İzmir Kuru Kahveciler, Kuruyemişçiler ve Baharatçılar Odası Başkanı İlyas Gönen, çocukluğundan başlayarak yaşamı Kemeraltı’nda geçen ve sayıları giderek azalan esnaf kuşağının temsilcilerinden birisi. Ailesi Kemeraltı’nda dört kuşaktır kahvecilik yapan İlyas Gönen’in işe başladığı 1962 yılından bu yana kahve kokusundan ayrı kaldığı gün neredeyse hiç olmamış. Kemeraltı’ndan dünyanın dört bir yanına ithal edilen ve Türk kahvesinin neredeyse 20’ye yakın aromalı çeşidini üreten İlyas Gönen, Hisarönü’ndeki 76 yıllık mekanlarının tabelayı 1936 yılında astığını söylüyor. Ailesinden kendisine devrolan kahveciliğin öyküsünü şöyle anlatıyor:
“Şirketimizin resmi kuruluşu 1939. Ailem Konya’nın Beyşehir’deki Gönen Köyü’nden. Baba dedemin babası Hasan Gönen, Kemeraltı Karakolu’nun karşısındaki bir dükkanda başlıyor bu işe. O yıllarda kahve işleri tamamen Ermeniler ve Rumlar’ın elinde. Mesleğe dibek taşında kahve döverek başlıyorlar. Güçlü kuvvetli adamlar hepsi de. Sonra da dedem Hüseyin Gönen, babam Yusuf Gönen ve amcam Fahrettin’le beraber, aile işi olarak yapıyorlar. Ben 1956 Basmane Altınpark doğumluyum ve Altınordulu’yum. Babamın yanında çocukluğumdan bu yana, 62 senesinden beri bu çarşının tozunu toprağını yutarak, eski esnaf abilerimizi büyüklerimizi tanıyarak, sayıp severek yaptım bu işi.”
“Kemeraltı benim üniversitem”
Çocukluğundan beri babasıyla birlikte kahvenin kavruluşuna, dibekte dövülüşüne, elenişine tanıklık etmiş İlyas Gönen. Bu işe sevdalanınca eğitimini ilkokuldan sonra yarıda bırakıp babasının peşinde her sabah erkenden kalkıp dükkana yollanmış. Babasının “seni okutayım” sözünü dinlemeyip kahveciliğe yönelmiş. Kemeraltı’nı öylesine sevmiş ki, “Kemeraltı benim üniversitem oldu. Yani bana göre ben eğitimimi Kemeraltı’nda tamamladım. Kemeraltı Üniversitesi’nden mezun oldum” diyor.
Kahveye olan sevdası Türk kahve sektörüne yenilikçi bir ürün olan “damla sakızlı kahve”yi kazandırmış. Gönen, patenti şirketlerine kayıtlı olan bu ürünün yanı sıra sürekli yeni aromalarıyla farklı tadları olan kahveleri üretmeyi sürdürmüş. Gönen bugün damla sakızlı kahvenin yanı sıra çikolatalı, sütlü, salepli, bademli, tarçınlı gibi 20’ye yakın farklı aroması olan kahve ürettiklerini anlatıyor. İlyas Gönen, damla sakızlı kahvesine “incelemeli patenti” aldıklarını, tüketicilerin piyasadan kahve alırken buna mutlaka dikkat etmelerini söylüyor.
“Dibek kahvesinin tadı başkadır”
Kahve sektöründe dibek kahvenin apayrı bir yeri olduğunu anlatan İlyas Gönen, “Babam rahmetlinin yapmış olduğu taş dibek, Marmarisli Yaşar Usta tarafından Kızlarağası Han’ın yukarısında, altı ayda hazırlanmıştı. Bizim 904 Sokak’taki eski dükkanımızda babam rahmetli, o taş dibekle hem kahve dövüp, hem çekip, hem de eliyormuş” diyor. Gönen, “Şu anda Türkiye’de gerçek doğal dibek kahvesini biz yapıyoruz. Çünkü dibekten hariç bir de makine var biliyorsunuz. Ben babamdan sonra bir dibek daha yaptım. Hatta öbür dükkanlarıma da, dört tane dibeğim var, bunların hepsi taş dibek” diye ekliyor. Dibek kahvenin tadını anlatmak için “kömürde pişen yemekle odun ateşinde pişen yemeğin lezzet farkı” gibi diyor Gönen. Eskiden kadınların kahveyi çarşıdan çiğ olarak aldığını, kavurup evdeki el değirmenlerinde çektiklerini anımsatıyor.
“Bereketin var olduğu yıllar”
Çocukluğunda babasının peşi sıra gelip her sabah erkenden dükkan açtıkları Kemeraltı’nın, tadına doyulmaz lezzette bir yer olduğunu söylüyor İlyas Gönen. Bayramlarda, 9 Eylül törenlerinde yaşanan renkli etkinlikleri unutamıyor. O günleri, “Törenler çok renkli geçerdi. Atlı süvarileri seyretmek için heyecandan sabaha kadar uyumazdık. Bayramlarda ise bize alınan ayakkabılarla yatar öyle uyurduk. Lastik ayakkabılarımız vardı tokalı. Dayak yerdik onları patlattığımız zaman. Yokluk zamanıydı evet ama büyük bir bereket vardı işlerde. ‘Allah bereket versin’ sözünün gerçekten yaşandığı yıllardı” diye anlatıyor.
