalyanın Naci Demirağ’ın eşine de armağan edildiğini söylüyor.
Maddi değerinin yanı sıra büyük manevi değeri olan bu madalyadan kaç kişide var, keşke öğrenme olanağımız olsa… Hatta İzmir’de böylesine onurlu bir madalyası olan kurum, kuruluş ya da şahıs varsa, keşke adını bilebilsek…
Mustafa Kılıç arşivinden madalyanın fotoğrafını bana veriyor. Madalyanın benzerinin TCDD’nin Ankara Gar’daki müzesinde de olduğunu söylüyor. Söyleşiden sonra Ankara Gar binasındaki müzeye gidip bakıyorum. Evet, işte orada duruyor bu sonderece anlamlı ve değerli madalya. Madalyayı müzenin yetkilisine de gösteriyorum. Tahmin ettiğim gibi daha önce fark etmediğini söylüyor ve teşekkür ediyor. Fotoğrafını sizlerle de paylaşıyorum.
“Peki bugünkü gençlere ve hatta bizlere 30 Ağustos Tayyare Bayramı’nı anımsatacak bir uçağımız var mı müzelerimizde?” diye soruyorum Mustafa Kılıç’a. Yanıtı ne yazık ki olumsuz, “Bağış uçaklardan elimizde kalan yok. Keşke olsaydı” diyor.
Yazımızı Ahmet Piriştina Kent Arşivi’nde yaptığımız araştırma sonucu sağladığımız Anadolu Gazetesi’nin 30 Ağustos 1931 tarihli gazete kupürüyle sonlandıralım. Kupür gazetenin ilk sayfasından. “Tayyare Bayramımız” üst başlığıyla verilen haberin ana başlığı “Bugün yeni tayyarelerimizin adı konuyor”…
Haberin spotu ise şöyle: “Bu sabah Seydiköy alanında merasim yapılacak, tayyareler uçacak…
Haber Seferihisar Tayyaresi’nin fotoğrafıyla birlikte veriliyor. Aynı gazetenin 31 Ağustos 1931 tarihli, iç sayfalarında konuyla ilgili verilen haberinde tayyarelerin isimlerinin taşıdıkları kazalar üzerinde dolaşırken renkli yazılı kağıtlar atıldığı ve kağıtlarda şu notun yazılı olduğu bilgisi veriliyor:
“Kardeş: Kurtuluş yolunun ışığı tayyarededir. Ona var kuvvetinle yardım et!”
30 Ağustos Zafer ve Tayyare Bayramınız kutlu olsun…