Sefa Taşkın 30 yılı aşkın süredir Zeus Sunağı’nın peşinde
Eski Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın, Bergama’da Akropol’ün bağrından koparılıp Almanya’ya götürülen Zeus Sunağı’nın peşini bırakmıyor. “Taş yerinde ağırdır” atasözünü hatırlatan Taşkın, “O sunak buraya gelecek, Zeus Sunağı 160 yıldır tutsak olduğu Berlin’den Bergama’ya gelecek ve özgürlüğüne kavuşacak” diyor.
Zeus Sunağı ya da Zeus Altarı, günümüzün Bergama, antik dönemin Pergamon kentinde Pergamon Krallığı’nı yöneten Attalos hanedanı tarafından İ.Ö. 2. Yüzyıl’da yaptırılmış. Bu görkemli anıtsal dinsel yapının kalıntıları 1860’lı, 1870’li yıllarda Alman mühendis Carl Humann tarafından o zamanın Prusya’sına, günümüzün Almanya’sına götürülmüş.
Zeus Sunağı, Berlin’de Müzeler Adası olarak adlandırılan alandaki beş müzeden biri olan Pergamon Museum’da (Bergama Müzesi) sergileniyor. Kapsamlı yenileme çalışmaları nedeniyle 23 Ekim 2023’te ziyaretçilere tamamen kapanması planlanlanan müzede Bergama Sunağı’nın bulunduğu salonun 2027 baharında yeniden açılması bekleniyor. Bu popüler müzenin yılda 800 bine yakın kişi tarafından ziyaret edildiği belirtiliyor.
Sunağın anavatanı Bergama’da ise müze ve ören yerlerini ziyaret edenlerin sayısı pandeminin etkisiyle iyice azalmış. Bergama Müzesi, Bazilika, Asklepion ve Akropol ören yerlerlerini 2019 yılında 369 bin 968 kişi ziyaret ederken, 2020 yılında 108 bin 639, 2021 yılında 181 bin 484, 2022 yılında 368 bin 568 kişi ziyaret etmiş. Bu müze ve ören yerleri 2023 yılının ilk beş ayında toplam 154 bin 65 ziyaretçi almış.
“Zeus Sunağı Pergamon Müzesi’nde tutsak”
Bergama’da doğup büyüyen, 1989-1999 yılları arasında Bergama Belediye Başkanlığı yapan Sefa Taşkın, Zeus Altarı ya da Zeus Sunağı denince akla ilk gelen isimlerden birisi. Kitaplar yazarak sunağa ve Bergama’nın tarihine ilişkin farkındalık yaratan inşaat mühendisi, siyasetçi, çevreci, yazar Taşkın, Berlin’e götürülen Zeus Sunağı’nın Pergamon Müzesi’nde “tutsak” olduğunu belirtiyor.
Sunağın ait olduğu topraklara geri verilmesi için 1990’lı yıllarda başlayan mücadelesini bugün de sürdüren Sefa Taşkın, “Bergama hiç şimdiki kadar sunağın Türkiye’ye iade edilmesi fikrine bu kadar yakın olmadı” görüşünü paylaşıyor. Taşkın, “O sunak buraya gelecek, Zeus Sunağı 160 yıldır tutsak olduğu Berlin’den Bergama’ya gelecek ve özgürlüğüne kavuşacak” sözleriyle iddiasını ortaya koyuyor..
30 yılı aşkın süredir sunağın peşinde
Bergama’dan kaçırılan Zeus Sunağı’nın Anadolu’nun öz taşları olduğunu söyleyen Sefa Taşkın’ın, sunağın öz yurduna iadesi için belediye başkanlığı sırasında başlattığı etkin çalışmalar 30 yılı aşıyor. Çocukluğu Bergama’nın “Ne Yerde Ne Gökte Mahallesi’nde” geçen, tarih derslerini Kızıl Avlu’nun içinde yaptıklarını anlatan Taşkın, “Bendeki farkındalık çocukluğumdan başlıyor. Çünkü insan çevresiyle beraber insan. Tarihi eserlerin içinde doğup büyüdüysen o tarihin elinden alınıp götürülmesine, yok edilmesine kayıtsız kalamazsın” diyor.