Bir dönem Kemeraltı Derneği Başkanlığı da yapan Gönen, geçmişte komşular arasında inanılmaz bir dayanışma, hassasiyet ve incelik yaşandığına dikkat çekiyor. Esnafın komşusu sıkıntıda olduğunda derdine çare üretmek için elinden gelen katkıyı yaptığını anlatıyor. Babasının kendisine miras bıraktığı en önemli değerin “Komşusunun hakkına sahip çıkmak olduğunu” dile getiriyor.
“Bizim esnaf, sanatkar yetiştirmemiz lazım”
Çocukluğunda yaşanan o naif ilişkilerin yeniden canlanmasının bugün Kemeraltı esnafının elinde olduğuna değinen İlyas Gönen şu görüşleri paylaşıyor:
“Kemeraltı dünyanın bize bahşettiği en güzel açık hava alışveriş merkezi. Buraya aşık olmamak mümkün değil. Burası İzmir’den yetişmiş bütün ünlüleri ağırlayan, yurtdışından görmeye gelinen, insanımızın hala tatlı yemeğe, kahve içmeye, gelinlik bakmaya, sübye içmeye geldiği, misafirini getirdiği çok özel bir yer. Biz çocukluğumuzda bayılırdık Kemeraltı’na gelmeye. Şu andaki nesil bizim söylediklerimize çok dikkat etmeli. Artık çiğnemeden yutmak yok. Biz balık yemeyi değil balık tutmayı öğretmek zorundayız. Biz esnaf yetiştirmek zorundayız. Bakın şu anda çekilen çok büyük zorluklar var. Esnaf sanatkar, tezgahtar yetişmiyor. Herkes oturduğu yerden bedava kazanmak istiyor. İş arayanların hepsi milyar alıp oturduğu yerden çalışmak istiyor. Ne böyle esnaf, ne böyle zengin, ne böyle adam olunur. Herkese şunu rica ediyorum. Eline bir süpürgeyi, bir toz bezini almadan esnaf olamazsınız, zengin olamazsınız. Zengin iş adamlarının iş hayatını okuyun, işlerine verdikleri emeği görün ona göre karar verin. Anne babaları bu kadar riske sokmayın. Gelin kahve kavuralım, gelin tatlıcı olun, börekçi olun.Başka türlü Kemeraltı’nın geleneğini yaşatamayız, çarşıyı ayakta tutamayız.”
Kemeraltı’nın tarihi dokusuna dokunulmadan gelecek nesillere aktarılması gerektiğini de kaydeden İlyas Gönen, bunu yapacak olanın yine Kemeraltı’nın gerçek esnafı olduğunu dile getiriyor.
“Çarşının bereketi başkaydı”
Bugün Kemeraltı’nda 10 bine yakın esnaf olduğunu anlatan İlyas Gönen, çocukluğunun gençliğinin Kemeraltısında bereketi bol günler yaşandığına değiniyor. “Hele ramazanlar nasıl güzeldi. Hasan İkbal Amca’nın Hisarönü’nde çocuklara, gariplere yaptığı yardımların tanığıyım ben çocukluğumda. Aynı geleneği ben de Ramazan’da yaşatmaya çalışıyorum. Bugün o garibanlara ulaşmak bile zor neredeyse” diyor. Yine Ramazan aylarında annesinin evden sefer tasına koyduğu yemeklerin şaşırtıcı şekilde çok sayıda kişiye kısmet olduğunu anımsayan İlyas Gönen, çocukluğunda ünlü Mennan tatlıcısında “dondurmasına” çalıştığını söylüyor. “Mennan Amca’nın ısmarladığı keşküllü dondurmanın tadı hala damağımda” derken çarşıdan çıkan Özsüt, Zuhal Yorgancıoğlu, Hasan İkbal, Mennan gibi markaların kent ekonomisi için önemine dikkat çekiyor.
Bayram sabahlarının heyecanı
Bayram sabahlarının kendileri için ayrı bir önemi olduğunu anlatan İlyas Gönen, “Sabah saat 04.00’de açılırdı dükkanlar. Bayram tezgahı hazırlanırdı. Şeker, lokum, çerez satardık. Ben 38 yıl kuruyemiş yaptım. Azizler Sokağı’ndaki fırında kuruyemiş kavurmayı öğrenmek için tezgahta kaldım” diyor. Küçük dükkanlarının bulunduğu 904 Sokak’ın eskiden Peynirciler Çarşısı, 905 Sokak’ın eski Tenekeciler Çarşısı, 907 Sokak’ın da Kantarcılar Bakırcılar İçi olarak anıldığını anımsatan İlyas Gönen, hatırı 40 yıllık kahve kültürünü yaşattığı işletmesinde çocuklarını yeni kuşak Gönenler olarak görmenin mutluluğunu paylaşıyor.