Yaşamları saatin tik takları arasında Kemeraltı’nda geçmiş iki kardeş. Kemeraltı’nın sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen eski saatçilerinden Nacar Saat ya da İzmir Saat’in sahipleri Edip ve Metin Şen kardeşler, çocukluklarından beri Abacıoğlu Han’ın ve Kemeraltı’nın tarihine tanıklık ediyor. Selanik’ten göçüp gelen dedeleri Abdülkadir Eriği’nin dükkanına geldiğinde 7 yaşında olduğunu anlatan Edip Şen, babalarının da Kemeraltı’nda terzilik yaptığını, ama onlara saatçi dükkanının daha cazip geldiğini anlatıyor.
Edip Şen, Karataş Ortaokulu’nu bitirdikten sonra eğitimini sürdürmeyip meslek olarak çocukluktan beri sevdiği saatçiliği seçmiş. Kendisinin eski mekanik ustası olduğunu belirten Şen, o yıllarda bir mekanik ustasının ortalama 5 ile 7 yıl arasında yetiştiğini söylüyor. Avrupa’da Amerika’da saatçiliğin eğitimini veren okullar bulunduğunu dile getiren Edip Şen, askerden sonra da Almanya’ya gidip çalışmış. Dedesi 1974 yılında vefat edince dükkana gelmiş ve o gün bugündür kardeşi Metin Şen ile Kemeraltı’nda zamanın tanıklığını yapmışlar.
Saat aksesuar oldu
Abacıoğlu Han’dan önce Anafartalar Caddesi’ndeki dükkanlarında ağırlıkla saat toptancılığı yaptıklarını söylüyor Edip Şen. Saatin, saatçiliğin geçmiş yıllarda daha farklı bir ortamda yapıldığını ve çok önemli bir meslek olduğunu anlatan Şen, dükkanın duvarında asılı duran siyah beyaz bir fotoğrafı gururla gösteriyor ve şunları söylüyor:
“Bakın, dedemle dayım 1946 yılında Nacar Saat diye İzmir Fuarı’nda bir stand açmışlar.O yıllarda fuar bir ay sürüyordu. Nacar, Hislon önemli saat markalarıydı. Biz onun Ege Bölge bayisiydik. Şimdi saatçilik konsept değiştirdi. Bizim artık bu işi toptan yapmamız mümkün değil. Saatçilik büyük show room’larda yapılan bir işe döndü.”
Saatlerin artık zaman göstermekten çok bir aksesuar olarak kullanıldığını anlatan Edip Şen, “Saatler eskiden mücevher gibiydi. Çin işe girince sokaklarda 5 liraya saat bile satılıyor. Yürekler acısı bir durum. Oysa 40-50 sene evvel bir çocuğa sünnette saat takıldığı zaman ‘Aaa, bak saat taktı’ denirdi. Günümüzde saatçilik meslek olarak tamamen bitmiş durumda” diye konuşuyor. Esnaf birbirinin yedi ceddini bilirdi Çocukluğu, gençliği Kemeraltı’na geçen, kardeşiyle birlikte yürüttüğü Abacıoğlu Han’daki iş yerlerine her gün mutlaka gelen Edip Şen, gençlik yıllarında Kemeraltı’ndaki esnafın arasındaki ilişkiyi “fevkalade” diye nitelendiriyor, şunları anlatıyor:
“İlişkiler gerçekten fevkaladeydi, aile kültürü dediğimiz şey, yüzde yüz yaşanırdı burada. Herkes birbirinin yedi ceddini bilir, evinde ne var, cenazesi mi hastası mı, düğün mü bilirdi. O kadar iç içeydi insanlar. Şimdi çoğu selamlaşmıyor birbiriyle. Dışarlıklı da çoğaldı, kimse birbirini tanımıyor doğru dürüst. 9 Eylül kutlamaları Basmane’den başlar Konak’ta biterdi. Anafartalar’dan giren süvariler atlarla geçerdi. Kentin merkezi burasıydı. 9 Eylül günü törenler başlamadan herkes yer kapmak için yarışırdı. Çok iç içe kutlanıyordu. Ramazanlar da bir başka keyifliydi Kemeraltı’nda. Genellikle oruçlar burada bozulur, teravih namazı kılınır evlere öyle gidilirdi. Esnaf toplanır, yemekler yapar hep birlikte yerlerdi.”
Beşikten mezara Kemeraltı
Edip Şen, Kemeraltı’nın İzmirli için taşıdığı önemi ise “beşikten mezara her ihtiyaç için insanlar Kemeraltı’na gelirdi” diye özetliyor. Kemeraltı’nın ‘beşikten mezara’ anıldığı yıllara ilişkin gözlemlerini şöyle paylaşıyor:
“Kemeraltı bize göre sadece Türkiye’nin değil dünyanın merkeziydi. Çok saygın ve elit bir tabaka vardı. O zaman Menemen,Tire, Ödemiş, Denizli’de halka hitap edecek emtialar çok azdı. Alışverişe, bilhassa düğünlerde İzmir’e gelirlerdi. Bugün artık her yer çarşı, AVM’ler çoğaldı. Ama o yıllarda Göztepe’mizde Karşıyaka’mızda da sayılıydı dükkan. Herkes aradığını bulmak için bir tür Kemeraltı’na gelmek zorundaydı. O zaman biz Kemeraltı’nda ‘Beşikten mezara kadar’ diye bir tabir kullanırdık. Sıfır yaş grubu çocuk elbisesi almak isteyen de Kemeraltı’na gelirdi, tabut almak isteyen de. Kestane pazarının orada tabutçu vardı, düşünün yani, tabuta kadar Kemeraltı’nda satılırdı. Bir cenazeniz var, Kemeraltı’na gelmek zorundaydınız. Tabutçu, kalaycı aklınıza ne gelirse şimdi gitmiş mesleklerin hepsi buradaydı.”