Belediye başkanlığı sırasında iki kez ünlü sunağın bulunduğu Pergamon Müzesi’nde Bergamalı gençlerle eylem yapan, pankart açan ve dünyanın ilgisini çekmeyi başaran Sefa Taşkın, başkanlığı sırasında ve sonrasında Bergama’nın tarihiyle ilgili çok sayıda kitap da yazmış. Taşkın’ın kaleme aldığı, ana teması Bergama olan kitaplar şunlar:
“Sürgündeki Zeus: Bergama’dan Berlin’e, Berlin’den Bergama’ya” (1991), “Ege Rüzgarları: Sürgündeki Zeus, Pergamon Hümanizması ve İzmirli Kör Ozan Homeros” (1997), “Mysia ve Işık İnsanları: Anadolu Kültürünün Gizli Tarihi” (1997), “Siyanürcü Ahtapot” (1998), “Ağaçlar Ağlar mı Bergama’da” (1998), “Filemon ile Baukis” (2007), “Kına Rengiydi Deniz” (2009), “Pergamon Kadınları” (2011), Pembe Sardunya (2012), “Luviya-1, Batı Anadolu Tarihi’ne Yeni Bir Bakış” (2016), “Luviya-2, Orta, Güney, Güneydoğu Anadolu’nun İ.Ö. 3. – 2. – 1. Binyıl Tarihine Yeni Bir Bakış” (2017), “Luviya-3, Luvi Dili ve Hint-Avrupa Dillerine Farklı Bakışlar. Anadolu’da İ.Ö. 2. Binyıl Dilleri ve Türevleri” (2018), “Luviya-4, İ.Ö. 2. Binyılda Anadolu’da Hitit ve Luvilerin Dinsel İnançları ve Tanrılarına Bir Bakış” (2019), “Bergama’da Habacıhan Sokak” (2019), “Dalgalı Denizin Köpükleri” (2023).
Hırsızlık ve şaibe
Yaptığı araştırmaları kitaplarıyla kayda geçiren Sefa Taşkın uzun süredir sosyal medya hesaplarından da sunağa ilişkin yazılarını, gelişmeleri paylaşıyor. Konuya ilişkin “Taş Yerinde Ağırdır” sloganıyla 130 yazı yayımlayan Taşkın, sunağın Türkiye’ye dönüşünün artık Alman makamlarınca da dillendirilmeye başlandığına dikkat çekiyor. Zeus Sunağı için yaptığı çalışmalar nedeniyle zaman zaman suçlandığını da aktaran Sefa Taşkın, “Aydınlarımızın bile bu konuda beyni yıkanmış. Herkesin ağzında ‘Biz sergileyemeyiz’, ‘Köylüler taşları kireç taşı yaparlardı’, ‘Zaten Abdülhamit de satardı, sattı da’ söylemi. Oysa gerçekler ne kadar da farklı” görüşünü dile getiriyor.
Pandemi döneminde bir radyo söyleşisi için araştırma yaparken açık erişimde olan yeni bilgilere eriştiğini anlatan Sefa Taşkın, “Ne Abdülhamit satmış sunağı, ne biz kireç yapmışız, ne de izin verilmiş. Hatta Bergamalılar frizler, eserler kağnılara yüklenip limana götürülürken yolları kesip geçmelerini engellemek istemişler. Bunları yazmaya anlatmaya başladım. Berlin Müzesi kayıtlarına girin, sizler de göreceksiniz, insanın isyan edesi geliyor” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bergama’dan götürdükleri 9 bin 600 eser var, Ege Bölgesi’nden ise 26 bin tane. 160 yıldır sunak Berlin Müzesi’nde tutsak. Hapishane diyorum ben. 1864’te geliyor Carl Humann. 1864’den 1878’e kadar, 14 yıl boyunca hiç kimseden izin almadan, 1869 ve 1874’de Osmanlı’nın çıkardığı yasalara rağmen götürüyor eserleri. Bu bir kaçakçılık ve açık bir hırsızlık. 1878’de Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda Osmanlı yenilip Ruslar İstanbul kapılarına dayanınca Osmanlı canını kurtarsın diye Berlin’de bir anlaşma yapıyor. Almanya düzenliyor bunu. O anlaşmayla Bulgaristan, Romanya giderken İngilizler Kıbrıs’ı alıyor. Bunlar da Abdülhamit’in başına çöküyor, Zeus Sunağı da Zeus Sunağı. O da vermek istemiyor. Verir miydi vermez miydi? Siyasi baskılar yani. Ben buna ‘şaibeyle’ diyorum. Osmanlı’yı suçlamamak lazım, çok direnmişler. Sanıldığı gibi değil. Bu konuda biz kesinlikle haklıyız.”
