Öncelikle paylaşmalıyım ki, 3 bini aşkın, 7’den 70’e bunca insanı kentin bir ucundaki Sasalı’daki bir eğitim kampüsüne getirmek, gerçekten büyük başarı. Mikrofon tutulduğunda, “Ben National Geography ve Discoverry Channel’i izliyorum” diyen bütün insanlar sanki bu gecede bir araya gelmiş gibiydi. Samimi, neşeli, Ege Üniversitesi’nin “Halkın Üniversitesi” imajına destek veren bir düzenlemeydi.
Konuklar, “Bilim her yerde” sloganıyla bir Bilim Köyü’ne çevrilen alandaki standlarda bilimin günlük yaşamın ne kadar ayrılmaz bir parçası olduğunu bir kere daha gördü. Ekmek yapımı, sucuk yapımı, karakolda DNA analizi, ilk yardım eğitimi, yangın tüpleriyle ilgili bilgileri, ormanların önemini ve küresel ısınmanın sonuçlarını, organ bağışını, eczanede ilaçların serüvenini, topraksız tarımı, süt ve meyva sularıyla ilgili bilgileri dikkatle izledi.
Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Koordinatörlüğü’nün (EBİLTEM) iki yıldır üstlendiği bu etkileyici düzenlemenin temel amacı, bilimi insanlara sevdirmek. Bilim insanlarının “sıkıcı, içe kapanık, asosyal, hayattan kopuk, izole” imajını değiştirmek. Gençleri bilim insanı olmaya özendirerek, bu alanda kariyer yapmaya yöneltmek.
Bilim adamlarına ilişkin sıfatlar benim deyişim değil elbette. TÜBİTAK’ın 2005 yılında gerçekleştirdiği bir araştırmada saptanmış bir gerçeklik. 15-24 yaş arası gençlere yönelik yapılan bir araştırmada bu yaş gurubu bilim insanını, “araştırmacı, meraklı, sabırlı, analitik, zeki, çalışkan, hayal gücü yüksek, öngörülü, hayattan kopuk, izole, asosyal” olarak tanımlamışlar. Bilim insanı olma konusunda ise “zor, sıkıcı, zahmetli, imkansız” gibi kelimelerle dile getirmişler duygularını.
Türkiye’de 15-24 yaş aralığında 14 milyon genç bulunduğunu öğrendiğimiz araştırma sonucuna göre, bilime olumlu yaklaşanların ülkemizdeki oranı yüzde 38. Yani yaklaşık 5.3 milyon kişi.
Benzer bakış açısının Avrupa’da da hakim olduğunu saptayan Avrupa Komisyonu, bu durumu değiştirmek için aldığı kararla 2005 yılında bu düzenlemeyi başlatmış. Tüm Avrupa ülkelerini ve bizim gibi hazırlık aşamasındaki aday ülkeleri de içine alan Avrupa Araştırmacılar Gecesi bilim insanlarıyla halkı bir araya getiren bir etkinlik olarak düzenleniyor.
Etkinliğe her ülke yanlızca bir proje ile katılabiliyor. Türkiye’de sadece Ege Üniversitesi’nin projesinin kabul edilmesi gerçekten kentimiz adına gurur verici. Düzenlemede görevli, Ege Üniversitesi’nin çoğu Fen Bilimleri eğitimi alan 80’i aşkın genç öğrencisinin koşuşturmaları bile bilim insanlarına ilişkin ön yargıyı kırmak için yeterliydi aslında.
Özellikle çocuklara yönelik çabalarını izlemek, sorularına bıkmadan usanmadan hararetle yanıt verdiklerini görmek güzeldi. Onca küçük çocuğun gecenin ilerleyen saatlerine kadar neşeyle, bir standdan ötekine koşuşturmaları, ailelerinin de onlarla birlikte merakla sorular sorması ne kadar özlediğimiz bir tabloymuş aslında.
Araştıran, soran, merak eden, inceleyen, analitik düşünen, neden sonuç ilişkisi kuran bir nesil beklentimiz ne kadar da çokmuş.
Avrupa Bilim Eğlence Gecesi, her yönüyle ama öncelikle çağdaşlığıyla göz bebeğimiz olan kentimiz için çok önemli. Önümüzdeki yıl da projeye katılacak olan Ege Üniversitesi umarım yeniden bu geceyi İzmir’de yapma hakkını kazanır. Ve etkinlik daha çok İzmirli’nin katılımı adına daha büyük bir alanda düzenlenir. İnsanların bilimden kopuk olmasının toplumları nereye götürdüğünü hepimiz izliyoruz.
Bilime inanmaz ve bilime tutunmazsak, bizi aydınlığa çıkarmak için Edison’un icatları bile yetmez.
Category: Köşe yazıları