Bugün Kemeraltı’ndaki iş yerlerinin tekstilci, kuyumcu ağırlıklı olduğuna değinen Edip Şen, saatçilik alanında ise eskilerden 5-6 dükkan kaldığını söylüyor. “Bizim işte usta-çırak devri bitti. Artık saatini tamir ettirmiyor atıp yenisini alıyor insanlar” diyen Şen, “Oysa eski duvar saatleri var. Onları atamazsınız çünkü hepsi anı yüklüdür” diye sürdürüyor sözlerini.
Abacıoğlu Han turist için cazibe merkezi
Abacıoğlu Han’da uzun yıllar balcılarla yağcıların bulunduğunu söyleyen Edip Şen, hanın restorasyon evresine hem tanıklık etmiş, hem de hanın yöneticisi olarak katkılı olmuş. Hanın Konak Belediyesi tarafından restore edilip ödül aldıktan sonra kabuk değiştirdiğini ve turistler için önemli bir çekim merkezi olduğunu anlatan Şen, değişimi şöyle anlatıyor:
“Burası özellikle perşembe günleri, gemi geldiği zaman çok kalabalık oluyor. Bir zamanlar önlerinde 2 metreye 1,5 metre boyunda yağ küpleri olan dükkanlarda şimdi halıcı, gümüşçü, derici, kafeterya ve lokanta var. Hanın ortasındaki kafeteryalar çok ilgi çekiyor. Abacıoğlu’nun geçmişine baktığınızda yaklaşık 200 yıl önceki esnaf balcılardı ki; burası öyle anılıyormuş. Hatta handan çıktığınızda yürüdüğünüz caddenin ismi Balcılar diye bilinirdi. Anafartalar ismini 50’li yıllarda kullanmaya başladık. Lale Sineması vardı, oraya kadar devam ederdi cadde. Buradan çıkın, Emniyet Müzesi oldu şimdi, o cadde Basmane’ye kadar gider, o cadde Balcılar Caddesiydi. 50-60’lı yıllarda burada kabzımallar vardı. İnsanlar ilçelerden at arabalarıyla gelip sebze meyve getirirlerdi. Bornova’dan filan gelirdi esnaf. Buraya hayvanları bağlar kendileri üstte yatardı. Üstü ev gibidir buraların. Ben 60’ta o halini gördüm 15 yaşında filandım. Haller Basmane’ye taşınınca buraları iptal oldu. Ondan sonra ayakkabıcılar geldi, imalathane oldu. Onlar da Işıkkent’e gidince hepsini çıkarttı Özfatura. Bir süre depo olarak kullanıldı. Restorasyon 2007’de oldu. Şimdi de gördüğünüz gibi buralar turizme hitap ediyor.”
Kemeraltı kabuk değiştirerek yaşayacak
Kemeraltı’nın 20 yılda bir kabuk değiştirdiğini söyleyen Edip Şen, çarşıdaki değişimin turizm yönüne girdiğine dikkat çekiyor. Bundan esnafın karlı çakacağını söyleyen Şen, şu görüşleri paylaşıyor:
“Ben çarşının 50 yılına tanıklık ediyorum. Gördüm ki bu çarşı 20 yılda bir kabuk değiştirir. Kuyumcular gelir tekstilciler çoğalır. Bana göre bu çarşı sonsuza kadar yok olmayacak ve böyle kabuk değiştirerek ayakta kalacak. Bakın işte Agora yanıbaşımızda. Bize 500 metre mesafede. Agora başlı başına bir olay. Yine burada 13 tane sinagog var. Bunlar aşama geçiriyor ve hepsi de çok önemli. Şöyle ki; en genci 350 en yaşlısı 500 yaşında. Bunlar müze olarak yaşama geçirilecek. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir ibadethane zinciri yokmuş. Bunları dünyaya göstermekte geç bile kaldık.Turizm ağırlık kazanacak buralarda. On binlerce insan gelip gezecek buraları. Agora Kemeraltı’nın ilk hali gibi aslında.Turistin gelmesi esnafa yarayacak, İzmir’e yarayacak.”
Edip ve Mete Şen kardeşlerin yanından ayrılırken dikkatimi çekiyor. İkisinin de kolunda saat yok. “Neden?” diye soruyorum, gülerek “Biz saate bakmayız, bakmak istesek dükkanın her yeri saat zaten” diye yanıtlıyorlar.