İlk fotoğrafı gündüz çektim.
Küçük bir çocuk, yanında büyük olasılıkla babasıyla, açtıkları küçük tezgahta yaşamı boyunca belki de hiç takmadığı konik biçimli, üstü pullu süslü kağıttan yılbaşı şapkaları satmaya çalışıyordu. Şapkaların yanında promosyon olarak bir de kağıttan gözlük veriyorlardı, maskeli baloya katılanların taktığından. Çocuk arada bir muzur bir ifadeyle şapkanın birisin alıp başın takmaya çalışıyor, babasının sert bakışlarını görünce yerine yerleştiriyordu.
İkinci fotoğrafı çektiğimde saat 21.00’e geliyordu.
Bizler günün yorgunluğunu atabilmek ve yılın son gecesini ailemizle geçirebilmek için telaşla evlerimize koşarken, fotoğrafını çektiğim çiftin eve dönüş saatine daha çok vardı. Önlerindeki nergiz, gül, sümbülle dolu tezgahın neredeyse tamamı yerinde duruyordu. Onlar da iyice soğuyan havaya karşı direnebilmek için sindikleri duvarın dibinde küçük bir ateş yakmışlar, ellerini ısıtmaya çalışıyorlardı. Tezgaha birileri yaklaştıkça, adam karısına “Sen dur” diye işaret ediyor, bir koşu çiçeği paketleyip müşterisine veriyor, tekrar ateşin başına dönüyordu sevinçle.
Saatlerin “yarın artık bugündür”ü gösterdiği sırada, ailemizle vedalaşıp eve dönerken, aklımızda kalan bir başka fotoğrafsa; televizyonda bir kaç şarkı için bilmem kaç milyar lira aldığı söylenen sanatçının ücretinin, öğretmen ablamızın kaç yıllık çalışmasına denk geldiğini hesapladığı anın fotoğrafıydı.
Yeni yıl umutlarla, iyi dileklerle ve bol zamla geldi.
2007’nin son günü işi olanlar, bugün belki de işsiz. İşine küfrederek, ayakları geri geri giderek gelenler işsiz arkadaşlarını görünce sessiz…
Yeni yıl, umut edildiği gibi barış, huzur, sağlık, mutluluk, güzellikler ve bol kazançlı günler getirsin.
Category: Köşe yazıları