Bornova’daki Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nden (ZAE) edindiğimiz bilgiye göre, dünya dane zeytin üretiminin yüzde 9’unu Türkiye sağlıyor. Ülkemizdeki dane zeytin üretiminin yüzde 55’i, Aydın, Balıkesir ve İzmir illerinde yapılıyor. Yani bölgemiz özellikle dane zeytin üretimi konusunda lider.
Zeytinin hasadı bu sektörün en önemli konularından biri. Hasat zeytinin üretim masrafları içinde yüzde 65 gibi bir oranla ciddi bir yer tutuyor. Hasat konusunda üreticilerimiz klasik yöntemlerden vazgeçmiyor. Yani yerden toplama, doğrudan ağaç üzerinden toplama ve sırıkla silkeleyerek toplama. Özellikle sırıkla toplama sırasında dal, filiz ve gözler bir sonraki yılın üretimini olumsuz etkiliyor.
Oysa bu kadar zahmet veren bu yöntemden çok daha pratik bir yöntem var ki, nedense üreticiler bu konuya pek sıcak bakmıyor: Makine ile zeytin toplama. Bu makinelerin kimi traktöre monte ediliyor, kimi elde ya da sırtta taşınarak vibrasyonla yani titreşimli bir sistemle zeytinlerin zarar görmeden toplanmasını sağlıyor. İspanya’da, İsrail’de, İtalya ve Yunanistan’da bu yöntemin çok yaygın olarak kullanıldığı biliniyor.
Bu yıl zeytinde var yılı. Geçen gün Urla’da gördük. Zeytin işçileri ürünleri geleneksel yöntemle, dallara vura vura, zeytinleri topluyordu. İşçilik pahallı olsa da, zeytin ağaçları zarar görse de aynı sisteme devam.. Zeytin üreticilerinin bu konudaki ilk tepkisi “aletler çok pahallı, masrafımızı karşılamaz” şeklinde…
Bu konuyu bir makine üreticisine sorduk. Üretici firma sahibi Salih Emre, Bursa’da kendi ürettikleri zeytin toplama makinesini köylerde tanıtmaya gittiklerinde, en çok kahvelerdeki yaşlı üreticilerin kendilerini dinlemeden “Zeytin makineyle toplanmaz” tepkisiyle karşılaştıklarını söylüyor… Emre, 1 milyar 600 milyon lira olan makinelerin çok kısa zamanda kendisini amorti ettiğini belirtiyor ve ekliyor: “Yaşlılar karşı çıksa da yeni nesil, zeytin toplama makinelerine sıcak bakıyor. İki bin ağacı olan üretici, birkaç makineyle ürününü 10-15 günde toplarken, diğer yöntemlerle bu süre iki iki buçuk ayı buluyor.”
Zeytin toplama makinesinin işe yaradığına ben de bizzat tanığım. Çünkü başta da belirttiğim gibi bizim de bir makinemiz var. Şimdi, “Herhalde büyük bir zeytinliğiniz var da böyle bir makine aldınız” diye düşünebilirsiniz. Ne yazık ki, bu makineye trajikomik bir şekilde sahip olduk.
Altı yıl önce kentimizde “sözüne güvenilir” diye tanınan, genç bir tıp profesörünün referansıyla, ulusal bir gazetede ilan çalışması yapmıştık. İlanı define meraklıları için metal dedektörü ve zeytin toplama makinesi satan bir firma vermişti. Aldığımız çekler karşılıksız çıkınca zor durumda kalmış, gazeteye ödemeyi kendi olanaklarımızla yapmak zorunda kalmıştık.
Bir süre ortadan kaybolan, haftalar sonra ortaya çıkan ve güç bela ulaştığımız firma sahibi, “Param yok işte. Size zeytin toplama makinesi vereyim, hesaplaşalım” demişti. Çaresiz bir halde bu öneriyi kabul etmiş, zeytin toplama makinesini almış gelmiştik. O gün bu gündür bir zeytin toplama makinemiz var. Evimizin arka bahçesinde de bir adet zeytin ağacı.
Anlayacağınız biz zeytini, oldukça pahallı bir yöntemle yiyoruz. Şaka bir yana, aküden güç alarak çalışan makinemiz teleskobik bir araç. Ağacımızdaki zeytini bitirince, daha çok zeytin ağacı olan “teknolojiye inanan yeni nesil zeytin üreticisi” genç arkadaşlarımıza veriyoruz makinemizi. İşin özeti makinemiz işe yarıyor.
Hadi biz acemiyiz, zeytinci değiliz. Sözümüz geçmez diyelim… Ama 1937 yılından bu yana zeytinciler için araştırmalar yapan, onların sorunlarına çözüm bulmaya çalışan Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, “Çalışma koşullarının zorlu, işgücünün pahallı ve teminin güç olması, ayrıca elde edilen ürünün kalitesi ve ağaç üzerinde olumsuz etkileri nedeniyle klasik hasat yöntemleri zeytinciliğin bugünkü ihtiyaçlarına yeteri kadar cevap vermediği görülmektedir” diyorsa, vardır bir bildiği…
Category: Köşe yazıları