Anaokulunun sahibi psikolog Ramazan Kayrak, “Düşünün, 5 yaşındaki bir çocuk oyuncak silahını getirip bırakıyor. Silahla artık oynamayacağını ifade ederek, özellikle de bütün büyük çocuklara önemli bir mesaj veriyor” diyor. Ramazan Bey, sözlerini şöyle sürdürüyor: İnsan kişiliğinin temelleri 8 yaşına kadar şekilleniyor. Biz çocuklara ne verirsek, onu alırız, onu bekleriz. Oyun çocuğun kendini ifade etmesi ve yaşamı tanımasında en önemli araçtır. Silahla oynayan, silahla, şiddetle kendini ifade eden bir çocuğun, yetişkin yaşamında neye eğilimli olacağını söylemek için falcıya gerek yok.”
Ramazan Bey’in söyledikleri, pek çoğumuzun aile sohbetlerinde konuştuğu, bildiği gerçekler. Çocukların ve gençlerin şiddet eğilimlerinin ne kadar fazlalaştığı, şiddet içeren çizgi filmleri, televizyon dizilerini ne büyük merakla izlediklerinden hepimiz şikayetçiyiz. Peki o zaman neden küçücük yaşlarda çocukların eline “oyuncak” da olsa, silah alıp veriyoruz.
Aldığımız oyuncakların çocukları hem eğlendirmesini, hem de bir şeyler öğretmesini isteriz. Çocuklar bir bebekle oynarken, şefkati, insan sevgisini, bir hayvanla oynarken o hayvanın yararlarını, doğadaki görevini, bir taşıt aldıysak o taşıtın işlevlerini öğrenirler. Aldığımız küplerin, parçalı bulmacaların, onların el melekelerini, zekalarını geliştirmesini bekleriz.
Peki üzerindeki etiketlerde “14 yaşından küçük çocuklar yalnız yetişkin gözetiminde kullanabilir” ya da “insanlara ve hayvanlara doğrultmayın” gibi uyarıcı yazıların yer aldığı o kocaman kutulardaki ışıltılı fantastik kılıçların, kocaman tüfeklerin ne öğretmesini bekliyoruz? Bu sorunun yanıtını elbette herkes çok iyi biliyor?
Bireysel silahsızlanma konusunda ülkemizde özel bir misyon üstlenmiş bir sivil toplum kuruluşu var: Umut Vakfı. 10 yıldan bu yana etkinlik gösteren vakıfın amacı, toplumdaki bireysel silahsızlanma sorunu hakkında çözüm üretmek, toplumu bilinçlendirmek ve hukukun üstünlüğüne inanmış, toplumsal sorunlara duyarlı bilinçli yurttaşların yetiştirilmesine katkılı olmak.
Bir holding patronu olsa da evladını 17 yaşında “bir kurşuna kurban vermiş” Nazire Dedeman’ın önderliğinde kurulmuş bir vakıf Umut Vakfı. Vakıf, Dedeman’ın yitirdiği oğlunun adını taşıyor.
Umut Vakfı’nın HYPERLINK “http://www.umut.org.tr” www.umut.org.tr sitesinde bir anket yer alıyor : 2002 yılı Ekim ayından bu yana yayımlanan ankette, vatandaşlara “Oyuncak silah yasaklanmalı mı” sorusu soruluyor. Ben bu sorunun yanıtı yüzde 80 – 90 “evet olur” diye düşünmüştüm. Dün görüştüğüm Vakfın basın sorumlusu Esengül Ayyıldız’ın ilettiği sonuçlar beni şaşırttı doğrusu. Ankete katılan 31 bin 49 kişinin yüzde 50’si evet, yüzde 50’si hayır demiş bu soruya.
Demek ki psikologların uyarılarına, “Dikkat edin, çocuklarda şiddet eğilimi artıyor” diye bağırmalarına rağmen, “silahı” hala “oyuncak” olarak gören çok ciddi bir kitle var.
İzmir’de bir anaokulunun başlattığı “çocukları küçük yaşlardan itibaren silahlardan arındırma” kampanyası ne kadar etkili olur bilemeyiz. Anaokulunun kurucusu Ramazan Kayrak, “Nasıl ki; ?Baba beni okutsana’ kampanyası bir anda tüm Türkiye’yi sardı, bu da umarım öyle bir kampanyaya dönüşür” diyor.
Ramazan Bey’in umudunun, Umut Vakfı’nın çabalarıyla birleşip ülkemizi saracak, bir aydınlığa dönüşmesini yürekten diliyoruz.
Her maçtan sonra galibiyet sevincinin, her düğünden sonra çiftlerin mutluluğunun; atılan maganda kurşunlarıyla gölgelenmemesi için, “oyuncak da” olsa “silaha hayır” diyoruz.
Category: Köşe yazıları