“Nadiren” tanımının, büyük kentlerde “genellikle” tanımıyla yer değiştirdiğini söylemek pek yanlış olmaz sanıyorum. Yolda, otobüslerde, duraklarda, markette gördüğümüz öğrenciler eğitime de, yaşama da ne kadar boş vermişçesine dolaşıyorlar ortalarda, şaşırıyorum kimi zaman. Saçlar fora, gömlekler fora… Ama her şeyden önce yaşam “fora”…
Bazen büyüklerin, otobüslerde öğrencileri oturuşlarına, saçına başına dikkat etmeleri konusunda uyardığına tanık oluyorum.
Ancak son günlerde duyduğum bir olay öğrencileri, gerek kılık kıyafet gerekse saç baş konusunda öğrencileri ciddi anlamda uyaracak ve “demek öğretmenlerin canına tak etti” dedirtecek cinsten.
Kentimizde, kuaförlük bölümünün de bulunduğu bir meslek lisesinde öğretmenler tüm uyarılara karşın kendilerini dikkate almayan öğrenciler için çareyi kapıda nöbet tutmakta bulmuşlar. Saçın boyalı mı, röfle mi var, haydi doğru okulun kuaför salonuna…
Uygulama, kuaförlük blöümünde okuyan öğrenciler için iyi bir pratik olanağı kuşkusuz. Elbette öğrencler özene bezene röfleler yaptırıp, sarılara, kızıllara boyattıkları saçlarını, üstüne 20 Yeni Lira vererek kumral ya da siyaha boyamak zorunda kalmaktan son derece mutsuz olmuşlar.
Kılık kıyafet derken saç kontrolünü de atlamayan öğretmenler, erkek öğrencileri de gözden kaçırmamış elbette. Onlar da yönetmeliklere uygun, öğrenciye uygun kısa bir saç biçimine kavuşmuşlar sonunda…
Bir yanda gençliğin verdiği ama kimi zaman dozu kaçan kılık kıyafet ve saçlar, davranışlar. Bir yanda öğretmenlerin baş edemediği ama uymak zorunda kaldığı yönetmelikler. Eminim ki hiç bir öğretmen “elinde makasla, boya fırçasıyla peşimden koştu” diye anılmak istemez öğrencileri tarafından.
Peki biz daha ne kadar bu şekilcilikle uğraşacağız? Yönetmelikler, öğörencilerin saçını başını kurallara uygun hale getirebilir belki. Amu bu boş vermişlikleri, yaşamı fora etmeleri hangi yönetmelikle düzelteceğiz? Hangi makas, yaşama bakışlarımızdaki yersiz çıkıntıları kırpabilir? Ya da hangi siyah boya kapatabilir bilgisizliği, mutsuzlukları, başarısızlıkları, iletişimsizliği?
Bu şekilcilik konusunda gösterdiğimiz “özeni” öğrencileri gerçek yaşama hazırlamak konusunda da gösterebilecek miyiz önümüzdeki eğitim öğretim yıllarında? Yönetmeliklere bu konuda bir madde girebilecek mi acaba?
Avrupa Birliği’yle ilgili fırtınalı hava dağılıp, ortalık durulunca ve sıra eğitim sistemindeki düzenlemelere gelecek. Belki de o zaman eski yönetmeliklerle, yaşama bakışı, duruşu, yaşamı algılayışı tamamen değişen kuşağa eğitim vermek zorunda kalan öğretmenler de sadece gerçek işleriyle, “eğitimle” ilgilenebilecekler. Ve anılarda, “O, bize yaşama başka bir pencereden bakmayı öğreten insan” diye yerlerini alacaklar.
Category: Köşe yazıları