Henüz gidip görmek kısmet olmadı, ama Alevilerin kültürünü yansıtacak şekilde dekore edildiği söyleniyor. Konak’taki Etnoğrafya Müzesi gibi bir ortam olmasını dilerken, gazetelerde açılış sırasında törene katılan milletvekilleri, belediye başkanları ve Narlıdereli vatandaşların el ele tutuşarak “Gelin Canlar Bir Olalım” türküsünü söylediklerini okudum.
Hacı Bektaş-ı Veli’nin “Bir Olalım, İri Olalım, Diri Olalım” sözü de ne kadar çok dillerde şu günlerde. Ulusumuzun “bir olduğu, birlik olduğu” şu günlerde, biz de bu pazar sabahı el ele tutuşup bir olmanın türküsünü söyleyeceğiz Gündoğdu Meydanı’nda.
Tüm yurtta çığ gibi büyüyen birlik olma çağrısıyla, yaşantımızda uzun zamandır hasret kaldığımız barış rüzgarları esmeye başladı derken Dikili’den gelen bir haber üzdü bizleri.
Dikili’de her yıl geleneksel olarak Barış, Demokrasi ve Emek Şenlikleri düzenleniyor. Geçtiğimiz yıl şenlik kapsamında bir de Uluslararası Granit Heykel Sempozyumu düzenlenmiş ve taş yontu alanında dünyaca ünlü sanatçılar kentte konuk edilmişti.
Ana teması sevgi, dostluk, barış ve dayanışma olan sempozyumda yapılan eserler, dünyaca ünlü sanatçıların Dikili’ye armağanı olarak kıyı boyunda Sevgi Yolu’nu süslüyordu. Bu heykeller arasında, yaşamını Finlandiya’da sürdüren aynı zamanda bir Dikili hayranı olan Hasan Fuat Sarı’nın da eserleri bulunuyordu.
Sempozyumun düzenlenmesinde de emeği bulunan Sarı’nın heykelerinden birisi kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişiler heykeli kırıp, denize atıldı geçtiğimiz gün…
Bir dönem İzmir’de de Kordon’daki ahşap bankların kırıldığını, yerlerinden sökülüp denize atıldığını okuyorduk gazetelerde ve “Bu kadar da olur mu?” diyorduk.
Barış Şenlikleri kapsamındaki bir sempozyumda yapılan, ana teması sevgi olan ve Sevgi Yolu’nu süsleyen bir eserin kırılarak, denize atılması nasıl bir nefretin göstergesidir, çözemiyor insan.
Yaşadığımız kentin yöneticilerini, görevlilerini, uygulamalarını beğenmeyebiliriz. Eleştiri hakkımızı sonuna kadar kullanabiliriz. Ancak hepimizin ortak malı olan kent mobilyalarına, kenti süsleyen unsurlara zarar vermek hiçbirimizin hakkı değil.
Yapılan mitinglerde bugüne dek hiç bir taşkınlığın olmaması, insanların birbirine son derece saygılı, hoşgörülü olması, bir olması, yan yana ve can cana olmasının bir rüya olmadığını gördük.
Pazar günü İzmirliler olarak, bunu Anneler Günü gibi anlamlı bir günde bir kere daha tüm Türkiye’ye göstereceğiz. Tepkimizi “demokratik” bir şekilde gösterince, kendimizi bağırarak değil, konuşarak ifade edince bir şeylerin değişebileceğine inancımız bir kere daha tazelendi. O zaman ortalığı yıkıp dökmenin, kavga etmenin ne anlamı var?
Şimdi birlik, şimdi irilik, şimdi dirlik zamanı…
Category: Köşe yazıları