Kültür Bakanlığı konuya dahil
Sefa Taşkın, yazılarında “Bugün Kültür Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, İzmir Büyükşehir ve Bergama Belediye Başkanlığı, birçok yurtsever birey Bergama’nın Zeus Sunağı’nın vatanına geri getirilmesi için büyük çaba harcıyor. Bu konunun tartışılması, eskiden doğru bilinen yanlışlar hakkında bilgilenmenin yaygınlaşması önemli gelişmelere yol açıyor” görüşlerini paylaşıyor. Kültür Bakanlığı’nın dahil olmasıyla sürecin değişeceğini söylüyor.
Biz eserlerimizi koruyabiliriz
Yakın Kitabevi’nde son çıkan kitabı “Dalgalı Denizin Köpükleri”ne ilişkin söyleşimiz sonrası yaptığımız sohbette Sefa Taşkın “Taş yerinde ağırdır. O sunak buraya gelecek” sözlerini sık sık tekrarlıyor. “Biz ısrar edersek dayanamazlar, bunca yıldır konunun peşini bırakacak mıyız diye beklediler, ama hayır” diyerek sunağın iade edilebilmesi için iklimin bugün çok daha uygun olduğunu dile getiriyor.
Taşkın, Kültür Bakanlığı’nın, Bakanlığın Kaçakçılık Dairesi’nin konuya gösterdiği ilgiden son derece memnun, umudunu hiç yitirmiyor, “Bu memleket bizim, burada onlarca kültür var olmuş. Onların mirasçısı biziz. Onları biz koruyacağız. Yapacak imkanımız da var, harika müzeler yapıyoruz. Zeus Sunağı ve Anadolu’nun eşsiz eserleri soğuk ve puslu Berlin’e değil, güzel Bergama’ya, Anadolu’ya ait. Mutlaka geri gelmeli, evine dönmelidir” diyor.
* * *
Üniversitede bile kaynak yoktu
Zeus Sunağı ile ilgili ilk araştırmalarını başkanlığı döneminde yaptığını anlatan Sefa Taşkın yaşadıklarını şöyle özetliyor:
“O yıllarda üniversitelerden bile doğru düzgün bilgi sağlayamamıştık. Dünyanın en zengin ülkesine meydan okuyorduk bir yandan da. Ayrıca Bergamalılara 200 yıl başkentlik yapmış bir medeniyet üzerinde yaşadıklarını anlatmak üzerineydi bu çabamız. Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’ne gittik. “Zeus Sunağı’nı anlatın bize” dedik, onlar da “bilmiyoruz” dediler, şaşırdık. Daha sonra yabancı kaynakları araştırmaya başladım. İngilizce biliyorum, bu süreçte Almancam da gelişti, biraz da Yunanca biliyorum. Yabancı kaynakları araştırdığımda gördüm ki sunak ile ilgili yüzlerce belge, kaynak var. Ama Türkçe bilgi yok. Ben de Bergama ile ilgili yazmaya başladım. Daha sonra yazılarımı topladım, o yazılar ‘Sürgündeki Zeus’ kitabımın temelini oluşturdu. Şimdi sosyal medyada yayınladığım yazılarım bir kitaba dönüşecek. Yayıncımı bulduğumda kitabım ‘Taş Yerinde Ağırdır’ adıyla yayımlanacak.”