Birici derece deprem bölgesinde yaşadığımız kentteki üniversitenin inşaat bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ayhan Nuhoğlu ise, “Ancak kendi yaptığım evde huzurla ve güvenle oturabilirim” diyor.
Geçtiğimiz aylarda yaşadığımız depremlerin ardından biliyorsunuz, pek çok evin duvarlarında, taşıyıcı kolonlarında çatlaklar meydana geldi. Yeni bir bina olmasına karşın bizim evimizin banyo fayansları bile patlayarak yerlerinden oynadı. Sıva çatlağı olmayan ev ise pek az.
Deprem çantalarımızı hazırlayıp, depremle yatıp kalktığımız, hareketli günlerin ardından, toprak sessizliğe bürününce biz de o korkuları, tedirginleri unutur olduk.
Tedirginlikleri unutmayıp, kolonlardaki çatlakları dikkate alanlar ise, uykusuz geceler geçirmeye başladılar. Tıpkı son günlerde Balçova’da çokça konuşulan, şık, lüks ve sağlam olduğu düşünülen ünlü bir sitede yaşayanların başına geldiği gibi.
7 katlı, 14 haneli söz konusu bina 1975 yılındaki bina yönetmeliğine göre, 1992 yılında inşa edilmiş. Binada oturanların çoğu kat maliki. Herkes evini zevkine göre dekore edip mutlu huzurlu yaşarken, yaşanan depremle birlikte binanın taşıyıcı kolonlarının birkaçında çatlaklar oluştuğunu fark etmiş dikkatli bir konut sahibi.
Konu yöneticiye yansımış. Duyarlı yönetici, bina sakinleriyle oturup görüşmüş. Kat maliklerinden birisinin üniversitede öğretim görevlisi olmasının da etkisiyle, Ege Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümüne başvurarak, binalarının sağlamlığına ilişkin bir rapor almak istemişler.
Üniversiteden rapor almak öyle basit, kolay değil.Ucuz hiç değil. Araştırmalar yapılmış, beton örnekleri alınmış. Yaklaşık 13 bin yeni lira ödeyen site sakinleri detaylı bir rapor almışlar. Rapora göre, betonu yeterince sağlam olmayan ve risk taşıyan bina ya güçlendirilecek ya da güçlendirme maliyeti yüksek olma olasılığı karşısında yıkılıp yeniden yapılacak.
Binadaki çatlaklar doğal olarak, binadan çatlak seslerin çıkmasına yol açmış. Kimi “müteahhide başvuralım o maliyetleri üstlensin” derken, karşılarına Borçlar Kanunu, 1998 yılından sonra yürürlüğe giren yeni deprem yönetmelikleri çıkmış.
Gelinen noktada, 14 haneli apartmanın sakinleri için huzursuz geceler başlamış durumda. Binayı güçlendirmek isteseler de, yeniden yaptırmaya karar verseler de bir kere herkes evlerinden taşınmak zorunda. Kimisinin evi banka kredisiyle alınmış borcu sürüyor, kimisi yaşlı, kimisinin ekonomik durumu yeni bir maliyeti kaldırmaya uygun değil.
Bir yandan da ekonomik gerçekler, diğer yanda deprem fayının geçtiği bir bölgede, tedirgin bir binada yaşama çelişkisi.
Ege Üniversitesi İnşat Mühendisliği Bölümü Yapı Ana Bilim Dalı öğretim görevlilerinden Yrd. Doç. Dr. Ayhan Nuhoğlu’na konuyu danıştığımızda, deprem gerçeğiyle yaşanan bir kentte yaşanan bu olay karşısında söyledikleri biraz karamsar:
“Binamızın depreme karşı dayanıklı olup olmadığını gösteren rapor istesek bu bizi rahatlatır mı?” diyoruz . “Siz diyelim ki üçüncü katı alıyorsunuz. Ona ilişkin ev sahibi sağlam raporu verdi. Peki zemin katın iyi olup olmadığını nereden bileceksiniz” diyor Nuhoğlu.
Büyükşehir Belediyesi’nin kentimiz için yaptığı deprem master planının çok detaylı ve iyi olduğunu vurgulayan Nuhoğlu, bunun yetmediğine yine de, 1998 yönetmeliğinden sonra binalarda kullanılan hazır beton malzemenin “denetimli beton olmasının” iç rahatlatıcı olduğunu söylüyor.
Ekonomik koşullar göz ardı edildiğinde yeni binaları alabilme olanağı bulunanların daha şanslı olduğuna dikkat çeken Nuhoğlu, güçlendirildiği belirtilen binaların ne kadar güçlü olduğunun ise ancak bir deprem sonrası anlaşabileceğini söylüyor.
Yani yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal misali bir durum. Yeni bina almak herkesin harcı olmadığına göre, harcı dürüstlükle atılmış bir binada oturduğumuza inanmak, deprem çantasını her daim hazır etmek ve eşyaları sabitlemekten başka çare kalmıyor anlaşılan. Ne dersiniz?
Category: Köşe yazıları